MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kaosun karşısında, umudun yanında 

ANA SAYFASİYASETKaosun karşısında, umudun yanında 
Kaosun karşısında, umudun yanında 

Siyaset, sonuç alma sanatıdır ve bütün umutların odaklandığı hedef, hangi gerekçeyle olursa olsun gerçekleşmemişse o defteri kapatmak, “ervahlığın” gereğidir. “Altın tepsi”de sunulsa dahi geri çevrilmesi beklenir.

30 Haziran, 2025, Pazartesi 06:20
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yüksel Işık
Yüksel Işık

Meselenin özü şu ki CHP’yi de hedefine koyan küresel bir oyun oynanıyor ve görünen o ki Türkiye’yi de içine alan bu oyunu sorunsuz oynamak isteyenlerin amacı, CHP’nin etkisizleştirip, “majestelerinin muhalefeti” haline getirmektir. Bugün (30 Haziran 2025) görülecek dava, nasıl seyrederse etsin, söz konusu küresel oyunu bozmak için birlik ve beraberlik şarttır; bu şartı sağlamak için adım atana da lider denir.

CHP’de 606 gündür devam edip giden bir kavga var; tam olarak, neyin kavgası olduğunu bir türlü çözemiyorum. “Bu, neyin kavgası” sorusu zihnimi meşgul ediyor.

Mesele partinin iktidar olması mı, parti de iktidar olmak mı?

Bu soru, beni 12 Eylül öncesi “sol içi iktidar mücadelesi”ne kadar götürdü; izninizle bir anımı anlatacağım.

Olay, Keçiören’de geçiyor. Bölgede farklı güç ve konumda olan çok sayıda devrimci grup var. Can güvenliği sorununun olduğu yerlerde güç ve eylem birliği yapan gruplar, görece rahat olan yerlerdeyse birbirlerine karşı “iktidar” mücadelesi verirlerdi.

Biz de azade değildik bu dilemmadan…

Günlerden bir gün, muhabbetimin iyi olduğu gruplardan birinin konuşlandığı kahveye uğradım. Dediler ki “yaptıkları uygunsuz davranışlar nedeniyle sizinkilerden üç kişiye haddini bildirdik”.

Bu tarz yaptırımların nasıl sonuçlar ürettiğini tecrübe etmiş biri olarak, “keşke haber verseydiniz, biz yapsaydık gereğini” dedim.

Kimisi makuldü, “haklısın” dedi; kimisi, kağıt üzerinde doğru görünen, “yanlış yapan cezasını çeker” sözüne sadık kalmanın inancıyla “yaptık, gene yaparız” şeklinde efelendi. 

Canım sıkılmıştı. Bir tarafta aklı selim vardı ve o aklı selim, “incir çekirdeğini doldurmayan bir mevzu üzerine tartışmayı sürdürmenin alemi yok” dedirtiyordu bana; tıpkı oradaki makul insanların düşündüğü gibi…

Diğer tarafta aklıselime direnç gösteren kibir gelip oturmuştu göğüs kafesime. O kibir, “haklı bile olsalar, bizim iktidar alanımıza nasıl girerler” şeklinde kışkırtıyordu beni.

Bir git gel arasında kendi “çöplüğümüze” vardım.

Gördüm ki karşı tarafın, “yaptık, gene yaparız” tayfası yalnız değilmiş. Bu taraftakiler de toplanmış ve gündelik iktidarımızı sarsan bu gruba “haddini bildirmek” gerektiği konusunda gözü dönmüş bir kararlılıkla bekleşiyorlar.

KİBİR, AKLISELİMİ ALT EDERSE…

İçimde ilk sözü, aklıselim aldı; ona uyup, “olmaz” dedim. Üzerlerinde bir otoritem vardı ama o anki durum, bir çeşit ayaklanma olarak tanımlanabilirdi. Olmazlanmak, otoritemi sarsma riskini çoğaltırdı. Tam o an, kibrim devreye girdi; “sen sessiz kal, gerisi gelir” dedi. 

Boyun eğdim!

O “sessizlik”, sevimsiz bir sürecin önünü açtı. Çıkan arbedede öbür grubun içinden en sevdiğim arkadaşımın, fiziki bir darbe aldığını öğrendim. Halen her karşılaşmamızda utancımdan yerin dibine girerim.

Sonra 12 Eylül darbesi oldu ve bizi de, onları da, hem fiziki hem de hegemonik söylem olarak yerle bir etti. 

Tarih, ders çıkarmak içindir. Ders şu ki kendi aramızda “küçük iktidar alanları oluşturmak” gibi saçma sapan bir çekişmenin sonucudur bugünkü AKP iktidarı.

Demokratik hak ve özgürlükler iğdiş edilmiş, laiklik yıpratılmış, parlamenter sistemin rafa kaldırılmışsa müsebbibi, elbette 12 Eylül darbesidir.

Elini kolunu sallayarak gelen darbeyi görmek ve engel olmak yerine kendimizi yiyip bitirdiğimiz için biz de masum değiliz. “İğneyi kendimize, çuvaldızı 12 Eylülcülere batıralım” derim. Bugün eğer, Türkiye, daha demokratik, laik ve özgürlükçü bir ülke değilse asıl hedefe odaklanmak yerine küçük iktidar odaklarıyla oyalanan bizim payımızı kim yabana atabilir?

Gelelim sadede…

Yıllardır sürüp giden ve sürdükçe demokrasi adına var olan bütün hak ve özgürlükleri rafa kaldıran mevcut iktidarı değiştirmek için ne yapılmalı?

Elbette hedefe odaklanılmalı…

2023’de buna çok yaklaşılmıştı ama kaybedildi.

Simgesel konumda olanlar başta olmak üzere müsebbiplerinin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekmez mi?

Siyaset, sonuç alma sanatıdır ve bütün umutların odaklandığı hedef, hangi gerekçeyle olursa olsun gerçekleşmemişse o defteri kapatmak, “ervahlığın” gereğidir. “Altın tepsi”de sunulsa dahi geri çevrilmesi beklenir.

MAJESTELERİNİN MUHALEFETİ OLMAMAK İÇİN…

Onlardan biridir Kılıçdaroğlu; daha önce de defalarca belirttiğim üzere çok çalıştı ama sonu “Majino Hattı” gibi oldu; yenilgi onun üzerine kaldı. Değil mi ki “hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat”…

Siyaset, sonuç alma sanatıdır ve bütün umutların odaklandığı hedef, hangi gerekçeyle olursa olsun gerçekleşmemişse o defteri kapatmak, “ervahlığın” gereğidir. “Altın tepsi”de sunulsa dahi geri çevrilmesi beklenir.

Yanı başındakiler kendisine ihanet mi etmiş; aldatmışlar mı kendisini? Bu soruların yanıtı, elbette önemlidir ama artık tarihçilerin işidir. Liderlik, bütün bunları zamanında fark edip, önlem almayı gerektirirdi. Dolayısıyla “her ne arar isen kendinde ara” denmeli ve arınmak için kendine dönülmelidir.

Hiç kuşkusuz, kimse eleştiriden vareste değildir. Çünkü eleştiri, devrimcidir; insanı da, toplumu da geliştirir. Gerçeği görmesine vesile olur. Bununla birlikte, herhangi bir kimsenin inançsal kökenine de atıfta bulunularak, linç edilmesine karşı çıkmak, lider olmanın ön şartıdır. Bu açıdan bakıldığında CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partinin enerjisinin içe dönük mücadelede tüketilmesinin önüne geçmekle mükelleftir. Çünkü daha önce de belirttiğim üzere iyi bir lider, “meseleyi çabuk kavramak, hızla karar vermek, sorumluluğu üstüne almak ve yenilgiden ders çıkarmak” zorundadır.

Gelinen noktada kişilerin günahı olabilir ama kişiler hedefe konularak yol alınamaz.

Meselenin özü şu ki CHP’yi de hedefine koyan küresel bir oyun oynanıyor ve görünen o ki Türkiye’yi de içine alan bu oyunu sorunsuz oynamak isteyenlerin amacı, CHP’nin etkisizleştirip, “majestelerinin muhalefeti” haline getirmektir.

Bugün (30 Haziran 2025) görülecek dava, nasıl seyrederse etsin, söz konusu küresel oyunu bozmak için birlik ve beraberlik şarttır; bu şartı sağlamak için adım atana da lider denir.

Nazım’ın dizeleştirdiği gibi “akarsu gibi umutlu/ ve buğday tanesi gibi cesur” olma zamanı.

Tanıtım ve İmza günü notu: 30 Haziran günü, saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yeni çıkan kitabım Şah İsmail’in “Tanıtım ve İmza Günü Etkinliği” gerçekleştirilecek. Ankara’da olacak Ankaralıları ve bir vesileyle Ankara’da bulunan diğer kentlerden yol arkadaşlarımı beklerim.

  • Zihinsel prangalardan kurtulmak… Zihinsel prangalardan kurtulmak…
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Cumhuriyet Halk PartisiCHPKemal Kılıçdaroğlu

Yorum Yazın

Yüksel Işık
Yüksel Işık

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Büyük Dil Modellerinin Ateşi Çıkarsa
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı “Yeter söz milletindir” sloganı üzerine (2)
Murat Paker
Murat Paker Psikoterapi nedir?
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Kamuoyu desteğinin süresi var mıdır?
Murat Aksoy
Murat Aksoy İnan Güney ya da nöbetleşe mağduriyet
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Dezenflasyon masalı, yoksulluk gerçeği
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Sistemin enkazı altında kalan hafızayı kurtarmak
Tunay Şendal
Tunay Şendal Siyasette etik omurga
Deniz Nas
Deniz Nas Machiavelli'ye göre bir ‘Prens’ hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Bilal Sambur
Bilal Sambur Üniversite bina değildir, üniversite hümanizimdir!
Herkül Millas
Herkül Millas Batı ile Doğu’nun farkları
Gülşah Eker
Gülşah Eker Şehirleri dinlemek: Yerel karar alma süreçlerinde veri neden önemli?
Ali Kılıç
Ali Kılıç Alaska satranç tahtası
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak Simi’nin plajları
Aydan Bakan
Aydan Bakan Sevgili küçüğüm
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Ne kadar iyi olabilirsin ki!
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Hiçbir yer evin değilse, her yer evin oluyor
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Yargının siyaset kıskacı ve Yeni Çözüm Süreci dengeleri
Yavuz Saltık
Yavuz Saltık Kültür ve sanat yoksunluğu: Görünmeyen uçurum
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Görünüşün gücü ve hakikatin çürüme ile imtihanı
Ahmet Ziya Gökalp
Ahmet Ziya Gökalp Gerçek, Anlatının Gölgesinde Kayboluyor
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Finans Alla Turca
Fatih Öztürk
Fatih Öztürk Türkiye Cumhuriyeti Demokrasisi’ni kurtarmak (3): Temsilcilerin azli
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı