Ankara açısından bu koridor, yalnızca kardeşlik değil, aynı zamanda bölgesel entegrasyon, ekonomik genişleme ve dış politikada etkinlik meselesi. Ama her fırsat, doğru yönetilmezse riske de dönüşebilir. Bu yüzden Türkiye'nin bu süreçte barışçıl, hakkaniyetli ve çok taraflı diplomasi zeminini koruması kritik.
Yeni Arayış’taki ilk yazım vesilesiyle merhaba demek istiyorum.
Dış politika bazen uzak ve karmaşık görünür. Haritalar, sınırlar, müzakereler, krizler… Ama aslında dış politika, içeride neye inandığımızla, nasıl bir dünyada yaşamak istediğimizle doğrudan bağlantılıdır. Ben de bu köşede, dış politikadaki gelişmeleri sadece diplomatik başlıklar olarak değil, adalet, barış, eşitlik gibi değerler üzerinden okuyan bir yerden ele almak istiyorum.
İlk yazımda, son dönemde dikkat çeken ama yeterince konuşulmayan bir başlığı ele alacağım: Rusya ile Azerbaycan arasında yükselen gerilim ve Zengezur Koridoru meselesi. Kulağa teknik bir tartışma gibi gelebilir; ama aslında bölgedeki güç ilişkilerini, halkların geleceğini ve Türkiye’nin yönünü doğrudan etkileyen çok katmanlı bir mesele bu.
Moskova ile Bakü Arasında Uçurum Büyüyor
Ukrayna Savaşı sonrası kırılan dengelerin ardından Rusya, etki alanlarını yeniden çizmenin derdinde. Ancak artık eski Sovyet coğrafyasındaki ülkeler Moskova’ya eskisi kadar bağımlı değil. Azerbaycan da bu dalgadan payını alıyor. Karabağ Savaşı sonrasında artan öz güven ve Türkiye ile geliştirilen çok yönlü ilişkiler, Azerbaycan’ı bölgede daha bağımsız bir aktör haline getirdi.
Bununla birlikte, Rus barış gücünün görev süresinin sona erdirilmesi, Lavrov’un sert tepkisiyle karşılandı. Azerbaycan’ın dış politikada Batı’ya daha fazla açılması, enerji diplomasisinde Avrupa ile yakınlaşması ve Zengezur Koridoru konusundaki ısrarı, Moskova açısından ciddi bir rahatsızlık kaynağı haline geldi.
Zengezur: Yol Değil Yön Meselesi
Zengezur Koridoru, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında doğrudan kara bağlantısı sağlayacak bir hat. Fakat mesele sadece ulaşım değil. Bu koridor, Azerbaycan’ın Türk dünyasına erişimi, Türkiye’nin Orta Asya’ya uzanan stratejik vizyonu ve İran ile Rusya’nın bölgedeki etkisi açısından büyük önem taşıyor.
Koridorun Ermenistan üzerinden geçmesi, Erivan için egemenlik tartışmalarını; İran için kuzey sınırlarının tehdit altında olmasını; Rusya için ise Türkiye’nin daha da güçlenmesini beraberinde getiriyor. Yani bu sadece bir transit geçiş değil; aynı zamanda güç dengelerinin yeniden şekillenmesinin sembolü.
Harita: Caspian Policy Centre
Üç Aktör, Üç Hesap
Zengezur Koridoru’nu sıradan bir yol projesi gibi görmek büyük bir hata olur. Bu hattın önemi, sadece coğrafi konumundan değil, aynı zamanda üç büyük aktörün –Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’nin– bölgeye dair stratejik vizyonlarından kaynaklanıyor. Bu kısmı,biraz daha sakin kafayla açalım derim:
Azerbaycan için: Haritayı Kapatma Meselesi
Azerbaycan için Zengezur, yıllardır kopuk olan bir haritayı tamamlamak demek. Ana kara ile Nahçıvan arasında doğrudan bir bağlantı kurmak, yalnızca ulaşım değil; siyasi bir bütünleşme anlamına geliyor. Bu aynı zamanda Karabağ zaferinin bir devamı olarak görülüyor. Bakü, bu koridorla sadece Nahçıvan’a değil, Türkiye üzerinden Avrupa’ya; doğuda da Hazar’ı aşarak Türkistan’a uzanan bir hat kurmak istiyor. Kısacası, bu bir tür jeopolitik özgüven göstergesi.
Türkiye için: Hayalin Haritaya Dönüşmesi
Ankara açısından Zengezur, “Türk Dünyası”nın fiziksel olarak birbirine bağlanması anlamına geliyor. Bu koridor açıldığında, İstanbul’dan çıkan bir tren, kesintisiz şekilde Bakü’ye, oradan da Orta Asya’ya ulaşabilecek. Ama daha da ötesi, bu hat sayesinde Türkiye, Çin'den Avrupa’ya uzanan “orta koridor”un ana omurgası haline gelecek. Yani bu, sadece kültürel bir yakınlaşma değil; ciddi bir ekonomik ve stratejik fırsat penceresi.
Ama işte tam burada denge siyaseti devreye giriyor. Türkiye bir yandan Azerbaycan’ın yanında dururken, öte yandan Rusya gibi güçlü bir komşusuyla da ilişkilerini koparmamak zorunda. Yani fırsat çok ama adımlar dikkatli atılmalı. Ankara’nın nasıl bir tavır alacağını zaman içerisinde göreceğiz…
Rusya için: Etki Alanının Erozyonu
Kremlin’in bu işe neden bu kadar tepki verdiğini anlamak için haritaya değil, zihniyete bakmak gerekiyor. Rusya, eski Sovyet coğrafyasını hâlâ “etki alanı” olarak görüyor. Zengezur Koridoru, bu etkide ciddi bir çatlak yaratıyor. Hem Ermenistan’ı bypass etmesi hem de Türkiye’yi daha derin bir şekilde bölgeye sokması, Moskova’yı rahatsız ediyor.
Üstelik bu koridorun açılması, Rusya’nın Karabağ’da oluşturduğu “barış gücü” pozisyonunun da sonu anlamına gelebilir. Yani sadece bir yol değil, aynı zamanda simgesel bir güç kaybı söz konusu.
Türkiye: Fırsatla Risk Arasında
Türkiye, bu meselede Azerbaycan’ın yanında yer alıyor. Ancak aynı zamanda Rusya ile yürüttüğü karmaşık ilişkiler nedeniyle ince bir diplomasi yürütmek zorunda. Suriye, enerji, turizm ve ticaret gibi çok sayıda başlıkta Rusya ile karşılıklı bağımlılık içindeyken, Zengezur gibi sembolik bir meselede tek taraflı pozisyon almak kolay değil.
Ankara açısından bu koridor, yalnızca kardeşlik değil, aynı zamanda bölgesel entegrasyon, ekonomik genişleme ve dış politikada etkinlik meselesi. Ama her fırsat, doğru yönetilmezse riske de dönüşebilir. Bu yüzden Türkiye'nin bu süreçte barışçıl, hakkaniyetli ve çok taraflı diplomasi zeminini koruması kritik.
Yeni Arayış’ta kaleme aldığım bu ilk yazıyla, dış politikayı sadece büyük aktörlerin hamleleri üzerinden değil, halklar arası ilişkiler, ortak gelecek ve adalet zemini üzerinden de tartışabileceğimizi göstermek istedim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Yeni Arayış ailesine ve bu köşeyi birlikte çoğaltacağımız siz değerli okuyuculara sevgiyle.

Yorum Yazın