19 Mart’tan sonra Türkiye’de sadece siyaset değil toplum da başka bir evreye geçti. CHP sokağa inmedi ama sokakla, toplumla siyaset yapmayı öğrenmeye başladı. Peki bundan sonra ne olacak, CHP ne yapmalı? Toplumun farklı kesimlerinden akademisyen ve yazarlara birbirine benzer sorular sorduk. Bazıları doğrudan sorulara cevap verdi bazıları konu bağlamında müstakil yazılar yazdılar.
---
CHP’nin yol haritası ne olmalı? dosyasındaki tüm yazı ve söyleşileri okumak için buraya tıklayınız.
---
AKP, hâlâ mahalle temsilcileriyle, ev ziyaretleriyle, bire bir temasla seçmeni elinde tutabiliyor. CHP ise çoğu yerde hâlâ “örgüt” ile “seçmen” arasında soğuk bir mesafe yaşıyor. Mahalle meclisleri, kadın dayanışma grupları, gençlik örgütlenmeleri gibi yapılar yaygınlaştırılmalı. Her CHP örgütü, bulunduğu yerde bir “çözüm merkezi” gibi çalışmalı.
Türkiye’nin siyasal ikliminde 20 yılı aşkın süredir iktidarda kalan bir partinin hâlâ %30’lar düzeyinde oy alabilmesi, sadece bir başarı hikâyesi değil, aynı zamanda muhalefet açısından derin bir strateji eksikliği anlamına gelir. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, işsizlik ve gelir adaletsizliği, eğitim sisteminde kalite düşüşü, sağlık sisteminde aksaklıklar, yargı bağımsızlığının zedelenmesi, basın özgürlüğünün kısıtlanması, deprem, sel gibi afetlere hazırlıksızlık, dış politikada yalnızlaşma, tarım ve üretimde gerileme, göç ve sığınmacı sorunu, kamu kaynaklarının kötü yönetimi ve yolsuzluk iddiaları, toplumsal kutuplaşma ve adaletsizlik duygusu gibi birçok konu gündemde sıcaklığını korurken neden muhalefet etkili olamıyor? Muhalefeti neden umut olarak görülemiyor? CHP, yeni yol haritasını belirlerken şu soruyu merkeze koymalıdır: "AKP neden hâlâ bu kadar oy alabiliyor?"
Bu soruya verilecek her dürüst yanıt, aslında CHP'nin kendi politik pozisyonunu, üslubunu, örgütlenme modelini ve halkla ilişkisini yeniden inşa etmesi için bir fırsat olacaktır. Zira iktidar eğer altın bir tepside CHP’ye verilmeyecekse, CHP’nin en aşağıdan en yukarıya kadar yapısal, örgütsel bir değişime girmesi gerekecek. Zira aldığı yola rağmen hala ciddi eksiklikleri olduğu görülüyor.
Kimlik Siyaseti Yerine Değer Siyaseti
AKP seçmeninin önemli bir bölümü, partiyle olan bağını ekonomik rasyonaliteyle değil, kimlik ve aidiyet üzerinden kuruyor. CHP ise bu aidiyet ilişkisini sorgulamak yerine çoğu zaman yok sayıyor. Yeni yol haritası, kutuplaşmayı beslemeden, dini değerleri ya da muhafazakâr yaşam biçimlerini kriminalize etmeden, farklı kimliklerin de kendini bulabileceği "ortak değerler siyasetini" kurmalıdır. Laiklik vurgusu bir dışlama aracı değil, çoğulculuğun teminatı olarak anlatılmalı. İnanç özgürlüğünü, bireysel yaşam tarzlarına saygıyı sahiplenmeli ve bunu net biçimde göstermelidir.
Umut Veren Siyaset
CHP, sadece AKP'nin yanlışlarını göstermekle kalmamalı. Aynı zamanda insanlara, "bunlardan daha iyi olacağız" demekle kalmayıp, "nasıl daha iyi olacağız?" sorusuna da gerçekçi, sade ve güven veren yanıtlar sunmalı. Halkın günlük yaşamına dokunan, somut, ölçülebilir politikalar üretmeli. “İktidar olduğumuzda ilk 100 günde ne değişecek?” sorusunun net ve sade yanıtları her mahallede bilinmelidir.
Devletin Kaynaklarını Dengelemek
AKP, devlet olanaklarını adeta bir seçim makinesine dönüştürdü. CHP ise bu güce karşı yalnızca eleştiriyle karşılık veremez. Alternatif sosyal destek ağları, halkla dayanışma mekanizmaları, yerel yönetim başarısı üzerinden yayılmalı. Belediyeler sadece hizmet değil, aynı zamanda ideolojik bir "örnek yaşam modeli" üretmeli. Yoksullara yardım eden değil, onları güçlendiren belediyecilik anlayışıyla “AKP gelirse aç kalırız” korkusunu yıkmalıdır.
Yeni Medya Stratejileri
Medyanın büyük kısmının iktidar kontrolünde olması, gerçekleri bastırmakla kalmıyor, kitlelerin bilinçaltında muhalefeti "kaos unsuru" olarak işliyor. CHP, klasik medya reflekslerini bırakmalı, dijital dünyayı aktif biçimde kullanmalı ve algıyı değiştirecek anlatı inşasına yönelmelidir. Sosyal medyada etkileyici, duygusal ve sade anlatılarla halkın gündelik hayatına değen içerikler üretmeli. Korku diline karşı umut dili, kaos algısına karşı istikrar ve güven duygusu öne çıkarılmalıdır.
CHP, tarihsel bir partidir ama geçmişin gölgesinde kalamaz. Artık bir “muhalefet partisi” olmaktan çıkıp, "kurucu ve dönüştürücü bir halk hareketi" kimliği kazanmalıdır. Bunun için ise Korkuya değil umuda yaslanan, kimliklere değil değerlere seslenen, eleştiriye değil çözüme odaklanan, bürokrasiye değil halka dayanan bir siyasal çizgi inşa etmek zorundadır. Çünkü sorun yalnızca AKP’nin güçlü olması değil; alternatifin yeterince güçlü, samimi ve güvenilir görünmemesidir. Ve bu kader asla değil, değiştirilebilir bir durumdur.
Korku Politikalarına Karşı Cesur Bir Dil Yaratmalı
AKP’nin yıllardır sürdürdüğü “onlar gelirse ülke dağılır” propagandası karşısında CHP, zaman zaman savunmaya çekilen bir dil kullandı. Yeni yol haritası, bu dili değiştirmeli. Korkuya karşı cesaret, belirsizliğe karşı netlik, karamsarlığa karşı umut veren bir üslup şart.Parti kadroları, halkla kurduğu ilişkide daha sahici, daha özgüvenli, daha açık olmalı. Çekinmeden ne yapacağını, nasıl yapacağını anlatmalı. Kendisini sürekli savunmak yerine, ülkeyi savunmalıdır.
Ekonomik Çıkar Yerine Adil Bölüşüm
AKP'nin çevresinde oluşan ekonomik çıkar ağı, sadece büyük sermaye değil, küçük müteahhitten kamu çalışanına kadar yayılan geniş bir sınıfsal güvenlik hattı oluşturuyor. CHP bu ağın yoksullar üzerindeki etkisini anlayarak, "geçiş döneminde kimse mağdur olmayacak" mesajını güçlü biçimde vermeli. Ekonomik dönüşüm politikaları, belirsiz değil, adaletli ve koruyucu bir şekilde halka anlatılmalı. Yeni gelir modelleri, iş güvencesi ve üretici destekleri üzerinden gerçek bir ekonomi vizyonu sunulmalıdır.
Yerelden Genele Büyüyen Örgütlenme Modeli
AKP, hâlâ mahalle temsilcileriyle, ev ziyaretleriyle, bire bir temasla seçmeni elinde tutabiliyor. CHP ise çoğu yerde hâlâ “örgüt” ile “seçmen” arasında soğuk bir mesafe yaşıyor.Mahalle meclisleri, kadın dayanışma grupları, gençlik örgütlenmeleri gibi yapılar yaygınlaştırılmalı. Her CHP örgütü, bulunduğu yerde bir “çözüm merkezi” gibi çalışmalı. CHP Beylikdüzü İlçe Örgütünde başarı ile uygulanan Aktif Komisyonların sayısı artmalı ve bu tüm örgütlere örnek olarak gösterilmeli. Zira partili veya partisiz herkesin katılım sağlayabildiği halka açık komisyonlar, CHP’nin kendini anlatma olanağına dönüşen bir vitrin görevi görüyor.
CHP, tarihsel bir partidir ama geçmişin gölgesinde kalamaz. Artık bir “muhalefet partisi” olmaktan çıkıp, "kurucu ve dönüştürücü bir halk hareketi" kimliği kazanmalıdır. Bunun için ise Korkuya değil umuda yaslanan, kimliklere değil değerlere seslenen, eleştiriye değil çözüme odaklanan, bürokrasiye değil halka dayanan bir siyasal çizgi inşa etmek zorundadır.Çünkü sorun yalnızca AKP’nin güçlü olması değil; alternatifin yeterince güçlü, samimi ve güvenilir görünmemesidir. Ve bu kader asla değil, değiştirilebilir bir durumdur.
19 Mart’tan sonra Türkiye’de sadece siyaset değil toplum da başka bir evreye geçti. CHP sokağa inmedi ama sokakla, toplumla siyaset yapmayı öğrenmeye başladı. Peki bundan sonra ne olacak, CHP ne yapmalı? Toplumun farklı kesimlerinden akademisyen ve yazarlara birbirine benzer sorular sorduk. Bazıları doğrudan sorulara cevap verdi bazıları konu bağlamında müstakil yazılar yazdılar. Yazıları ve söyleşileri okumak için yukarıdaki görsele ya da buraya tıklayınız.

Yorum Yazın