MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Çoğunlukçuluk ve çoğulculuk

Ana SayfaSi̇yasetÇoğunlukçuluk ve çoğulculuk
Çoğunlukçuluk ve çoğulculuk

Çoğunluğun esas olduğu siyasi hayatımızda çoğulculuğun ön plana çıktığı dönemlerde oldu elbette. 1960-1980 ile 1990-2002 arasındaki siyasi pratik iktidarın her istediğini yapmadığı, muhalefete kendini izah etmek, hatta ona hesap vermek zorunda olduğu yıllardı. Tabii iktidarın belki her durumda değil, ama çoğu kez koalisyonlar tarafından temsili çoğulcu siyaseti kaçınılmaz hale getiriyordu.

19 Mart, 2025, Çarşamba 00:20
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk

Özetle iki katmanlı bir siyaset algısı var: Yüzeyde iktidarın çoğunluğu temsil ettiği, muhalefetin ise çoğulculuk savunusu yaptığı politik söylemler dünyasıyla karşılaşıyoruz. Bu yüzeyin hemen altında ise iktidar ve muhalefetin birbirine benzediği ve her ikisinin de çoğunlukçu dili yeniden ürettiği politik bir öz var.

Bu ülkede çoğunlukçu demokrasi anlayışı her zaman ağır bastı. Millet egemenliğinin aynı anda birden fazla aktör tarafından temsili yerleşik siyasi kültürün hakim kodu olmadı. Bu durum bir ölçüde Osmanlı’dan Cumhuriyete geçerken monolitik iktidar anlayışının olduğu gibi devam etmesinden kaynaklanmıştır. Cumhuriyetin ilk anayasası ve ilk meclisi katı bir kuvvetler birliği modeli olarak kurgulanmıştı. Egemenlik millete aitti. Millet egemenliğini TBMM aracılığıyla kullanmaktaydı. Mahkemeler ve bakanlar meclisin istediği zaman kurup kaldırabileceği organlardı. 

1924 Anayasası kuvvetler ayrılığını bir ölçüde yumuşattı. İstiklal Mahkemeleri gibi devrimci yargı kurumları yoktu artık. Yargı bir ölçüde yasamadan bağımsızlaştı. Ancak cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar yine de TBMM üyesi olmak zorundaydı. Tek partinin tek meclise hükmettiği ve o tek meclisin de egemenliği istediği gibi kullandığı bir ortamda siyasi elitlerin çoğulculuğu içselleştirmesi pek de mümkün olmadı açıkçası. CHP’nin içinden çıkan Demokrat Parti'nin muhalefete tahammülsüzlüğü tek parti zihniyetinin çok partili hayatta da devam ettiğini göstermiştir.

Çoğunluğun esas olduğu siyasi hayatımızda çoğulculuğun ön plana çıktığı dönemlerde oldu elbette. 1960-1980 ile 1990-2002 arasındaki siyasi pratik iktidarın her istediğini yapmadığı, muhalefete kendini izah etmek, hatta ona hesap vermek zorunda olduğu yıllardı. Tabii iktidarın belki her durumda değil, ama çoğu kez koalisyonlar tarafından temsili çoğulcu siyaseti kaçınılmaz hale getiriyordu. AKP’nin siyasal evrimi ise nispeten daha çoğulcu bir başlangıçtan çoğunlukçu bir kerteye doğru gerçekleşti. Eşitler arasında birinci olan Erdoğan zamanla hareketin mutlak lideri oldu. İktidar çoğunlukçu bir çizgiye kayınca iktidar-muhalefet ilişkileri de bu eğilime uydu. Önce merkezin kaybolduğuna tanıklık ettik. Ardından CHP ve AKP’nin birbirine benzediği bir süreç siyaseti belirlemeye başladı. 

Bugün itibariyle ülke siyaseti kabaca Erdoğan ve karşıtları şeklinde ikiye bölünmüş durumda. AKP ve CHP kendi mahallerinde çoğunlukçu bir patronaj yapısı yarattılar. İktidarın parçası olup Erdoğan’a itiraz etmek mümkün değil. Aynı şekilde kendinizi muhalif olarak tanıtıp İmamoğlu’nu eleştirdiğinizde dışlanmanız kaçınılmaz. Bu arada her iki tarafından da kendi medyası var. Medyanın araçsal bir yere doğru dönüşümü gerçeğin çoğulcu temsiline izin vermemekte. Bazı istisnai durumlar, kişiler ve anlar hariç kimin ne söyleyeceğini önceden biliyorsunuz. Ayrıca gerçeklik post-truth kıvamında. Sözler yankı odaları ve sistematik propaganda tarafından yönlendiriliyor. 

Özetle iki katmanlı bir siyaset algısı var: Yüzeyde iktidarın çoğunluğu temsil ettiği, muhalefetin ise çoğulculuk savunusu yaptığı politik söylemler dünyasıyla karşılaşıyoruz. Bu yüzeyin hemen altında ise iktidar ve muhalefetin birbirine benzediği ve her ikisinin de çoğunlukçu dili yeniden ürettiği politik bir öz var. Yüzeyden derine indikçe çoğulcu görüntü hemen tümüyle çözülüyor. Bu durumun en çok muhalefete zarar verdiğini söylemek bile yersiz. Çünkü muhalefet iktidara karşı düşünce özgürlüğü, çoğulculuk ve liyakat savunusu yapmakta. Ama kendi kontrol ettiği, bir anlamda kendisinin iktidar olduğu yerlerde bu savunulan değerlerin yokluğu nedeniyle sıklıkla da eleştirilmekte.

  • Liberal kapitalizmin krizi: Trump örneği ve belirsiz gelecek Liberal kapitalizmin krizi: Trump örneği ve belirsiz gelecek
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
ÇoğunlukçulukÇoğulculukEkrem İmamoğlu

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı