Milletvekili dokunulmazlığı anayasadan kaynaklı bir hukuki güvence. Parlamenterlerin herhangi bir baskı veya zorlama altında kalmadan, özgürce yasama faaliyetlerini yürütmelerini sağlayan evrensel bir uygulama. Onun sayesinde görev yaptıkları süre boyunca vekillerin yalnız kendi akıl ve vicdanları ile söz söyleyip karar vermelerinin sağlanmasını amaçlıyor. Bu yönüyle anayasal dokunulmazlıklar politik alanı adeta ‘açan’, tüm farklı fikir ve önerilerin özgürce ifade edilip tartışılmasını sağlayan bir düzenleme. Müzakere anlamına gelen “parler” kökünden türetilmiş adıyla parlamentoların, isimlerine yaraşır şekilde özgür konuşma ve düşünme mekânı olabilmesinin olmazsa olmaz şartlardan birisi. Bu nedenle dünyanın tüm demokratik ülkelerinde var olan ve hassasiyetle gözetilen bir uygulama.
Ancak Türkiye’de bu uygulama anlamını hızla yitirmekte. 1994 yılında HEP milletvekillerinin yaka paça göz altına alınmasından bugüne, dokunulmazlık konusunda sürekli geriye gidişe şahit oluyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlıkların kaldırılması çağrıları ile başlayan ve devamında yine kendisinin “Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ‘evet’ diyeceğiz” açıklamaları eşliğinde yapılan değişikliklerin ardından çok sayıda parlamenter yargı tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Demirtaş’tan Atalay’a değin pek çok seçilmiş isim kendisini demir parmaklıkların arkasında buldu. Bugün geldiğimiz noktada hiçbir muhalif siyasetçi kendisini güvencede hissetmiyor. Özellikle CHP’li vekiller her an dokunulmazlıklarının kaldırılması riski ile karşı karşıya. Ana muhalefet lideri Özgür Özel hakkında bile meclise bekleyen pek çok fezleke var. Barış görüşmelerinin tıkanması durumunda, dokunulmazlık zırhının DEM’li vekilleri koruyamayacağını da hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla tüm dünya demokrasilerinde yaygın olan yasama dokunulmazlığı 2020’ler Türkiye’sinde pratikte yok hükmünde.
Öte yandan aynı süreçte ona alternatif bir fiili dokunulmazlık mekanizmasının da ortaya çıktığını görüyoruz. Bu hukuki olmayan ancak pratik uygulaması apaçık görünen bir tür fiili dokunulmazlık. AKP üyeliği beraberinde gelen ve iş insanlarından belediye başkanlarına değin pek çok kesimi kapsayan bir dokunulmazlık türü bu. Buna göre iktidara eklemlendiğiniz takdirde kendinizi her tür hukuki soruşturmadan büyük ölçüde sakınmanız mümkün. Nitekim son dönemde muhalefetten iktidara geçen siyasilerin temel motivasyonlarından birisi de sözünü ettiğimiz dokunulmazlıktan faydalanma arzusu. Böylelikle, Erdoğan’a sundukları siyasi sadakat karşılığında, kanun önünde hesap verme zorunluluğundan arınıyorlar. Bu fiili durumun bir örneğini merak edenler, yürütülen yolsuzluk operasyonlarına bakabilir. Yerel yönetimlerdeki yolsuzluklara dönük operasyonların yalnızca CHP’li belediyeleri kapsaması ve hatta kapsam içerisine giren belediyelerde dahi CHP öncesi dönemin uygulamalarının özenle soruşturma dışında bırakılması, sözünü ettiğim fiili dokunulmazlığın açık bir göstergesi. Dolayısıyla vekillerine anayasal dokunulmazlık hakkını teslim etmeyen ülkemizde, yalnız vekillere değil arzu eden tüm siyasilerin ve iş insanlarının kullanımına açık, bu anlamda çok daha kapsayıcı bir dokunulmazlık türü yürürlükte.
Fiili dokunulmazlığın milletvekili dokunulmazlığından tek farkı kapsayıcılığı değil elbette. İki önemli fark daha var burada. Öncelikle işlev bakımından bu ikisi birbirine zıt konumda. Parlamenterlere verilen yasama dokunulmazlığı onların rahatça siyaset yapabilmelerini sağlamayı hedefliyor. Dolayısıyla özünde politik alanı genişletmeyi, mecliste sözün ve fikirlerin çeşitlenmesini amaçlayan bir uygulama. Oysa fiili dokunulmazlık sahibi olmak için tam da politik özgürlüğünüzden ve özerkliğinizden vazgeçmeniz gerekiyor. Yalnızca siyasi iradenizi iktidarın yüksek fikirler ve yönlendirmesine teslim ettiğiniz takdirde, siyaset dışı alanlarda ‘özgürleşiyorsunuz’. Fiili dokunulmazlık bu bakımdan siyasi alanı daraltan ve kurutan bir uygulama.
Belki de iki dokunulmazlık türü arasındaki en önemli ve en bariz fark ise, milletvekili dokunulmazlığı anayasal bir hak iken, fiili dokunulmazlığın tümüyle hukuk dışında, siyasi-hukuki pratikler bağlamında ortaya çıkmış bir durum olması. Bu bakımdan fiili dokunulmazlığın yaygınlığı, siyasetin hukuk karşısındaki, kanunsuzluğun düzen karşısındaki ve kişiselliğin de kurumsallık karşısındaki hakimiyetinin sonucu. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin yapması gereken işlerden birisi bu fiili dokunulmazlık düzenine son vermek olmalı. Yasama dokunulmazlığını yeniden sağlam bir anayasal zırh haline getirip meclisi yeniden güçlendirmek, milletvekilliği kurumuna hak ettiği prestiji ve yasama organına da itibarını geri kazandırmak, Türkiye’nin istikrarlı bir siyasal rejime kavuşabilmesi için olmazsa olmaz.
























Yorum Yazın