Türkiye’de siyasi meşruiyet, demokrasinin temel taşlarından biri olarak kabul edilmiştir. Siyasi meşruiyet, hükümetlerin ve siyasi aktörlerin halk nezdinde kabul görmesi ve otoritelerini sürdürebilmesi anlamına gelmektedir. Bu kavram, Max Weber’in tipolojisinde olduğu gibi, geleneksel, karizmatik ve rasyonel-yasal meşruiyet biçimlerini içermektedir. Türkiye’de bu dinamikler, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren evrilmiştir. Özellikle son yıllarda, siyasi kutuplaşma, seçim süreçleri ve kurumların rolü gibi unsurlar, meşruiyetin şekillenmesinde belirleyici olmuştur.
Siyasi Meşruiyetin Tarihsel Temelleri
Türkiye’de siyasi meşruiyetin kökleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine uzanmıştır. Meşrutiyet dönemlerinde başlayan parlamenter sistem arayışları, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte rasyonel bir çerçeveye oturtulmuştur. Atatürk’ün önderliğinde kurulan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), çok partili sisteme geçişte öncü rol oynamıştır. Bu süreçte, meşruiyet büyük ölçüde halkın katılımı ve seçimler üzerinden sağlanmıştır. 1950’lerde Demokrat Parti’nin yükselişi, karizmatik liderlik unsurlarını ön plana çıkarmıştır. Ancak askeri müdahaleler, meşruiyet krizlerine yol açmıştır. 1960, 1971 ve 1980 darbeleri, sivil siyasetin meşruiyetini sorgulatmıştır. Bu dönemlerde, kurumlar arası denge bozulmuştur.
Günümüzde, meşruiyet dinamikleri daha karmaşık bir hal almıştır. 2000’lerden itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, ekonomik büyüme ve sosyal politikalarla ‘’karizmatik’’ meşruiyetini pekiştirmiştir. Ancak bu süreç, muhalefet partilerinin rolünü de vurgulamaktadır. CHP gibi köklü partiler, demokratik değerleri savunma misyonuyla meşruiyetlerini sürdürmektedir. Bu dinamikler, seçimlerin adilliği, yargı bağımsızlığı ve medya özgürlüğü gibi faktörlere bağlıdır.
Siyasi Meşruiyetin Dinamikleri
Türkiye’de siyasi meşruiyetin temel dinamiklerinden biri, seçim sistemidir. Seçimler, halkın iradesini yansıtan bir mekanizma olarak işlev görmektedir. 2017 anayasa değişikliğiyle başkanlık sistemine geçiş, meşruiyet tartışmalarını yoğunlaştırmıştır. Bu sistem, yürütme gücünü merkezileştirirken muhalefetin sesinin kısılmasına yol açmıştır. Muhalefet partileri, bu sistemde denge unsuru olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla CHP’nin yerel yönetimlerdeki başarıları, gelinen noktada; halk nezdinde alternatif meşruiyet kaynakları yaratmıştır.
Bir diğer dinamik, kurumların rolüdür. Yargı, ordu ve sivil toplum kuruluşları, meşruiyetin korunmasında kritik öneme sahiptir. Yargı bağımsızlığı, meşruiyetin rasyonel-yasal boyutunu güçlendirmektedir. Son yıllarda Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararları, seçim meşruiyetini etkilemiştir. Bu noktada, muhalefetin anayasal kurumları savunma politikası, dengeli bir yaklaşım sunmaktadır. Keza sivil toplum, meşruiyetin tabana yayılmasında etkili olmuştur.
Medya ve kamuoyu algısı, meşruiyetin modern dinamiklerindendir. Sosyal medya platformları, bilgi akışını hızlandırmıştır. Artı yönü, şeffaflığı artırmasıdır. Eksisi, dezenformasyonun yayılmasıdır. Türkiye’de medya çoğulculuğu, meşruiyet tartışmalarında merkezi yer tutmaktadır. Muhalif medya organları, alternatif sesler sunarak denge sağlamaktadır. Muhalefetin dijital stratejileri, genç seçmenler arasında meşruiyetini pekiştirmiştir.
Ekonomik faktörler de meşruiyet dinamiklerini şekillendirmektedir. Ekonomik istikrar, hükümetlerin meşruiyetini desteklemiştir. Son yıllarda enflasyon ve işsizlik gibi sorunlar, meşruiyet erozyonuna yol açmıştır. Artı yanı, kalkınma projelerinin halk desteğini artırmasıdır. Ancak eksisi, eşitsizliklerin derinleşmesidir. Bu bağlamda, sosyal adalet odaklı politikalar, meşruiyetin sürdürülebilirliğini sağlamaktadır.
Artılar ve Eksiler
Siyasi meşruiyet dinamiklerinin artıları, öncelikle demokrasinin derinleşmesine katkı sağlamasıdır. Seçimler ve kurumlar, halkın katılımını teşvik etmektedir. Bu, siyasi aktörleri hesap verebilir kılmıştır. Örneğin, yerel seçimlerde muhalefetin kazanımları, meşruiyetin dağılımını çeşitlendirmiştir. CHP’nin İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerdeki yönetimi, hizmet odaklı yaklaşımlarla halk nezdinde kabul görmüştür.
Eksiler ise, kutuplaşma ve kurum erozyonudur. Siyasi rekabet, toplumda bölünmelere yol açmıştır. Bu, meşruiyet krizlerini tetiklemiştir. Medya siyasallaşması, objektif bilgiye erişimi zorlaştırmıştır. Ayrıca, başkanlık sisteminin merkezileşmesi, denge-fren mekanizmalarını zayıflatmıştır. Bu durum, muhalefetin rolünü sınırlamıştır. Ancak CHP gibi partilerin protest çalışmaları, bu eksileri dengelemeye çalışmaktadır.
Geleceğe dair, meşruiyet dinamiklerinin evrilmesi beklenmektedir. Dijital demokrasi araçları, katılımı artıracaktır. Ancak kutuplaşmanın azalması için diyalog mekanizmaları geliştirilmelidir. Muhalefetin toplumsal bütünlüğü kapsayıcı politikaları, bu süreçte örnek teşkil etmektedir.
Türkiye’de siyasi meşruiyetin dinamikleri, tarihsel ve güncel unsurların etkileşimiyle şekillenmiştir. Bu dinamikler, artılarıyla demokrasiyi güçlendirmekte, eksileriyle ise zorluklar yaratmaktadır. Gelecekte, kurumların güçlendirilmesi ve diyalog, meşruiyetin sürdürülebilirliğini sağlayacaktır.

Yorum Yazın