MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Disiplin, ölüm ve sessizlik

Ana SayfaSi̇yasetDisiplin, ölüm ve sessizlik
Disiplin, ölüm ve sessizlik

Askerî disiplin, modern ordular için vazgeçilmezdir. Ancak bu disiplinin sınırları hukukla, askerlik mesleğinin değerleriyle, insan onuruna saygıyla ve kamusal denetimle çizilmiştir.

01 Ağustos, 2025, Cuma 06:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Hakan Şahin
Hakan Şahin

Yeni Türkiye’nin bürokratik mimarisi, demokratik denetimden ziyade merkezi güç birikmesini önceleyen, yukarıdan aşağıya işleyen ve hesap verilebilirliği asgariye indiren ve ehemmiyetsizleştiren bir model yaratmış görünmektedir. Kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu da giderek içe kapanmış ve krizi yönetme biçimi olarak sessizlik ve muğlaklık egemen hale gelmiştir. “Su kaybı” gibi steril bir ifade ile geçiştirilen bu olayda ve “metan gazı” ile geçiştirilen önceki olayda olduğu gibi.

İskenderun’da iki denizci Mehmetçiğin “su kaybı” nedeniyle şehit olduğunun açıklanması hem Türk Silahlı Kuvvetleri'nin disiplin anlayışını hem de Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'nın olay karşısındaki tutumunu yeniden tartışmaya açtı. Daha doğrusu, açmış olması gerekir.

Emekli Tümamiral ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu’nun bu olayla ilgili açıklamaları, yalnızca bireysel bir trajediyi değil, aynı zamanda bir kurumun iç disiplin mekanizmalarının sınırlarını ve sorumluluklarını da gözler önüne seriyor. Bağcıoğlu’nun paylaştığı bilgiye göre, birlikten firar eden askerler sebebiyle bir astsubay, İskenderun’daki Deniz Er Eğitim Tugayının bir taburun tamamına yönelik cezalandırıcı bir uygulamaya girişmiş: Askerleri saatlerce güneş altında bekletmiş, su içmelerini kısıtlamış ve bu uygulama bayılmalarla sonuçlanmış. Sonrasında ambulans çağrılmış, ancak çok geç.

MSB yaptığı kısa açıklamada sadece "iki personelin su kaybı nedeniyle şehit olduğu"nu belirtmiş, söz konusu su kaybının İskenderun gibi bir büyük kentin orta yerinde nasıl gerçekleştiğini açıklamaktan günlerdir imtina etmiş; Genelkurmay ise bu konuda tümüyle sessiz kalmıştı.

Peki hem bu olay hem de olay sonrası MSB’nin tutumu bize neler söylüyor?

Askerî disiplin, modern ordular için vazgeçilmezdir. Ancak bu disiplinin sınırları hukukla, askerlik mesleğinin değerleriyle, insan onuruna saygıyla ve kamusal denetimle çizilmiştir. Rütbeli bir personelin fiilen bir “toplu cezalandırma” yöntemi uygulayarak tüm birliği sonu ölüme çıkabilecek biçimde güneş altında bekletmesi ve su içilmesini engellemesi ne TSK İç Hizmet Kanunu’yla ne de temel insan haklarıyla bağdaşır. Bu tür uygulamalarI disiplin değil; keyfilik ve güç istismarı, görevi kötüye kullanma ve Türk Ceza Kanunu’nda tanımlandığı şekliyle işkence olarak değerlendirmek gerekir. Her ne kadar askeri hiyerarşi içinde belirli yetkiler alt kademe komutanlara verilmiş olsa da, fiziksel ve psikolojik sınırları zorlayan, ölümle sonuçlanan uygulamalar meşru görülemez.

Burada tartışılması gereken önemli hususlardan biri ise bu uygulamanın kurumsal kültürün parçası olarak ne ölçüde tolere edildiğidir.

Olayı daha da vahim kılan ise, bu ciddi iddialara rağmen Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı'nın kamuoyunu yalnızca teknik bir açıklamayla geçiştirmesidir. İki askerin "su kaybı nedeniyle şehit olduğu" belirtilmiş, ancak bu durumun ardındaki disiplin uygulaması, komuta sorumluluğu veya herhangi bir ihmalden hiç söz edilmemiştir.

Sivil siyasetin sessizliği de ayrıca dikkat çekicidir.

Oysa çağdaş demokrasilerde askerî yapılar, yalnızca kapalı, hiyerarşik ve otoriter bir disiplin mekanizmasıyla değil, aynı zamanda sivil denetim mekanizmalarıyla da denetlenir/denetlenmelidir. Son on yılda Türkiye'de sivil-asker ilişkilerindeki değişen dengeler bağlamında, ordunun demokratik kurumlar karşısındaki konumu yeniden tanımlanmıştır/tanımlanmaktadır. Bu dönüşüm, görünüşte askerî vesayetin gerilemesini sağlarken, başka bir sorunu beraberinde getirmiştir: Sivil denetimin niteliği ve derinliği. Yeni Türkiye'nin bürokratik mimarisi, pek çok alanda olduğu gibi güvenlik alanında da demokratik denetimden ziyade merkezi güç birikmesini önceleyen, yukarıdan aşağıya işleyen ve hesap verilebilirliği asgariye indiren ve ehemmiyetsizleştiren bir model yaratmış görünmektedir.

Bu yapıda kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu da giderek içe kapanmış ve krizi yönetme biçimi olarak sessizlik ve muğlaklık egemen hale gelmiştir. “Su kaybı” gibi steril bir ifade ile geçiştirilen bu olayda ve “metan gazı” ile geçiştirilen önceki olayda olduğu gibi.

Bu noktada yalnızca cezayı uygulayan astsubaya odaklanmak da eksik ve yanlış olur. Deniz Er Eğitim Tugay Komutanı dahil birlikteki diğer rütbeli personelin ve onları denetlemekle yükümlü olanların da sorumluluğunun altını çizmek gerekir: Emirler zincirle aşağıya doğru indiği gibi, sorumluluk da zincirle yukarıya doğru çıkar.

Hayatını kaybeden askerler, Anayasamızda adına “vatan hizmeti” denilen ve bir hak ve görev olduğu belirtilen askerlik ödevi için silah altına alınmış ve her şeyleriyle askerlik ocağına emanet edilmiş yurttaşladır. Ailelerinin, “çocuğum neden öldü?” ve toplumun “bu çocuklar neden, nasıl öldü?” sorusuna tatmin edici ve dürüst bir yanıt alması demokratik hukuk devleti ilkesinin en doğal gereklerinden biridir. Bu gereğin yerine getirilmemesi ve bilgi alma hakkının engellenmesi, hem devletin temel görevi olan yaşam hakkını koruma yükümlülüğüyle çelişir hem de ordu gibi bir kurumun yöneticilerinin o kurumda olan biten şeylere yönelik ne türden bir sorumluluk hissi taşıdığı konusunda endişeye düşmemize yol açar.

Bu tür olayların üzeri örtüldüğünde, mesele yalnızca bireysel bir hatadan ibaret kalmaz; askerlik ocağının derinlerine işlemiş bir bozulmanın işareti, bir leke hâline gelir. Bu lekeler çoğaldığında, kötülüğe sistem içinde giderek kalıcılaşan bir yer açılır.

  • İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor? İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
MehmetçikSusuzlukSu Kaybı

Yorum Yazın

Hakan Şahin
    Hakan Şahin

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy The Piano: Yönetmeni kadın olan en iyi film
    Gülşah Eker
    Gülşah Eker Kent, Mekân, Geçicilik (2)
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Kadın ve aile tartışmasının arkaplanı
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’siz yeni sürecin imkansızlığı  
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin Disiplin, ölüm ve sessizlik
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin
    Deniz Nas
    Deniz Nas Sosyal Demokrasi ve Sol Liberalizm: Modern siyaset felsefesinde özgürlük ve eşitlik açıklaması
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Tersine dönen modernleşme
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Belediyeler “rayiç” yerine taş mı yesinler? 
    Akın Özçer
    Akın Özçer Süreç ya da Çözüm Komisyonu
    Yavuz Saltık
    Yavuz Saltık Üretimin ve emeğin sessiz tanıkları: Türkiye’de emeklilik, yaşlılık ve toplumsal adalet
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Komisyonda MHP+CHP+DEM Parti+muhalefet birlikte hareket edebilir mi?
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban Almanya'da demokrasinin sessiz intiharı
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Öğrenci konuşmalarının eğitimdeki yeri ve TED-Ed
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Bilgisiz inanç mı, yoksa bilginin değişken inancı mı?
    İlter Turan
    İlter Turan Türkiye’yi Lübnanlaştırma hevesleri yersizdir
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Alevi Açılımı
    Osman Erden
    Osman Erden Almanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (1)
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Unutmanın teolojisi: Kronos, Antigone ve küller arasında zamanın bedenini aramak
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı