Mafyası olmayan ülke yoktur. Üstelik bu zannedildiğinin aksine modern çağdan çok daha öncelerine kadar uzanır.
Tarihçilerin bu meseleyi tartışacak bol bol zamanı vardır fakat eminim bu olguyu Sümerlere kadar götürecek tarihçiler de çıkacaktır.
Hatta rahatlıkla devletlerin de bir tür mafya oldukları ve yahut devletleri doğuran şiddet tekelini kuran grupların da mafya oldukları savunulabilir. Yani merhum Attila İlhan’ın dizi yapılan senaryosu vardı, “Bir Zamanlar Kartaldık” adıyla TRT’de gösterilmiş ve çok popüler olmuştu, onun ismi gibi bir devlet de pekâlâ “Bir Zamanlar Mafyaydık” diyebilir.
Ama biz bu tarih tartışmasına dalarsak “Önce söz vardı”, var mıydı yok muydu meselesine kadar gidebiliriz. En iyisi bu olgunun günümüzdeki ve hatta Türkiye’deki boyutlarıyla ilgilenelim. Şöyle bir bakacağız elbette, yoksa Türkiye’deki mafya hakkında mufassal bir ansiklopedi yazılmayı bekleyerek bir köşede durmaktadır.
Her şeyden önce mafya, “Ucuz insanların kendilerini pahalıya satma mücadelesidir.” Bir pahalıya “yükselme” mücadelesidir. O mücadelede acımaya, boş bulunmaya, bir kez dahi yapılanı karşılıksız bırakmaya, yer yoktur. Bu mücadelenin içindeyken aynı devlet gibi meşruiyeti korumaya dikkat göstermek zorundadır mafya. Mesela içinde doğduğu mahalleye bir yardım kurumu gibi davranmak, çocuklara oyuncaklar almak, giydirmek, ceplerine harçlık koymak, gündelik sorunları yüklenmek gibi davranışlara girmelidir.
Önce mahallenin, eğer bu aşamada yok edilmemişse ilçenin, sonra ilin ve nihayet ülkenin kodamanlarıyla zengin ilişkiler kurmalıdır. Mafyanın dili de direkttir çünkü. Mesela siyasette “Medeni Ölüm” gibi bir zırvalıktan söz edilebilir. Mafyanın dilinde ise böyle cilvelere yer yoktur. Ölüm düpedüz “Kafaya sıkmak, gebertmektir”. Sermaye “el değiştirmez, çökülür” mesela.
Zirveye çıkmış bir mafya reisi aslında bir tarikat reisine de benzetilebilir. Devlet-Tarikat-Mafya, birbirlerini gayet iyi anlar, çözümlerler. Akrabadırlar çünkü. “Bir zamanlar biz de böyleydik” duygusu taşırlar. Bu nedenle zirveye yaklaştıkça bir hesaplaşmaya doğru gittiklerini iyice kavrarlar. Fazla güçlendiklerinin farkındadırlar. Güç orada öylece durmakta günlük hamleler yapmaktadır. Tutuklamalar, gözaltılar, hapis cezaları, mallara el koyulması ve saire bunlar hep önceden yapılmış bir anlaşmanın maddeleri gibidirler. Devlet mafyaya mafya da devlete haddi belirli zararlar verebilirler, ama her iki taraf da bir şekilde bu haddin başladığı ve bittiği yeri biliyor gibidir. Fakat gidişat bir noktada kontrolden çıkacaktır, güç gücü çeker çünkü. Kanunsuz yahut kanunlara uymayan bir devletin mafyaya karşı meşruiyetini koruması mümkün değildir. Devletin mafyaya karşı “Kanunlar içinde mafyayı yok edemiyorum” diye bağırması, rol icabıdır. Asıl kanunlar dışında mafya ile mücadele edemezsiniz. Çok kısa süreler için mücadele etmiş gibi yapar sonra bozguna uğrarsınız. Mesela Salvador’da böyle olması çok mümkündür.
Mafya meşruiyeti düşük devletlerde zirvesine yaklaşır. Giderek devlet gibi davranmaya başlar çünkü kaba gücün örnek alabileceği başka bir model de yoktur. Çatışmaları kaçınılmazdır. Taraflar ne kadar güçlüyse çatışma da o kadar sert ve acımasız olacaktır.
Tam da dostun düşmanın belli olmayacağı bir çatışmadır bu. Her iki taraf da karşı cephede elemanlara sahiptir, her ne kadar bunların çoğu rakip tarafından bilinse de bilinmeyenler tehdittir.
Devlet senelerce bu hususta yapılan uyarılara sağır kalmışsa daha ağır bedeller ödenecektir. Patronlar makbul adam muamelesi görmüş, ünlü iş adamı kavramının koruyucu şemsiyesi altına alınmışsa, tetikçiler “suça sürüklenmiş çocuk” ilan edilmişse bütün toplumu derinden sarsan bir çatışma yaşanması olasıdır. Senelerce diziler yoluyla mafya, patron ve tetikçileri adeta Köroğlu yahut Çakırcalı ilan edilmişse, meşruiyetleri zor yok edilecektir.
Ülke yöneticilerinin ve bir şekilde mevcut durumdan yararlananların “bizim çocuklar” dedikleri zamanla onları “delirdi mi bunlar?” diyecekleri hale getirdiğinde panikle başvuracakları “çözümler” daha da tehlikeli olabilir. Bu soru önemlidir çünkü toplumun diğer kesimleri de bu “delirium” haline destek verir çatışmaya katılırlarsa bir iç çatışmanın kapıları açılmış olur. Toplumsal kesimlerin mafyaya karşı mücadelede yasaları desteklemesi ise devletin meşruiyet derecesiyle sıkı sıkıya ilişkilidir.
Fakat ne olursa olsun Türkiye 21.Yüzyılda içinde bulunduğu berbat durumdan sıyrılacaksa eğer, toplumu zehirleyen, sadece mafya değil bir dizi unsurla sıkı bir mücadeleye hazırlanmalıdır.

Yorum Yazın