MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Meloni-Frederiksen kutsal ittifakı: Sosyal demokratların aşırı sağ ile flörtü

Ana SayfaDiş Poli̇ti̇kaMeloni-Frederiksen kutsal ittifakı: Sosyal demokratların aşırı sağ ile flörtü
Meloni-Frederiksen kutsal ittifakı: Sosyal demokratların aşırı sağ ile flörtü

İtalya'nın postfaşist Başbakanı Giorgia Meloni ve Danimarka'nın sosyal demokrat Başbakanı Mette Frederiksen'in göçmenlere ilişkin yaptıkları iş birliği ve bu iş birliğine yönelik tepkiler bu yazının konusu olacak.

29 Mayıs, 2025, Perşembe 07:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Özgür Çoban
Özgür Çoban

Aşırı sağcı Trump'ın ABD'si ile yine başka bir aşırı sağcı Putin'in Rusyası arasında  "demokrasi adası" görüntüsü veren AB'nin, bu pozisyonunu uzun süre koruyamacağına dair işaretler artıyor. Bu işaretlerin en çarpıcı olanı Frederiksen-Meloni ittifakı... Sosyal demokratlar da yavaş yavaş aşırı sağcılarla aynı safta birikmeye başladığına göre demokrasi cephesinin daha başka sürprizlere hazırlıklı olması gerekiyor. 

Avrupa'da merkez siyasetin solunda yer alan politikacıların, özellikle göç/göçmen konusunda aşırı sağcılarla bazen söylem bazen de eylem düzeyinde yaptıkları iş birlikleri oldukça dikkat çekici. Bünyelerinde neonazi klikler de barındıran aşırı sağcı hareketlerin, kendilerini merkez sol eliyle meşrulaştırmaya çalıştıkları bir süreç söz konusu. Aşırı sağın bu strateji ile oldukça yararlı sonuçlar elde edeceğine şüphe yok elbette ancak Avrupalı sosyal demokratlar için neofaşistlerle ilişki konusunda sınırları zorlamanın, bariyerleri yıkmaya çalışmanın elbette bir bedeli olacaktır.

Bu yazının konusu, gençliği faşist diktatör Mussolini'nin takipçisi olan örgütlerde geçen ve her defasında "bununla gurur duyduğunu" ifade eden İtalya'nın postfaşist Başbakanı Giorgia Meloni ve Danimarka'nın sosyal demokrat Başbakanı Mette Frederiksen'in göçmenlere ilişkin yaptıkları iş birliği ve bu iş birliğine yönelik tepkiler olacak. Kamuoyunda gereken ilgiyi görmese de bu ittifak çok önemli. Peki bu harika ikili ne istiyor?  Bunlar özetle, göçmenlere daha aktif ve daha çeşitli şekillerde eziyet etmelerinin yolu açılsın diye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) revizyonu ve ulusal hükümetlere göçmenler konusunda daha fazla yetki verilmesini istiyorlar. Buna ilişkin hazırladıkları bir belgeyi geçenlerde kamuoyu ile paylaştılar. Bu adım, bir aşırı sağcı ve bir sosyal demokrat liderin beklenmedik iş birliği bağlamında ilgi çekerken, Avrupa’da göçmen politikaları, ulusal egemenlik ve insan hakları arasındaki dengeye dair tartışmaları yeniden alevlendirdi doğal olarak.

Öte yandan, sosyal demokrat Frederiksen, İtalya'nın postfaşist Melonisi ile mülteciler üzerinde kurdukları ittifakı ateşli bir biçimde savunmaya devam ediyor. Bu süper ikili, AB ülkelerinin "suçlu yabancıları" sınır dışı etmesini kolaylaştırmak istiyorlar güya. Çünkü onlara göre yabancıların suç işleme potansiyeli, yerlilere göre her zaman daha yüksek ve peşinen bunun önüne geçmek istiyorlar. Söz konusu ırkçılık, ötekileştirme olunca Avrupalı beyaz bir sosyal demokratın en az bir neonazi kadar kararlı olabildiğini gösteriyor bu ittifak aslında. Bir şeyi daha gösteriyor; hiçbir mültecinin AB sınırları içinde pek de güvende olmadığını... Belgeyi, şu ana kadar Polonya, Belçika, Avusturya, Estonya, Letonya ve Çek Cumhuriyeti hükümet başkanları ile Litvanya Cumhurbaşkanı imzaladı. Bu 9 ülke, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) önceki içtihatlarının, özellikle suçlu göçmenlerle ilgili konularda ulusal eylem alanını giderek daha fazla kısıtladığını öne sürüyorlar. 

İmzacılar, "Avrupa değerlerine, insan onuruna, AB, BM ve NATO gibi uluslararası kurumlara açıkça bağlılık gösterdiklerini" ısrarla vurguluyorlar ama mülteciler konusunda bir reform ihtiyacının da büyük olduğunu savunuyorlar. Belgede yer alan, "AİHS'nin oluşturulduğu günden bu yana dünya kökten değişti" ifadesi oldukça dikkat çekici. Belgede ayrıca, "Avrupa'ya yasadışı göçün önemli ölçüde arttığı ve kendilerini paralel toplumlarda izole eden, eşitlik ve demokrasi gibi AB'nin temel değerlerinden uzaklaşan göçmenler" olduğu öne sürülüyor. Esasında bu son ifadenin doğruluk payı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Örneğin, yaşadıkları ülkedeki "dinci baskı"dan kaçtığını ifade ederek, Almanya'dan sığınma hakkı tanınmasını isteyen çok sayıda müslüman göçmenin biraz rahatlayınca sokaklara dökülüp, "şeriat isteriz" diye gösteri yapmasını bu kapsamda değerlendirebiliriz. Öyle şeyler oluyor ki inanılmaz.... Tam pazar ayini sırasında seccadesiyle kiliseye girip namaz kılmaya çalışanlar, tramvay raylarının üzerinde namaz kılanlar,  "6 yaşındaki kızım erkek çocuklarıyla aynı havuzda yüzme dersi almasın" diye dava açanlar,  "öğrenim gördüğü lisede mescit isteyenler", "karısının aynı büroda erkeklerle çalışmasını istemediği" için ortalığı ayağa kaldıranlar vs... Saymakla bitmiyor bunların ahlâksızlıkları ve şımarıkları ama Frederiksen ve Meloni arasındaki bu ittifakın, yerlilerle uyum içinde yaşayan göçmenler açısından bile ileride yol açacağı tehlikeler görmezden gelinemez.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi sosyal demokrat Frederiksen ve postfaşist Meloni tarafından hazırlanan belgede, AİHS'nin suçlu yabancıların sınır dışı edilmesini önleyecek kararları özellikle eleştiriliyor ve "böyle durumlarda nüfusun korunması ve çoğunluğun güvenlik ihtiyaçları bireysel haklardan önce gelmelidir" deniliyor. Bakın iki önemli vurgu var burada, "nüfusun korunması" ve "çoğunluk"... Esasında bu iki ifade Avrupa aşırı sağı tarafından sıkça kullanılıyor ve adeta sloganlaştırılmış durumda. Bu ifadelerin kullanılması, merkez solun  faşist aksın mülteci politikalarına entegre olmaya başladığını göstermesi açısından oldukça anlamlı. 

Şu zaman diliminde Avrupalıların "yabancı"ya yönelik kaygı ve korkularının, "birlikte yaşama pratiğini" alt ettiğini görüyoruz. Buna paralel olarak, söz konusu korku ve kaygılar üzerine politika inşa eden aşırı sağ da hızlı ve güçlü bir şekilde yükseliyor. Bu yükseliş, AB'nin savunduğu barış, demokrasi, özgürlük gibi temel değerlerin de yeniden tartışmaya açılmasına neden oluyor.

ELEŞTİRİLER VE DESTEK

Diğer yandan, bu ittifaka ilişkin eleştiriler de var. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset, AİHM'nin imzacı devletlerin savunmayı taahhüt ettiği hak ve değerleri korumak için var olduğunu söyledi. Berset, "Temel hakları koruyan kurumlar siyasi döngülere boyun eğmemelidir. Eğer bunu yaparlarsa, sağlamaları gereken istikrarı baltalama riskine gireriz" derken aslında, sosyal demokratlara "aşırı sağcı trende direnin" mesajı vermek istiyor. Sosyalist ve yeşil partiler ise bu girişimi "insan haklarının geriletilmesi" olarak değerlendiriyor. İngiltere'de yayımlanan The Guardian gazetesinde yer alan bir yorum yazısında, yeni ittifakın hedeflerine ilişkin, "AİHS’yi zayıflatma çabası, otoriter eğilimlerin yükselişinin bir göstergesi" ifadesi kullanılırken, Fransız Le Monde gazetesi, "Avrupa’nın insan hakları standartlarının aşınması riskine" dikkat çekti.

Diğer yandan, kıtada faaliyette bulunan diğer neofaşist politikacılar, yeni ittifakı mutlulukla karşıladıklarını belirten mesajlar paylaştılar. Macaristan'ın faşisti Viktor Orban, ittifakı "ülkelerin ulusal sınırlarını korumaya hakları var" sözleriyle değerlendirirken, Hollanda'nın en büyük siyasi gücü olan aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin (PVV) lideri Geert Wilders, "Hükümetimiz bir an önce bu belgeyi imzalamalıdır" dedi. Almanya ve Fransa gibi AB’nin ağır topları ise belgeye daha temkinli yaklaşıyor. Alman hükümeti, "AİHS'de reform, insan hakları standartları korunarak yapılmalı" derken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, henüz net bir tavır takınmış değil. 

Bununla birlikte, Meloni ve Frederiksen, bu belgeyi AB’nin resmi pozisyonu haline getirmekten ziyade, ülkeler ölçeğinde ulusal düzeyde baskı yaratmak için kullanıyor olabilir. Bu tartışma, öz olarak AB’nin göç krizine yaklaşımındaki derin bölünmeyi de yansıtıyor. Bir yanda "insan hakları ve uluslararası hukukun üstünlüğünü savunanlar", diğer yanda "milli devletlerin sınır kontrolünü güçlendirmesini isteyenler" bulunuyor. Daha önemlisi Meloni-Frederiksen ittifakı, siyasi spektrumun uçlarının göç konusunda nasıl ortaklaşabildiğini gösterirken, diğer yandan AB’nin ortak değerlerle ulusal çıkarlar arasındaki dengeyi koruyup koruyamayacağı sorusunu gündeme taşıyor doğal olarak. Bu çerçevede, Frederiksen-Meloni belgesine yönelik ilgi ve destek artarsa AİHM’nin yetkilerinin kısıtlanması, Avrupa’da göçmen haklarının gerilemesi ve ülkelerin keyfi uygulamalara yönelmesi riskini doğurabilir. Ancak şu ana kadar Almanya ve Fransa’nın direnci, bu önerinin AB çapında yasalaşmasını zorlaştıracak bir denge unsuru olarak öne çıkıyor. 

Tüm bunların yanı sıra, Meloni ve Frederiksen’in liderliğindeki bu girişim, Avrupa'da göç politikaları ve insan hakları konusunda derin bir tartışmayı da tetikledi. Bu bağlamda, devletlerin güvenlik ve egemenlik hakları ile bireylerin temel hak ve özgürlükleri arasındaki denge, önümüzdeki dönemde Avrupa siyasetinin önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam edecek. Ancak bunların hepsinin üzerinde önemli olan şey şu ki aşırı sağcı söylem ve bu söylemler doğrultusunda üretilen politikalar, Avrupa siyasetinin merkezini kontrol altına almış görünüyor. Frederiksen-Meloni ittifakı perspektifinde, aşırı sağcıların merkez sol eliyle meşrulaştırılması aşaması da tamamlanmış oldu. 

Özetle, en azından şu zaman diliminde Avrupalıların "yabancı"ya yönelik kaygı ve korkularının, "birlikte yaşama pratiğini" alt ettiğini görüyoruz. Buna paralel olarak, söz konusu korku ve kaygılar üzerine politika inşa eden aşırı sağ da hızlı ve güçlü bir şekilde yükseliyor. Bu yükseliş, AB'nin savunduğu barış, demokrasi, özgürlük gibi temel değerlerin de yeniden tartışmaya açılmasına neden oluyor. Aşırı sağcı Trump'ın ABD'si ile yine başka bir aşırı sağcı Putin'in Rusyası arasında  "demokrasi adası" görüntüsü veren AB'nin, bu pozisyonunu uzun süre koruyamacağına dair işaretler artıyor. Bu işaretlerin en çarpıcı olanı Frederiksen-Meloni ittifakı... Sosyal demokratlar da yavaş yavaş aşırı sağcılarla aynı safta birikmeye başladığına göre demokrasi cephesinin daha başka sürprizlere hazırlıklı olması gerekiyor.

  • Schengen duvarı: AB ile Türkiye arasında derinleşen vize krizi  Schengen duvarı: AB ile Türkiye arasında derinleşen vize krizi 
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
İtalya Başbakanı Giorgia MeloniDanimarka Başbakanı Mette FrederiksenABDAvrupa BirliğiAB

Yorum Yazın

Özgür Çoban
Özgür Çoban

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Kamusal alandan sonra sıra vatandaşlık tanımında mı?
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Koçgiri ile başlayan ve Ümmete uzanan ilginç bir siyasal yolculuk
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Kalkınmayı vergisiz düşünmek: Bir hayalin peşinde Türkiye
Yavuz Saltık
Yavuz Saltık Yemekle gelen yoksulluk: Türkiye’nin sessiz salgını
Nilden Bayazıt
Nilden Bayazıt Necati Özkan’dan bir tane var
Tuğba Yıldırım
Tuğba Yıldırım Genç bir gazeteci gözünden duayene veda
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Ani Katedrali’ni "Fethiye Camii" olarak adlandırmak ne anlama geliyor?
Tunay Şendal
Tunay Şendal Türk-Kürt-Arap birliği modelinin Türkiye için riskleri
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak Zakintos’un plajları ve restoranları
Herkül Millas
Herkül Millas Taner Timur ve Modernleşme
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Kötülüğün sıradanlığı üzerinden Türkiye’ye bakmak
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak Altun’un ardından: Boğaziçi, İletişim Başkanlığı, iktidar ve kültürel hegemonya
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Bir hafıza ve direniş ritüeli olarak Fatih Altaylı’nın koltuğu
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy Zamanı Ölçmek - Takvimin Doğuşu (1)
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Dağın öteki yüzü
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Batı Karadeniz’in ruhunda pedal çevirmek
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Cumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Yeni Proje Okulları Yönetmeliği ne getiriyor, mevcut uygulamalardan ve IB DP’den nasıl farklılaşıyor?
Özgür Çoban
Özgür Çoban Polonya'da TVP vakası: Devletin televizyonu, iktidarın borazanı
Ali Kılıç
Ali Kılıç İran: Sükûnetten doğan fırtına
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı