MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Gündelik Hayatın Sanatı: Woolf’un Bayan Dalloway’i ve ‘Zaman’ 

Ana SayfaKültür SanatGündelik Hayatın Sanatı: Woolf’un Bayan Dalloway’i ve ‘Zaman’ 
Gündelik Hayatın Sanatı: Woolf’un Bayan Dalloway’i ve ‘Zaman’ 

Zamanın göreceliliğini, bireyin içsel dünyasını ve modern yaşamın karmaşasını ustalıkla işliyor. Woolf’un bu romanı, yalnızca bir hikâye değil; zaman, yaşam ve insan ruhu üzerine derin bir düşünce yolculuğu.  

10 Mayıs, 2025, Cumartesi 06:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Seda Aktaş
Seda Aktaş

Woolf’un dediği gibi, yaşamdan geriye kalan yalnızca “saatler ve anlar”. İnsanlar, geçmişi ve geleceği düşünürken, şimdiki zamanın farkına varamadan kaybolup gidiyor.  Virginia Woolf, “Bayan Dalloway”de bir günün içine bir ömür sığdırıyor.

Sıradan günlük yaşamın ayrıntıları, bir sanat yapıtı gibi özenle ve dikkatle incelenebilir ve o kadar önemli olabilir mi? Virginia Woolf’un “Bayan Dalloway” romanı, bu soruyu düşündüren, hatta yeniden anlamlandıran bir eser. Günlük yaşamın küçük detayları, gerçekten de bir sanat eserine dönüşecek kadar önemli olabilir mi? Woolf, bu sorunun peşine düşerek, modern edebiyatın en etkileyici eserlerinden birine imza atmıştır.  

Yeni roman yazarlarının ortak bir amacı vardı: İnsan ruhunu, bireyin iç dünyasını ve modern yaşamın karmaşasını daha derinlemesine anlamak. Artık şövalyeler yoktu; macera, insanın gündelik sıkıntılarında ve sıradan gibi görünen anlarında gizlenmişti. Woolf’un bilinç akışı tekniğiyle yazdığı bu roman, işte tam da bu “sıradan” anların ne kadar önemli olabileceğini gösteriyor.  

Woolf, zamanı yalnızca saatlerin gösterdiği bir olgu olarak görmez. Ona göre, bir de bireyin kendi içinde yarattığı, tamamen kişisel bir “içsel zaman” vardır. Roman boyunca her yarım saatte bir çalan “Big Ben” çanı, dış dünyadaki zamanın akışını hatırlatsa da, karakterlerin zihninde geçen zaman çok daha farklı bir hızda ilerler.   

Bilinç akışı tekniği, karakterin zihninden geçen düşüncelerin, duygu ve çağrışımların hiçbir sıralama ya da kurala bağlı olmadan aktarıldığı bir yöntem. Yani, zihnimizde akan düşünceler ne kadar düzensiz ve karmaşıksa, Woolf’un kalemi de o kadar özgür. Bu teknik, okuyucuyu karakterlerin zihnine adeta bir misafir gibi yerleştiriyor. Ancak bu karmaşıklığın içinde bile Woolf, insan ruhunun derinliklerini ve zamanın akışını ustalıkla hissettiriyor.  

Roman 1923 yılında geçen on iki saatlik bir süreyi karakterlerin zihninde sürekli yapılan geri dönüşler ile anlatır. Anlatı, Bayan Dalloway’in akşam vereceği parti için alacağı çiçekleri almak üzere evden çıkması ile başlar. Bu sırada Bayan Dalloway, hiç farkında olmasa da romanın diğer bir karakteri olan, savaş gazisi Septimus Warren Smith ve karısı Lucrezia ile aynı yollardan yürür. Eski sevgilisi Peter Walshtarafından ziyaret edilen Bayan Dalloway, geçmişi ile ilgili iç hesaplaşmalar yaşar. Bayan Dalloway, eski aşığı Sally Seaton’u hatırlar. 

Peter, Bayan Dalloway’i olan ziyareti sonrası sokaklarda dolaşırken onun da yolu Septimus ve karısı ile kesişir. Roman, bu karakterlerin iç dünyaları, görüşleri ve düşünceleri üzerinden devam etmektedir. Woolf, gerçekliğin maddi dünyada değil insan zihninden geçen düşüncelerde bulunabileceğini savunmaktadır. Roman süresinde her yarım saate bir çalan “Big Ben” saat kulesinin çanına vurgu yapılması okuyucunun adeta romanın geçtiği günün içindeymiş gibi hissetmesini ve geçen zamanın farkına varmasını sağlamaktadır.

Virginia Woolf, bu romanı için; “Yaşam ve ölümü vermek istiyorum, sağlığı ve çılgınlığı; toplum düzenini eleştirmek istiyorum, işler halinde, en yoğun biçimde” demektedir(Urgan, 2004)

Woolf, zamanı yalnızca saatlerin gösterdiği bir olgu olarak görmez. Ona göre, bir de bireyin kendi içinde yarattığı, tamamen kişisel bir “içsel zaman” vardır. Roman boyunca her yarım saatte bir çalan “Big Ben” çanı, dış dünyadaki zamanın akışını hatırlatsa da, karakterlerin zihninde geçen zaman çok daha farklı bir hızda ilerler.  

Stefan Klein, “Zaman” adlı kitabında, zamanı algılayışımız ve beden saatimiz üzerine zaman hakkındaki düşüncelerimizin onu algılayışımızı etkilediğini ve insanların zaman çoğu zaman onların dışında akıyormuş gibi hissettikleri zamanın, yalnızca dış dünyanın değil, aynı zamanda bilincimizin de bir fenomeni olduğunu belirtmektedir. Klein “Beden saati bütün yaşantımızı yönlendirdiği halde, bizim hissettiğimiz zaman değildir. Bilinç kendi zamanını –iç zamanı- üretir. Bu zaman adeta ruhun nabzıdır. Algıladığımız, düşündüğümüz ve duyumsadığımız her şeyi bu zamana göre ölçeriz” demektedir. 

Modern çağ, zamanı hem hızlandırıyor hem de yetmez hale getiriyor. Teknoloji, mesafeleri kısaltıp iletişimi kolaylaştırırken, zamanın daha hızlı geçtiği hissini yaratıyor. Woolf, bu durumu fark eden ve eleştiren yazarlardan biri. İnsanların sürekli bir yerlere yetişmeye çalıştığı bu dünyada, zamanın göreceliliğini ve birey üzerindeki etkilerini irdelemekten geri durmamış.  

Zamanın göreceliliğini, bireyin içsel dünyasını ve modern yaşamın karmaşasını ustalıkla işliyor. Woolf’un bu romanı, yalnızca bir hikâye değil; zaman, yaşam ve insan ruhu üzerine derin bir düşünce yolculuğu.  

Benjamin Franklin zaman yaşamın ham maddesidir diye belirtmektedir. Bu durumda yaşamın içindeki zaman ile saatlerin gösterdiği zaman aynı mıdır? Sanki saatlerin ilerleyişi başka bir zamanla, içimizde oluşan zamanla iç içe geçmiştir. “Bayan Dalloway” romanı, kısa bir zaman dilimini kapsamaktadır ancak romanda anılara ve geçmişe dönüşler ile anlatılan zaman uzamaktadır. Ayrıca kişilerin günlük yaşantısında akıllarından geçenlerin yazıya yansıtılması da geçen zamanın içini dolduran, zamanı uzatan bir olgu biçiminde aktarılmaktadır. 

Romanın bölümlere ayrılmamış olması da romanda zaman ve zaman dilimlerindeki kişilerin iç içe geçmiş olmaları ile koşutluk göstermektedir. Romanda şimdiki zaman ve geçmiş zaman iç içe sanki aynı anda gerçekleşmekte olan olayları anlatır gibi verilmektedir. Roman bölümlere ayrılmamıştır ancak romanda her yarım saatte bir çalan “Big Ben” kulesinin çanı hem roman kahramanlarına saati ve zamanı anımsatmakta hem de okuyucu için romanı bölümlere ayırma işlevi görmektedir. Saatin her vuruşu Septimus’u ölüme yaklaştırırken Bayan Dalloway’i de tekrar Clarissa olacağı aydınlanma anına yaklaştırmaktadır. 

Woolf, yaşamdan geriye kalanın sadece “saatler, anlar” olduğunu söylerken, yaşamın anlardan oluşan bir bütün olduğunu ve yakından bakıldığında anlaşılamayan fakat uzaktan bakıldığında anlamlı bir bütün oluşturan bir tablo gibi yaşamında, yaşanılan anların toplamı olduğunu vurgulamaktadır.

“Saniye göstergesi sadece şimdiki zamanı bilir. Geçmişi ve geleceği kavrayamaz oysa ki insanlar anılarının içinde yaşarlar bir anlamda bellek içinde donmuş zamandır bu” (Klein,2011).

Woolf’un dediği gibi, yaşamdan geriye kalan yalnızca “saatler ve anlar”. İnsanlar, geçmişi ve geleceği düşünürken, şimdiki zamanın farkına varamadan kaybolup gidiyor.  Virginia Woolf, “Bayan Dalloway”de bir günün içine bir ömür sığdırıyor. Zamanın göreceliliğini, bireyin içsel dünyasını ve modern yaşamın karmaşasını ustalıkla işliyor. Woolf’un bu romanı, yalnızca bir hikâye değil; zaman, yaşam ve insan ruhu üzerine derin bir düşünce yolculuğu.
—

Stefan Klein, Yaşamın Hammaddesi; Zaman. Çev. Mustafa Tüzel (İstanbul, Aylak Kitap, 2011)

Mina Urgan, Virginia Woolf (İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2009)

  • Bağımsız sinema mümkün mü? Bağımsız sinema mümkün mü?
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Virginia WoolfBayan Dalloway

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Seda Aktaş
Seda Aktaş

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Sema Erder
Sema Erder Bağımlılık, kayırmacılık ve dayanışma
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Vefanın ve vicdanın lideri: Özgür Özel
Cengiz Kapmaz
Cengiz Kapmaz Silahlı direnişten silahsız direnişe: Öcalan’ın yeni toplum tasavvuru
Erdem Bağcı
Erdem Bağcı TCMB’nin faiz düşürmesi rasyonel mi?
Özgür Çoban
Özgür Çoban Hollanda’da siyasi deprem: Faşistlerle iş birliğinin bedeli
Ali Kılıç
Ali Kılıç Ferdi Zeyrek’in ardından
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Türkiye ve Dünya
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk Sağ popülizm, sivil Atatürkçülük ve CHP
Emrah Aslan
Emrah Aslan Son kaleyi savunmak: CHP’yi savunmak demokrasiyi savunmaktır
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu Neresi vatan
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak CHP’nin Yol Haritası ve Direnişin Temel Noktası: Müzakere
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Dik durmanın bedeli: Kurbanlık, bilinç ve içimizdeki Polyksena üzerine bir düşünce yürüyüşü
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Aşkın Kuantumu: Beden, zihin ve ruh üçlemesinde bir dalgacık 
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Siyasi kriz derinleştirildi,  Özgür Özel sertleşti
Murat Aksoy
Murat Aksoy Foucault, cezaevi ve Silivri’den keyfi sevkler
Akın Özçer
Akın Özçer Bu Meclis yeni anayasa yapabilir mi?
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Ferdi Zeyrek neden ve nasıl öldü?
Sertaç Eke
Sertaç Eke CHP’nin yol ayrımı: Muhakeme mi, müdahale mi? 
İdil Elveriş
İdil Elveriş Sürekli yangın söndürmek yerine yangını engellemek: Sorunların olduğu geçici mekanlarda bile
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar CHP, Bayburt’a gidiyor
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı