MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Tarih, yeniden: Sahne de aynı, oyun da

Ana SayfaKültür SanatTarih, yeniden: Sahne de aynı, oyun da
Tarih, yeniden: Sahne de aynı, oyun da

Bugün Batı’da, Cadı Kazanı ve Brecht oyunları çoğunlukla kapanmış bir dönemin izleri, birer klasik olarak görülüyor. Naziler iktidarda değil, McCarthycilik artık yok.

01 Şubat, 2025, Cumartesi 06:55
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar

Özgürlüklerin, tanıklıkların, basının, akademinin baskı altına alınması, yasaklar ve cezalar bizim ana gündem maddelerimiz. Ne var ki zaman durmuyor. Tarih zamanın tanıkları üzerinden bu günleri kaydetmeye devam ediyor. Bugün bizler Brecht’in dayanışma çağrısını mı duyacağız, yoksa Miller’ın uyardığı gibi birbirimizi mi satacağız? Tarih, cevabını sahneden veriyor: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

 

"Nerede Toplanacak Bu Üçlü Yine? Fırtınada, Yağmurda ya da Şimşekte?"

Shakespeare, Macbeth

Karmaşık zamanların bilinmez tekrarlarından birinden geçiyoruz. Gündem gergin, gündem acılı. Ancak bu durum kimseyi şaşırtmıyor, derimiz kalınlaştığından ya da alışkanlık geliştirdiğimizden değil, ülkenin normalinin bir süredir böyle olmasından kaynaklanan bir karıncalanma hali söz konusu. İçinde bir umut bulup büyütmek mesele. Ne var ki, vazgeçmek de içimize sinmiyor. İnsan bir noktada kendisinden çok, kendinden sonra gelenler için yapabileceği ne varsa yapmak için çabalamak gerektiği gerçeğiyle yüzleşiyor. Burası herhalde Nazım’ın, ‘mesela zeytin dikeceksin hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, (…) yaşamak ağır bastığından’ dediği yer. İnsanın geçiciliğe sığınıp, yaşamanın ağır bastığı yeri bulduğu zeminlerden biri de tiyatro. Zira tiyatro yalnızca bir sanat değil, bir kayıt ve hafıza alanı. Bu haftaki yazımda sizi bu alana davet etmeye karar verdim.  

Tiyatro, insanlık tarihi boyunca toplumsal ve politik eleştirinin en güçlü araçlarından biri olarak karşımıza çıkar. Aristophanes, Antik Yunan’da komedyalarıyla dönemin politikacılarını ve toplumsal düzeni hicvederken, Shakespeare kralların adaletsiz yönetimlerini sahnede sorgular,Bertolt Brecht ise tiyatroyu politik bilinç kazandıran bir mücadele alanına dönüştürür. Aralarında yüzyıllar olan bu üç isim, 2500 yıllık bir zaman nehri üzerinden atlamamızı sağlayan üç taş gibi sıralanırlar. 

Bütün bu zaman boyunca tiyatro, güçlülerden yana değil, halkın yanında durulması gerektiğini gösterir. 20. yüzyılda ise doğrudan bir politik araç hâline gelir. Erwin Piscator ve Bertolt Brecht gibi isimler tiyatroyu sadece bir sanat dalı olarak değil, aynı zamanda politik bilinçlendirme ve direniş aracı olarak ele alırlar. Şimdi biraz buralarda gezinip, günümüze gelelim. 

Brecht’in Sahnesinde Direniş

Bertolt Brecht, 20. yüzyılın ilk yarısında, iki dünya savaşı ve yükselen totaliter rejimler çağında, tiyatroyu bir direniş ve bilinçlendirme aracı olarak yeniden şekillendir. Brecht’in epik tiyatrosu, klasik tiyatronun duygusal etkisini kırarak seyirciyi düşünmeye, eleştirmeye ve harekete geçmeye yönlendirmeyi amaçlar. Onun sahnesinde bireysel trajediler yerine toplumsal mücadeleleri ve sınıf çatışmaları vardır. Oyunlarında, baskıcı düzenlerin nasıl kurulduğunu, halkın buna nasıl boyun eğdiğini gösterirken, kolektif mücadelenin bu düzeni yıkmada ne kadar etkili olduğunu seyirciye aktarır. Ona göre baskı ve zulüm yaşamış 20. yüzyıl insanının tiyatro salonundan duygusal etkileşimlerle çıkması kabul edilemez. ‘Yabancılaştırma Efekti’ dediği teknikle bu duygusal zemini kırarak seyirciyi oyun üzerinde düşünmeye ve yaşadığı dünyayı sorgulamaya davet eder. Zira Brecht dünya görüşünü o çok ünlü şiirindeki “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sözleriyle aktarır. Seyirciye sarmalandığı suskunluk perdesini yırtıp bu zeminde bir araya gelme çağrısını yapar. Bireyin tek başına kurtulamayacağını, ancak toplumun birlikte hareket etmesi durumunda baskıdan kurtulabileceğini savunur. 

Tarih, içinden akıp geçtiği tüm çağlar boyunca Brecht’i haklı çıkaracaktır. Bu akış sırasında tiyatro, kayıt tutmaya devam eder. Baskıcı dönemlerde tutulan kayıtlara bir başka örnek Amerikalı oyun yazarı Arthur Miller’dan gelir. 

Arthur Miller ve McCarthy Dönemi

Yukarıdaki başlığı kısaca açalım. 1950’lerde ABD’de Senatör Joseph McCarthy, komünizm karşıtı bir kampanya başlatarak sanatçıları, yazarları, gazetecileri ve akademisyenleri “komünist ajanlar” olmakla suçlar. Pek çok kişi mahkemelerde yargılanıp işlerinden olurlar. Cadı avı öyle boyutlara ulaşır ki, kimileri tutuklanmamak için arkadaşlarını ve meslektaşlarını ihbar etmek zorunda kalır. Miller da bu baskıya maruz kalan isimlerden biridir. 1956’da Amerika Karşıtı Faaliyetler Komitesi’ne ifade vermeye çağrılır. İfadesinde baskılara karşı koyar, kendisine sorulan isimleri ihbar etmeyi reddeder. Tam da bu noktada, Brecht’in dayanışma ve kolektif mücadele anlayışın yeniden hayat bulur. Miller kendini kurtarıp kenara çekilmeyi reddeder.Onun anlattığı dünya, Brecht’in davetini toptan geri çevirenlerle doludur: İnsanlar bir arada olup düzenle baş edeceği yerde, hayatta kalmak için birbirini satmaya başlar. Miller o günleri Cadı Kazanı oyuyla kayda geçer. 

Miller, bu oyun aracılığıyla 1950’lerin McCarthy döneminde yaşanan komünist avına göndermede bulunur. Toplumsal korkunun, baskıcı rejimin adaleti nasıl çarpıtabileceğini ve böyle bir düzenden tek başına kurtuluşun mümkün olmadığını gösterir. 

Her Dönem Fokurdayan: Cadı Kazanı

Arthur Miller’ın Cadı Kazanı, 1692 yılında Massachusetts’teki Salem kasabasında geçer. Oyun, bir grup genç kadının cadılıkla suçlanmasıyla başlayan toplumsal histeri ve cadı avını anlatır. Kasaba halkı, korku ve güvensizlik içinde birbirini ihbar etmeye başlar. Hikâyenin merkezinde, John Proctor adında dürüst bir çiftçi ve geçmişte ilişki yaşadığı genç bir kadın olan Abigail Williams vardır. Abigail, John’un eşi Elizabeth Proctor’u kıskandığı için onu cadılıkla suçlar. Ancak olaylar büyür. Din adamları, yargıçlar ve halkın desteğiyle cadı mahkemeleri kurulur. Suçlananlar ya hiç işlemedikleri bir suçu kabul etmek ya da reddedip idam edilmek arasında sıkışıp kalırlar. Proctor, haksız yere suçlananların masumiyetini kanıtlamaya çalışırken cadılıkla suçlanır. Oyunun sonunda kendisine dayatılan suçları itiraf etmeyi reddederek onurunu korumayı seçer ve idam edilir.

Miller, bu oyun aracılığıyla 1950’lerin McCarthy döneminde yaşanan komünist avına göndermede bulunur. Toplumsal korkunun, baskıcı rejimin adaleti nasıl çarpıtabileceğini ve böyle bir düzenden tek başına kurtuluşun mümkün olmadığını gösterir.

Bugün Batı’da, Cadı Kazanı ve Brecht oyunları çoğunlukla kapanmış bir dönemin izleri, birer klasik olarak görülüyor. Naziler iktidarda değil, McCarthycilik artık yok. Ancak bizler böyle geniş bir zamanın içinde değiliz. Aynı takvimi kullansak da, 1950’lerde, hatta daha da gerilerde, 1692’de sıkışıp kalmış gibiyiz.

Özgürlüklerin, tanıklıkların, basının, akademinin baskı altına alınması, yasaklar ve cezalar bizim ana gündem maddelerimiz. Ne var ki zaman durmuyor. Tarih zamanın tanıkları üzerinden bu günleri kaydetmeye devam ediyor. Bugün bizler Brecht’in dayanışma çağrısını mı duyacağız, yoksa Miller’ın uyardığı gibi birbirimizi mi satacağız?

Tarih, cevabını sahneden veriyor: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz."

  • Yedi deniz, bir Rüya: Jack London’ın Snark serüveni Yedi deniz, bir Rüya: Jack London’ın Snark serüveni
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
TiyatroSahneBertolt BrechtArthur MillerJoseph McCarthyShakespeareCadı Kazanı

Yorum Yazın

Bahar Akpınar
Bahar Akpınar

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Özel’in bir şansı daha var 
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Yeni ‘çözüm süreci’ ve Cumartesi Anneleri 
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Bölünmüş toplumlar ve biz olmak
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar Değerli Kemal Bey
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Şehri yaşanabilir kılmak için bisiklet
Eser Karakaş
Eser Karakaş 30 Haziran davası üzerinden ülkenin makus talihi
Yüksel Işık
Yüksel Işık Kaosun karşısında, umudun yanında 
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Azgın küresel iştah!
Serap Mumcu
Serap Mumcu Venedik’in son maskesi: Bezos’un Düğünü, kentin geleceği ve gerçek sahipleri
Hasan Bülent Kahraman
Hasan Bülent Kahraman 27 Mayıs 1960 Darbesine Yeni Bakışlar (3)
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Yine mi CHP?
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Zenginliğin illüzyonu 
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı CHP’de parti disiplini üzerine
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Butlan, hırs ve meşruiyet: Bir siyasi müdahale anatomisi
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Bölgedeki gelişmeler ve CHP üzerindeki baskı
Buse Ayazma
Buse Ayazma Ama kafası nasıl güzel (!)
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik Hindistan’ın Orta Doğu’daki diplomatik yükselişi
Tunay Şendal
Tunay Şendal Muhalefetin ontolojik ve pratik rolü
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Yolda olmak: Türkiye’den İsveç’e bisikletin sosyolojisi
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı