Hazar’ın dalgaları kıyıya vururken, taşların üzerinde yankılanan ses yalnızca suyun uğultusu değil; tarihin, kültürün, insanın derin nefesidir. Aktau, denizle bozkırın birleştiği yerde, tıpkı Yaşar Kemal’in Çukurova’sında ya da Cengiz Aytmatov’un Issık Göl kıyısında yaptığı gibi, doğanın görkemini insanın kaderiyle yoğuran bir şehir olarak yükseliyor.
Tarih ve Bellek
Aktau genç bir kenttir; Sovyetlerin uranyum ve petrol rüyasıyla doğmuş, tuzdan arındırma tesisleriyle çölün ortasında suya kavuşmuş bir mucize şehirdir. Ama belleği çok daha derindir. Ukrayna’nın büyük şairi Taras Şevçenko, sürgün yıllarında bu kıyıda resimlerini yaparken, aslında Hazar’ın sonsuzluğunu insanın iç yalnızlığına tercüme ediyordu. Mangıstau’nun öz evladı Abış Kekilbayev ise, destan geleneğini modern Kazak edebiyatına taşıyarak bu taşlı bozkırın sesini kalemle ölümsüzleştirdi.
Sokakların Ritmi, İnsanların Yüzleri
Aktau’nun sokaklarında yürüdüğünüzde geniş bulvarların ucunda denizin tuzlu nefesiyle karşılaşırsınız. Kıyıdaki promenade akşamüstü dolup taşar: Gençler gitar çalar, yaşlılar ağır adımlarla yürür, çocuklar martılarla yarışır. Küçük kahvehanelerde satranç taşlarının sesi duyulur; bir masada göçebe geçmişini anlatan ihtiyar, diğerinde telefon ekranına dalmış bir genç. Aynı çayın buharı, iki kuşağı aynı masada buluşturur.
Yaşar Kemal’in Toros köylerinde tasvir ettiği yaşlı bilge kadınlar burada pazar yerinde karşımıza çıkar: El emeği keçe işleriyle bir yandan geçimini sağlar, bir yandan torunlarına hikâyeler anlatır. Aytmatov’un romanlarındaki delikanlılar gibi, Aktau gençleri de bir yandan geleneklerine yaslanır, bir yandan ufukta yeni dünyaların hayalini kurar.
Kültürün ve Sanatın Sahnesi
Şehir yalnızca bir liman değil, aynı zamanda bir kültür sahnesidir. N. Janturin Tiyatrosu’nda klasikler ve çağdaş eserler sahnelenir; Mangıstau Müzesi taş babaların, halıların ve göçebe hafızasının sessiz bekçisidir. Otpan Tau’da ateşler yakılır, Beket-Ata Yeraltı Mescidi’nde dualar yankılanır.
Ve bu yıl, Aktau’nun kalbi çok daha gür attı. 2025 Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanıyla şehir, Hazar kıyısında büyük bir sahneye dönüştü. TÜRKSOY’un yıl boyunca düzenlediği geniş yelpazeli programlar, konserlerden tiyatrolara, destan festivallerinden sergilere uzandı. Genel Sekreter Sultan Raev’in vizyonu ve ekibinin özverili çalışmaları, Aktau’yu yalnızca bir şehir değil, Türk Dünyası’nın buluşma noktası haline getirdi.
Kuşakların Diyaloğu
Yaşlı kuşak için Aktau, göçebe belleğin denize kavuştuğu yerdir. Onlar için bu şehir, el sanatıyla yoğrulmuş bir kimliktir. Gençler içinse Aktau, modern hayallerin ve dijital çağın şehri. Ama sahilde birlikte yürüdüklerinde, aynı dalgaya bakarlar; biri geçmişi hatırlar, diğeri geleceği düşler. İkisinin gözünde de aynı parıltı vardır: “Burası bizim evimiz.”
Aktau, Hazar’ın kıyısında bir kentten fazlasıdır. Cengiz Aytmatov’un anlattığı gibi doğa ile insanın kaderini birbirine bağlayan, Yaşar Kemal’in betimlediği gibi toprağın, taşın ve denizin dilini çözen bir mekândır. Bugün, Türk Dünyası’nın kültür başkenti olarak, geçmişin belleğini geleceğin hayaline bağlayan güçlü bir köprü kuruyor.
Hazar’ın dalgaları kıyıya her vurduğunda, Aktau bize bir şey söylüyor: Kültür, insanın en derin nefesidir; paylaşıldıkça büyür, yaşandıkça kalıcı olur.

Yorum Yazın