Sonuç olarak, petrol fiyatlarının artışının Amerikan ekonomisi için büyük bir risk taşıyor, bu nedenle, petrol fiyatlarının düşüşünü engellemek ve küresel riskleri azaltmak için, Trump’ın “savaşları bitirme arzusu” politik bir söylem olarak güçlü, ancak küresel, jeopolitik ve askeri gerçekliklerle sınırlandırılmış bir vizyondur. Ancak, gerçekleşmesi durumunda, Dünya ekonomisi için önemli bir gelişme olarak ortaya çıkacaktır.
2025 yılı itibarıyla küresel riskler azalma eğiliminde değil; aksine, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Allianz gibi kuruluşların raporlarına göre, jeopolitik, çevresel, teknolojik ve toplumsal riskler artarak devam etmektedir.
1. Jeopolitik Gerilimler ve Silahlı Çatışmalar
WEF'in 2025 Küresel Riskler Raporu'na göre, devletlerarası silahlı çatışmalar, kısa vadede en ciddi tehdit olarak öne çıkmaktadır. Katılımcıların yaklaşık dörtte biri, bu riski en yüksek öncelikli tehdit olarak değerlendirmiştir
2. Dezenformasyon ve Toplumsal Kutuplaşma
Yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon, toplumsal uyumu ve yönetime olan güveni zayıflatarak ulusal ve uluslararası bölünmeleri artırma potansiyeliyle ikinci yıl üst üste en önemli kısa vadeli risklerin başında yer alıyor .
3. Çevresel Tehditler ve İklim Krizi
Uzun vadeli riskler arasında iklim değişikliği, aşırı hava olayları ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi çevresel tehditler öne çıkmaktadır. Bu riskler, önümüzdeki on yıl içinde küresel istikrarı tehdit eden başlıca unsurlar arasında yer almaktadır .
4. Siber Güvenlik ve Teknolojik Riskler
Allianz Risk Barometresi 2024'e göre, siber olaylar (fidye yazılım saldırıları, veri ihlalleri, BT kesintileri) küresel iş dünyasının en büyük riski olarak belirlenmiştir. Bu risk, üç yıl üst üste en üst sırada yer almıştır .
Küresel riskler, 2025 yılında azalma eğiliminde değildir. Aksine, jeopolitik gerilimler, çevresel tehditler, siber güvenlik riskleri ve toplumsal kutuplaşma gibi faktörler, küresel istikrarı tehdit etmeye devam etmektedir. Bu nedenle, uluslararası iş birliği ve proaktif risk yönetimi stratejileri her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır.
Trump’ın savaşları bitirme arzusu gerçekçi mi?
Donald Trump’ın “savaşları bitirme” yönündeki arzusu, siyasi söylem olarak etkileyici olsa da gerçeklik zemini karmaşıktır. Bu arzunun ne kadar gerçekçi olduğunu değerlendirmek için aşağıdaki başlıkları ele almak gerekir:
1. Trump’ın Geçmiş Dönemdeki Politikaları (2017–2021)
Afganistan'dan Çekilme: Trump, ABD askerlerini Afganistan'dan çekme sürecini başlattı. Ancak süreci tamamlayamadan görevden ayrıldı. Asıl çekilme 2021’de Biden döneminde gerçekleşti ve ciddi eleştiriler aldı.
Irak ve Suriye: ABD askerlerinin önemli bir kısmını bu bölgelerden çekmek istedi, ancak Pentagon ve Kongre’nin baskısı nedeniyle geri adım attı. DEAŞ tehdidi ve İran destekli milisler gibi faktörler, tam çekilmeyi engelledi.
Kuzey Kore ve İran: Trump, Kuzey Kore ile diyalog başlatarak savaş söylemini yumuşattı ama somut bir nükleer anlaşma sağlayamadı. İran'la nükleer anlaşmadan çekilmesi ise gerilimi artırdı.
Trump, savaşları sonlandırma yönünde niyet gösterdi ancak sahadaki dengeler ve iç politik baskılar nedeniyle bu hedefin çoğunu gerçekleştiremedi.
Günümüz Gerçekliği
Ukrayna ve Rusya: Trump, tekrar seçilirse Ukrayna savaşını “24 saat içinde bitireceğini” iddia etti. Ancak bu, Rusya’nın taleplerini büyük ölçüde kabul etmek anlamına gelebilir, bu da hem Avrupa'da hem ABD Kongresi'nde ciddi tepki yaratır.
İsrail-Filistin/Gazze: Trump, İsrail'e güçlü destek verirken Filistin meselesinde barışı değil, İsrail yanlısı statükoyu korumayı tercih ediyor.
Çin ve Tayvan: Trump döneminde ABD-Çin ilişkileri zaten oldukça gerilmişti. Yeni bir görev süresinde bu gerginlik artabilir ve doğrudan savaş olmasa da ekonomik ve diplomatik çatışmalar yoğunlaşabilir.
Sonuç olarak, petrol fiyatlarının artışının Amerikan ekonomisi için büyük bir risk taşıyor, bu nedenle, petrol fiyatlarının düşüşünü engellemek ve küresel riskleri azaltmak için, Trump’ın “savaşları bitirme arzusu” politik bir söylem olarak güçlü, ancak küresel, jeopolitik ve askeri gerçekliklerle sınırlandırılmış bir vizyondur. Ancak, gerçekleşmesi durumunda, Dünya ekonomisi için önemli bir gelişme olarak ortaya çıkacaktır.

Yorum Yazın