12 Eylül darbecilerinin tarafsız olduklarını göstermek için yaptıkları ilk icraat, biri devrimci, diğeri ülkücü iki genci idam etmekti.
Gerekçeleri de kara mizah cinsindendi.
Demişti ki darbenin başı:
“Adaletli olsun diye bir sağdan bir soldan dedim. Bir sağdan, bir soldan asarak tarafsızlığımızı gösterdik.”
Diyeceksiniz ki “darbeci işte, onun tarafsız olması da mümkün değil, adil olması da…”
Haklısınız!
Yıllar sonra bu kara mizahı hatırlatan bir durumla karşı karşıyayız.
Önceki gün ve dün FB Başkanı Sadettin Saran’ı iki kez gözaltına alıp, iki kez serbest bırakılmıştı. Takip eden gün de GS’nin eski yöneticilerinden Erden Timur gözaltına alındı.
HER TESADÜF, ZORUNLU BİR SÜRECİN ÜRÜNÜDÜR
Tesadüf mü?
Olup biten, ince elenip sık dokunulduğunda görülecektir ki bütün tesadüfler, bir planın farklı ilmikleri gibidir; birbirini tamamlar.
Hal böyle olunca insanın aklına “bir ondan, bir bundan dengesini tutturmak” mı istiyorlar sorusu geliyor. Üstelik tam da, asgari ücret ve emekli zammı gibi yakıcı sorunların konuşulduğu bir ortamda gerçekleşti bu operasyon. Zira futbol, toplumu gündeminden uzaklaştırmanın en keskin ilacıdır. Bir anlık da olsa insanı bütün dertlerinden uzaklaştıracak kadar etkili bir afyondur.
Uyuşturucu ağı, gözümüzün önünde yaygınlaştı; diziler ile evimize kadar girdi. O dizilerde uyuşturucu kullanan sıradan insanlar, serseri görünümündeyken, “malın sahipleri”, yatları ve yalıları olan saygın iş insanı görünümündeler. O dizileri izleyen milyonlarca asgari ücretli, reklam arasında kalemi kâğıdı eline alıp, o lükse yatları ve yalıları değilse bile düşük segment bir aracı yahut başını sokabilecek bir alabilmek için hesap yapsa, doğal olarak umutsuzluk batağına düşecektir.
“Yok mu bunun kestirme yolu?” diye düşünmesi ve harekete geçmesi işten bile değildir. Her gün, her bir kanalda evimize giren ve ortalama zekanın altındakiler tarafından yazılan o senaryoların da gözümüze soktuğu üzere “kestirme yoldan zenginleşmek” için işaret edilen yol, uyuşturucu dağıtımı ve bahis sitelerinin müdavimi olmak olduğu görülmektedir.
Uyuşturucu ve kumarın ilkokul kapılarına kadar düştüğü ve bu ikisinden ayrı düşünülmemesi gereken akran zorbalığının yaygınlaştığı bu ortam, yeni mi fark edilmiş?
NASIL OLDU DA, DÜĞMEYE BASILDI?
Ortalama insanın gördüğünü kamu yönetiminin görmüyor olması mümkün mü?
Elbette değil.
Peki ne oldu da düğmeye basıldı?
Başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere bir süredir CHP’li başkanlara yönelik operasyonlara ilişkin halkın kanaatinde güçlü bir dönüşüm yaşandığı biliniyor. Halk, başlangıçta, operasyon gerekçelerine “acaba mı?” sorusuyla temkinli yaklaşıyordu. Zaman içinde, operasyonların, iktidarın, rakiplerini devre dışı bırakma amaçlı yapıldığı kanaati oluştu. İktidar, güçlü bir hal alan bu kanaati değiştiremezse, en azından yeniden soru işaretleri oluşturamazsa yaşadığı kan kaybının önüne geçemeyeceğini biliyor. Pek çok başka nedeni de olabilir ama yalnızca bu neden bile yıllardır herkesin gözü önünde olup biten ve herkesin seyirci kaldığı uyuşturucu ağının ve bahis işlerinin yaygınlaşmasına müdahale edilmek zorunda kalmaları için yeterlidir. Böylece operasyonların yalnızca CHP’li başkanlara değil, hukuksuzluk yapan herkese yapıldığı algısını yeniden tahkim etme olasılığı doğar. Bir yandan hukuksal bağımsızlığa ilişkin söylem, diğer yandan operasyonlara konu olan futbol aktörleri üzerinden toplumu ikiye, hatta üçe bölerek, oyun kurma üstünlüğü planlanmış olabilir.
Kanıt mı?
Operasyonlar başlar başlamaz, GS taraftarları, Sadettin Saran üzerinden FB’yi suçlama yarışına girdi. Plan tutmuştu; ertesi gün Erde Timur gözaltına alınınca bu kez de FB taraftarları GS’yi suçlamaktan geri durmadı. Aynı asgari ücretle açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalan insanların, öfkelerini birbirine yöneltmeleri tesadüf olmasa gerek.
Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarlarının dışında kalanların ruh haliyse ise “yiyin birbirinizi” tutumuyla özetlenebilir. Ve böylece 12 Eylül darbecilerinin sağcıyı asıp solculardan, solcuyu asıp sağcılardan destek almak taktiği, bir kez daha uygulanmış görünüyor.
TÜRKİYE’NİN ARINMAYA İHTİYACI VARDIR
Bu taktik tutar mı?
Zaman gösterecek ama şimdilik şu söylenebilir:
İktidar, toplumun kendisiyle arasına koyduğu mesafeyi azaltmayı amaçlıyor. Kararsız seçmenin neredeyse birinciliği elinde tuttuğu bu dönemde, söz konusu operasyonları kararsızları yeniden iktidar lehine kararlı hale getirmenin vesilesi yapmak, yabana atılacak bir iddia değil.
İkincisi tam da bu dönemlerde tartışılan açlık sınırı altındaki asgari ücret ve emekli maaşları üzerinden gündelik hayatı sürdürememe sorununun geri plana itilmesi ve zaman içinde unutturulması da, az şey değil.
Gelelim işin diğer yanına
Operasyonların gerçek amacı, “temiz eller” olamaz mı?
Mesele arınmak, memleketi uyuşturucu batağından ve bahis belasından kurtarmak olamaz mı?
Olabilir; keşke öyle olsa!
Zira arınmak iyidir. Hele hele bu arınma, kokusu burun direklerimizi kıracak kadar her tarafı sarmış olan toplumsal çürümenin yaygınlaştığı bir ortamda kamusal çıkarları önceleyen, hukukun evrensel ilkeleri doğrultusunda, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı korunarak, bağımsız ve tarafsız gerçekleştirilecek bir arınmaya dönüşse…
Hiç kimse dokunulmaz değildir ancak iktidarı tahkim etmek için insanları lekeleme taktiğine de karşı çıkmak, evrensel bir kuraldır. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu etik ilkelerin başında bu kural gelmektedir.


























Yorum Yazın