MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

10 Ekim ya da ölümü ertelemek

Ana SayfaSi̇yaset10 Ekim ya da ölümü ertelemek
10 Ekim ya da ölümü ertelemek
10 Ekim, 2024, Perşembe 07:17
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Doruk Çakar
Doruk Çakar

Olur da unutursak, o gün yaşananlar az gelişmiş toplumsal hafızamıza yenik düşerse ya da (umarım olmaz ama) daha büyük faciaların gölgesinde yitip giderse ve “10 Ekim’de ne olmuştu?” sorusunun yanıtını bulmakta zorlanırsak diye not düşeyim: O gün “öfkeli çocuklar”, halay çeken çocukları katletti.

Sirkadiyen ritmi tersine işleyen biriyseniz sabah uyanmak zordur. Alarm defalarca ertelenir, her çalışında bir dünya sövgüye muhatap olur. İşe yetişmek için kendini yataktan kazımak bir mecburiyet olmakla birlikte daha az zorunlu gerekçelerden her an vazgeçilebilir. Bunun üzerine bir de sonbahar, yani mevsim geçişi eklenince işler iyice zorlaşır.

Tıpkı bunun gibi bir sonbahar sabahı, çalan alarmı yine defalarca erteleyip, sonunda tümden kapatıp, kafamı tekrar yastığa gömüp, evden çıkmaktan vazgeçmiştim. Birkaç saat sonrasında ise sıçrayarak uyandığım o haber geldi:

“Gar’ın önünde canlı bomba patladı…”

(Hiçbir zaman profesyonel bir eylemci olmadım. 2015’te iki genel seçim arasındaki dönemde yaşanan olaylar karşısında ses çıkarma ihtiyacını daha yoğun hissetmiştim sadece.)

Ölümü ertelemek mümkün müdür, kader midir, hatta kader var mıdır hepsi tartışılır. Lâkin o sabah evden çıkamayışımı, belki hayatta (tesadüfen) kalışımı da açıklayacak “yazgı” dışında bir kavram olduğunu sanmıyorum. Gar Meydanı’nda katledilen 103 kişi, ölümü erteleyemedi.

Sonrasında öğrendim ki pek çoğumuzu hayatta tutan benzer gerekçelerdi; aracına park yeri bulamadığı için patlama anında alanda olmayan, evden çıkmadan önce çocuğunun karnını doyurmaya çalışan, buluşacağı arkadaşları geç kaldığı için Gar’ın önüne henüz ulaşamamış olan… Küçük detayların, oyalayıcı sebeplerin yarattığı vakit kaybıyla kıl payı tutunmuştuk yaşama.

Günün geri kalanı, kan arayanların duyuruları ile “ihtiyaç yok” diyen resmî açıklamaların arasında hastaneden hastaneye koşturmakla (Cebeci Kan Merkezi tarihinin en kalabalığı o gün gördü muhtemelen) ve “iyi misin?” sorusuna yanıt aramakla geçti.

İyi değildik. Simit satıcısından minibüs şoförüne, ülke gündemiyle uzaktan yakından alakası olan-olmayan herkesin yüzünden öfke akıyordu o gün. Şehir kocaman bir taziye eviydi ve isyanı yüzünden okunan insanlar, ağızlarından okkalı küfürler çıkmasın diye susmaya gayret ediyordu. “İyi günler” denemiyordu bu kadar kasti kötülüğün içinde.

Ankara tarihinin en kanlı saldırısına sahne olduğu gün, alanda bulunmayışıma şükrederken hissettiğim “bir şeyler yapmak gerek” sorumluluğuydu. İnsanların meydanlarda, pankartların, bayrakların altından yakınlarının cesetlerini (ya da kopan uzuvlarını) aradığı bir ortamda “yaşananları kınamanın” ve “susmanın” dışında yapılması gereken bir şeyler olmalıydı.

Fakat katliamları önlemek için bir şeyler yapma gerekliliğini dillendirmenin, katliam yapmaktan daha ağır suç sayıldığını düşününce de tüm seçenekler tükeniyor. Alternatif medyaya yansıyan görüntüler, ambulansların önünün kesilmesi, yaralılara müdahale eden alandaki sağlık personellerine yönelik saldırılar da faillerin arkasındaki cesaretin adresini fazlasıyla veriyordu.

Unutursak kalbimiz kurur mu bilmiyorum, zaten bu acının unutulması imkânsız.

Olur da unutursak, o gün yaşananlar az gelişmiş toplumsal hafızamıza yenik düşerse ya da (umarım olmaz ama) daha büyük faciaların gölgesinde yitip giderse ve “10 Ekim’de ne olmuştu?” sorusunun yanıtını bulmakta zorlanırsak diye not düşeyim:

O gün “öfkeli çocuklar”, halay çeken çocukları katletti.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
10 EkimDoruk Çakar

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Doruk Çakar
    Doruk Çakar

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı