MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

TÜSİAD’ın 2025 perspektifi

ANA SAYFASİYASETTÜSİAD’ın 2025 perspektifi
TÜSİAD’ın 2025 perspektifi

TÜSİAD’ın Perspektif 2025 başlıklı raporunun içeriği, ülkenin en güçlü sermaye örgütünün kötüye gidişin nedenlerini, kapsamlı biçimde sorguladığını gösterdi. AKP iktidarının çok öncesine uzanan yıllar içinde, banka kredilerinin çoğunu kullanan, teşvikleri kurgulayarak hayata geçirilmelerinde etkili olan iş çevrelerinin, yönetimden duydukları rahatsızlıkları ortaya konuyor.

16 Şubat, 2025, Pazar 07:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
yazı içi reklam

TÜSİAD’ın iyi hazırlanan bu çıkışı; muhalefetin kendi içinde takılıp kaldığı, erken seçimi önceledikleri görüntüsü veren, özünde aday belirlemenin ötesine geçemeyen çabalarını gölgeledi. Türkiye’nin içinde bulunduğu güç koşullardan kurtuluşuna ilişkin yeni bir başlangıç umudu olabilir mi, şu anda kestirmek güç. Ancak muhalefetin uzun süredir başaramadığı, yeni bir ortak paydanın oluşumuna katkıda ilk adım olabilir. 

Gündemi Türkiye kadar hızlı değişen başka bir ülke her halde yoktur. Üstelik bu hız salt siyasal konular ile sınırlı değil. Son dönemde varlıkların daha yalın deyişle; sermayenin el değiştirmesinin de baş döndürücü etki yarattığı anlaşılıyor.

İktidar pandemi sürecinde dünya ekonomisindeki daralmanın, Türkiye üzerindeki sınırlı etkisinin ardına başarıyla gizlendi. Ekonomideki küçülme; sanal başarı söylemleriyle dengelenmeye çalışıldı. Ancak bu çabaların; ekonomideki alt üst oluşun gerçek nedenlerini kamuoyundan gizlemeye yetemeyeceği anlaşılıyor.

TÜSİAD’ın Perspektif 2025 başlıklı raporunun içeriği, ülkenin en güçlü sermaye örgütünün kötüye gidişin nedenlerini, kapsamlı biçimde sorguladığını gösterdi. AKP iktidarının çok öncesine uzanan yıllar içinde, banka kredilerinin çoğunu kullanan, teşvikleri kurgulayarak hayata geçirilmelerinde etkili olan iş çevrelerinin, yönetimden duydukları rahatsızlıkları ortaya konuyor.

Biraz geriye gidelim...

12 Mart 1971 günü ülkedeki sosyal gelişmeyi tehlikeli bulduklarını, açıklayan askerlerin zamanın iktidarına karşı, aynı gün TRT ‘nin 13:00 haber bülteninde okuttukları ünlü muhtırayı anımsayalım. Cumhuriyet tarihimizde yeni bir dönem başlamıştı.

İstanbul Sermayesi -ya da o zamanki adıyla- Büyük Sermayenin söylemleri serbest piyasadan yanaydı. Aynı zamanda banka kredileri konusunda elde ettikleri ayrıcalıkları da koruyorlardı. Adrese teslim teşviklerle rakiplerini geride bırakmışlardı. Serbest ticaret kuralları yerine, kısıtlama yöntemi diyebileceğimiz kotalarla kaynakları yönetmeyi büyük ölçüde başarmışlardı. Sivil ve askeri bürokrasi ile  kurulan ilişkiler, kendileri dışında güçlü sermaye gruplarının oluşmasını engelledi.

Eskilerin deyimiyle; “herkes halinden memnun görünüyordu”. Bu yıllarda Türkiye’de siyasal sistem uzun yıllar uluslararası pazardaki gelişmeleri dikkate almaya gerek görmedi. Üretimi arttırmak yerine, sınırlı kaynakların bir bölümünün seçmene paylaştırılması, sosyal destek politikasının gereği sayıldı. Bize özgü bu model; sermayenin desteği ya da en azından sessiz kalmasıyla sürdürüldü. 

Anayasa değişiklikleri ile örgütlenme ve düşünce özgürlükleri kısıtlanan, toplum 12 Mart 1971 günü verilen muhtıradan, on yıl sonra üzerindeki sır perdesi hala bir türlü kaldırılamayan, terör eylemleri ile bunaltıldı.

12 Eylül 1980 günü ABD Başkanına “bizim çocuklar” olarak tanıtılan generaller, 1950 yılında başlayan serbest seçime dayalı iktidar değişimine, kanlı bir darbeyle son verdiler. Sermaye gruplarının önde gelenleri, el öpme ve takdir dolu mesajlarıyla, darbecileri  kutladılar.

12 Eylül Darbesinin ardından geçen yaklaşık yarım yüzyılda, Türkiye’yi yönetenlerin siyasal referansları, geçmişte yapılanları kutsama ya da kötülemenin ötesine geçemedi. Süreç ilerlerken, Sünni İslamcı bir parti -RP- siyasal tarihimizde ilk kez bir koalisyonun Başbakanlığını üstelenerek, iktidar olabileceklerini farklı bir siyasal görüşten olan kesimlere gösterdi. Teşvikler ve banka kaynaklarının kullanımına karar vericiler arasında artık yeni bir oyuncu vardı.

Çeyrek yüzyıla yaklaşan AKP İktidarında, siyasal içerikli yorumlardan ısrarla kaçınan “iş çevreleri” kamu kaynaklarının bazı yakın kuruluşlara aktarılmasından duydukları rahatsızlığı içeren, kapsamlı bir açıklama ile kamuoyunun karşısına çıktılar.

RP- DYP Koalisyonuna karşı çıkanlar, laikliğe ilişkin haklı kaygıları gündeme getirdiler. Anlattıklarına bakılırsa, ülkeyi uzun aradan sonra bir kez daha uçurumun kenarından kurtaracaklardı. Ancak bekledikleri gerçekleşmedi.2002 yılında yapılan genel seçimler kısa süre önce iktidar olmasından korkulan muhafazakâr siyasal hareketin, bu kez başka bir çatı altında tek başına ülkeyi yönetmesinin önünü sonuna kadar açtı. 

Çeyrek yüzyıla yaklaşan AKP İktidarında, siyasal içerikli yorumlardan ısrarla kaçınan “iş çevreleri” kamu kaynaklarının bazı yakın kuruluşlara aktarılmasından duydukları rahatsızlığı içeren, kapsamlı bir açıklama ile kamuoyunun karşısına çıktılar.

Eleştiriler; iktidarın  yargı, güvenlik, eğitim dahil hemen her alandaki tutumunu kapsıyordu. TÜSİAD’ın iyi hazırlanan bu çıkışı; muhalefetin kendi içinde takılıp kaldığı, erken seçimi önceledikleri görüntüsü veren, özünde aday belirlemenin ötesine geçemeyen çabalarını gölgeledi.

Türkiye’nin içinde bulunduğu güç koşullardan kurtuluşuna ilişkin yeni bir başlangıç umudu olabilir mi, şu anda kestirmek güç. Ancak muhalefetin uzun süredir başaramadığı, yeni bir ortak paydanın oluşumuna katkıda ilk adım olabilir.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
TÜSİAD12 Mart Muhtırası12 Eylül Darbesi

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı