MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Aynı Yüzler Cumhuriyeti

ANA SAYFASİYASETAynı Yüzler Cumhuriyeti
Aynı Yüzler Cumhuriyeti

Sorulması gereken soru, “Bu kadar mı düşüktü toplumsal nitelik seviyesi? Bu kadar mı tükenmişti alternatifler? 21. yüzyılda, genç akademisyenleri, farklı disiplinleri, çağdaş düşünceleri neden göremiyoruz ekranlarda? 

26 Mayıs, 2025, Pazartesi 07:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Ömer Terzi
Ömer Terzi

Aynı cümlelerle yeni bir dünya kurulamaz. Bu ülkenin artık yeniden düşünmeye, üretmeye, çoğalmaya ve gençleşmeye ihtiyacı var. Hem fikirde hem ekranda hem de siyasette... 

Medya hayatımızın vazgeçilmezi. Sosyal medya ise olmazsa olmazı… Hayatımızı, düşüncelerimizi etkileyen bu mecralarda boy gösteren insanlarla ilgili uzun zamandır beklettiğim bir köşe yazımı nihayet tamamladım bugün. Daha uzun yazılabilirdi, ancak Türkiye gibi “gündem tüketen” bir ülkede bir an evvel yazmak ve sonraki gündeme yetişmek zorunda hissediyorsunuz. Malum Türkiye'nin ekranları senelerdir aynı kişilerle dolup taşıyor. Yaşını başını almış, (bir dönem akademide saygın işler yapmış) iki isimle konumuzu açalım: İlber Ortaylı ve Celal Şengör. 

Tarih, jeoloji, siyaset, edebiyat, kültür, sanat, iletişim, seyahat, anne baba çocuk spor ve hatta cinsellik... tartıştığımız konu ne olursa olsun, her şeyin uzmanı ilan edilen bu iki yüzle karşılaşmak artık gelenek oldu. Malum medyamız elinden gelse, karı koca ilişkilerinde cinsel hayatın nasıl olması gerektiğini bile bu iki kişiye danışacak. Konunun asıl üzücü tarafı da burada yatıyor. Bu iki isim de buna hiç hayır demiyor. Geri çekilmek, mütevazı olmak “ben bu konuda yetkin değilim” demek akıllarından bile geçmiyor. Her soruya bir cevap, her konuya bir yorum, her fırsatta bir ahkâm kesmek için adeta mikrofon bekliyorlar.

Elbette toplumun entelektüel çıtası öyle yerlerde sürünüyor ki, biraz kitap okumuş, birkaç yabancı dil bilen biri hemen kutsal bir bilgeye dönüşüyor ülkemizde. Akademisyenlik bir bilgi üretim süreci olmaktan çıkarak adeta popüler kültür şovuna dönüşmüş durumda. Artık bilgiye değil, ekran süresine ve reytinge yatırım yapılıyor medyamızda.

Sorulması gereken soru, “Bu kadar mı düşüktü toplumsal nitelik seviyesi? Bu kadar mı tükenmişti alternatifler? 21. yüzyılda, genç akademisyenleri, farklı disiplinleri, çağdaş düşünceleri neden göremiyoruz ekranlarda? 

Bu iki akademisyen de toplumun cehaletini gözlerine baka baka istismar ederek toplumu açıkça küçümsüyorlar, aşağılıyorlar. Kurdukları tüm cümlelerinin özünde “siz zaten bir şey bilmezsiniz” mesajı, “sizden bir şey olmaz” ukalalığı hissediliyor. Ve işin acı tarafı şu ki halk bunu alkışlıyor, kendini küçük göreni baş tacı ediyor, aşağılanmayı ise aydınlanma zannediyor.

Sorulması gereken soru, “Bu kadar mı düşüktü toplumsal nitelik seviyesi? Bu kadar mı tükenmişti alternatifler? 21. yüzyılda, genç akademisyenleri, farklı disiplinleri, çağdaş düşünceleri neden göremiyoruz ekranlarda? Cevabı ise basit aslında: Çünkü okumayan, sorgulamayan, kolay yoldan öğrenmeye alışmış bir toplumda, ekranlar da kolay tüketilen figürleri parlatıyor. Halkın kültürle kurduğu bağ, sadece “ağır konuşan birini izlemekle” sınırlı hale geliyor o kadar.

İşin trajik yanı ise, bu isimler her çıktıkları programda “bu halk okumuyor, anlamıyor, merak etmiyor” diye yakınırken, aynı halktan sürekli ilgi görüyorlar. Ahmet Kaya’nın dediği gibi “Bu ne yaman çelişki!” Yıllardır ezber lafları tekrar edip duruyorlar; “Ah eski Osmanlı!”, “Eğitim çökmüş!”, “Bu memleket adam olmaz!” ezberlerinden ibaret bir entelektüel kısır döngü... Tabii TV kanalları da bu kolay formülü seviyor. Ekrana ağırbaşlı görünen biri çıksın, biraz Osmanlıca söylesin, biraz da milletin cahilliğine sövüp reyting toplasın. İşte bu kadar...

Ekranları dolduran bu şahısların kendi pozisyonlarını sorgulamamaları da ayrı bir sorun. Yıllardır aynı koltuklarda oturuyor, aynı cümleleri kuruyor, ama “Ben artık yeni kuşaklara alan mı açmalıyım?” diye bir düşünceye sahip değiller. Çünkü bulundukları medya alanı bilgi üretimi değil, şov alanı. Bilgi paylaşımı değil, ego parlatma arenası adeta.

Cehaletin ve ataletsizliğin ortak paydasında buluşmuş bir toplumuz. Ne ekranda yeni bir akademisyene tahammülümüz var, ne mecliste genç bir siyasetçiye... Ne tartışmaya açığız, ne değişime... Aynı ekranlar, aynı meclis, aynı kürsüler. Ve tabii hep “Aynı Yüzler Cumhuriyeti...”  

İlber Hoca ve Celal Hoca Kenara Çek!

Türkiye'de bugün genç bir tarihçi ya da yer bilimci çıkıp da “Ben de bu konuda konuşabilirim” dediğinde karşılaştığı ilk bariyer yine bu duvar gibi isimler oluyor maalesef. Çünkü sadece yorumları ile değil, ekranlardaki kalıcılıklarıyla da bir çeşit tekelleşme yaratmış durumdalar. Yeni sesler ya duyulamıyor ya da daha en baştan susturuluyor. 

Sözümüz sadece İlber Ortaylı ve Celal Şengör’ün bitmek bilmeyen ekran mesaisine değil elbette, onlara bu alanı açan, onları vazgeçilmez gösteren toplumsal yapıya da sözümüz var. Yeter artık! Yeni isimler, yeni bakışlar, daha çok alan bilgisi ve daha az ego istiyoruz. Bilgiyi küçümsemeyen, halka yukarıdan bakmayan, gerçekten eğitici bir toplumsal hava mümkün değil mi? Ama bunun için önce ekranları işgal eden bu eski kuşak egolardan kurtulmak gerek.

Ve bu durum sadece medya için geçerli değil, aynı kısır döngü siyasette yok mu? Alası var. Aynı yüzler, aynı zihniyetler, aynı ağır dille konuşup hiçbir şey söylemeyen siyasiler… Halk, orada da farklı bir şey istemiyor. Hatta tam tersine: Yıllardır aynı koltukta oturan, hiçbir sorun çözememiş, halkı aşağılamayı alışkanlık haline getirmiş siyasetçilere oy vermeye devam ediyor. Çünkü bir anlamda toplum da değişmek istemiyor. Sorgulayanı değil, ezberleyeni seviyor. Onu bilgiyle özgürleştirecek olanı değil, yukarıdan konuşan “otoriteyi” beğeniyor. 

Cehaletin ve ataletsizliğin ortak paydasında buluşmuş bir toplumuz. Ne ekranda yeni bir akademisyene tahammülümüz var, ne mecliste genç bir siyasetçiye... Ne tartışmaya açığız, ne değişime... Aynı ekranlar, aynı meclis, aynı kürsüler. Ve tabii hep “Aynı Yüzler Cumhuriyeti...” 

Aynı yüzlerden farklı sonuç beklemek elbette mümkün değil. Aynı cümlelerle yeni bir dünya kurulamaz. Bu ülkenin artık yeniden düşünmeye, üretmeye, çoğalmaya ve gençleşmeye ihtiyacı var. Hem fikirde hem ekranda hem de siyasette...

  • CHP'nin Yeni Yol Haritası ya da AKP neden hâlâ güçlü? CHP'nin Yeni Yol Haritası ya da AKP neden hâlâ güçlü?
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
İlber OrtaylıCelal Şengör

Yorum Yazın

Ömer Terzi
    Ömer Terzi

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Çanlar kimin için çalıyor?
    Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu Güvensizlik içinde güvenlik arayışı
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Özel’in tarihi sorumluluğu
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Adaletin sarsılan temelleri
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Üç vakte kadar…
    Mehmet Akif Koç
    Mehmet Akif Koç Uğurcan Çakır bizim neyimiz olur?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Pogromu’nu 70. yılında unutmadık, unutmuyoruz
    Seda Aktaş
    Seda Aktaş “Öteki”nin Hikâyesi Çirkin Üvey Kardeş: Cinderella’ya karşı Elvira
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Aforozdan ittifaka: Osmanlı-İngiltere ilişkilerinin doğuşu (1)
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur İnsanlığın evrensel bir modele veya idole ihtiyacı var mı?
    Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan Derinlik denkliği
    Aydan Bakan
    Aydan Bakan Sen yoktun
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Rojava gerilimi: Kim  gerçekçi, kim baltalayıcı?
    Bora Şahin
    Bora Şahin “Türk’üm!” demek, yitirilmiş bir şöhreti canlandırabilir mi?
    Mehmet Şafak Sarı
    Mehmet Şafak Sarı RTÜK neden Youtube kanallarına gözünü dikiyor?
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban Avrupa'da "yeni öteki" müslüman göçmenler üzerinden kimlik tartışmaları 
    Cengiz Kapmaz
    Cengiz Kapmaz Türkiye’nin Suriye ikilemi: Karşı çıktığını kendi elleriyle güçlendirmek
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Racon bozuldu
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı