Her dinin, her efsanenin ve her annenin ninnisinde bir “günün birinde ödenecek bedeller” vaadi vardır. Kimi adına karma der, kimi ilahi adalet. Ama aslında aradığımız, sadece içimizdeki o kapanmayan davaya son bir celse, son bir karar yazısıdır.
İnsanın ruhu, çoğu zaman bir mahkeme salonuna benzer. Sessiz ama bitmek bilmeyen bir duruşma sürer orada. Bazı tanıklar yıllar önce konuşmuştur, bazı sanıklar hiç dinlenmemiştir, ama içimizdeki hâkim asla salonu terk etmez. Çünkü insan, en çok adaletsizlikle kırılır ve en çok adaletle iyileşir.
Psikolog Janoff-Bulman der ki: “İnsanlar dünyayı adil bir yer olarak görmek ister, çünkü bu inanç kontrol yanılsamasını besler. Başımıza kötü bir şey geldiyse, mutlaka bir nedeni olmalı; yoksa bütün sistem çöker.” İşte bu yüzden beynimiz, başkalarının yanına kar kalan kötülüklerini, zihinsel bir dosya olarak saklar. Beklemeye alır. Çünkü bir yerde, bir zaman, bir şekilde, bu dosya yeniden açılmalıdır. Bir bedel ödenmeli, bir acı karşılığını bulmalıdır.
Düşünsenize, biri sizi hiçe sayarak hayatından çıkarır. Sizse, geceler boyunca onun davranışlarını anlamlandırmaya çalışırsınız. Sebepsizce kaybettiklerinizin anlamını, onun bir gün kaybedecekleriyle dengelemek istersiniz. Çünkü acının en ağır hâli, boşa çekilmiş olanıdır. Ama adalet… işte o, acıya bir çerçeve çizer, onu anlamsızlıktan kurtarır.
İyi şeyleri hak ettiğimize inanmak, kalbimize umut verir. Ama kötülüklerin karşılıksız kalmaması, ruhumuza adalet hissini yerleştirir. Ve ne yazık ki, çoğu zaman umut değil, adalet daha fazla teselli eder bizi. Çünkü insan iyileşmekten çok, unutulmamak ister. Acısının kayda geçtiğini, gökyüzünün onu fark ettiğini, evrenin terazisinin bir gün mutlaka şaşmayacağını bilmek ister.
Belki de bu yüzden, her dinin, her efsanenin ve her annenin ninnisinde bir “günün birinde ödenecek bedeller” vaadi vardır. Kimi adına karma der, kimi ilahi adalet. Ama aslında aradığımız, sadece içimizdeki o kapanmayan davaya son bir celse, son bir karar yazısıdır.
Ve karar okunduğunda, ibre ilk kez ortada durduğunda, belki o zaman biraz sessizlik gelir içimize. En çok da, hak edilmiş bir sessizlik.

Yorum Yazın