İktidar, anayasayı değiştirmek isterse birkaç hamlede 400 milletvekilini bulabilir. Belki anayasa tartışmalarından siyaset devşirmek amacıyla hiç değiştirme gibi bir niyeti yoktur, belki de taşların yerine oturmasını bekliyordur. Şu aşamada bunu bilemeyiz, bekleyip göreceğiz. Onlar eskiden olduğu gibi çatışma zemininden beslenerek siyaset üretmeye çalışıyor sadece.
Şu sıralar hemen herkesin üstüne düşünmeden geçemediği bir soru var. İktidar paydaşlarının, 400 milletvekiliyle mecliste anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa ulaşmasına ne kadar kaldığı hesap ediliyor.
Muhalifler için iktidarın 400 sandalyeye ulaşması, Atatürk ve cumhuriyet ideallerinden daha da uzaklaşma, seküler hayat tarzına daha fazla müdahale, çağdaş yaşamın askıya alınması, özgürlüklerin ve demokratik hakların alabildiğince kısıtlanması gibi anlamlar taşıyor. Haksız da sayılmazlar doğrusu. Zira kafalarının içinde, yıllar öncesinden “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” sözlerinin yankılandığına eminim.
400 milletvekili, muhalif partilere gönül vermiş yurttaşlarımız açısından toplumsal bir travmaya bile dönüşmüş olabilir!
İktidar sıralarındaysa, anayasayı değiştirebilmek amacıyla 400 milletvekiline erişmede kaç sandalye kaldığı adeta parmak hesabıyla sayılmaya başladı.
Hâl böyleyken Türkiye’nin iktidarıyla muhalefetiyle milletvekili muhasebesine soyunmasına şaşmamak lazım.
İktidar paydaşlarının ve olası bir anayasa değişikliğinde iktidar bloğunu destekleme potansiyeli yüksek partiler (ve keza bağımsızlar) alt alta konularak bir toplam elde ediliyor.
Herkesin hesabı kendince farklı olmakla beraber, DEM’in durduğu yer biraz kritik gibigörünüyor.
Kimileri açısından eski düşman (ondan önce de dost ama!), şimdilerinse gözde dost ve müttefiki DEM’in desteğiyle iktidarın 400 milletvekiline ulaşabileceği değerlendiriliyor. Bunun yanında bazı küçük partilerin de ağırlığı var elbette.
Ancak DEM, bahsedildiği kadar anahtar olmayabilir de!
Meclis çoğunluğu itibariyle DEM’in yeri önemli fakat unutmayalım ki iktidarın müthiş bir politik manevra kabiliyeti vardır. Türk siyasetinin geçmişte pek görmediği kadar geniş bir hareket alanı söz konusudur.
Son 20 senedir, sürekli zıt siyasi kutupları birbiriyle ittifaka ikna edebilecek bir esnekliğe sahip.
İktidar, siyasî şerit değişikliklerini çoğu zaman hiç zorlanmadan yapabiliyor. Çünkü kendisine kolaylık sağlayan sayısız araca sahip. Elini kolunu bağlayan da hiçbir şey yok üstelik.
MHP ve Büyük Birlik’in içinde bulunduğu ittifak denklemine aynı anda Hüdapar’ı katabiliyor mesela. Şunun şurasında birkaç yıl öncesine kadar iktidara demediğini bırakmayan Vatan Partisi’ni dahi yanına almış durumda.
Onun yanında Kemalist veya ulusalcı bir çizgide durduğuna önemle değinen Hulki Cevizoğlu ile Mehmet Ali Çelebi gibi isimleri iktidar saflarında görüyoruz.
Mevcut iktidar, evvel eski cumhuriyetin kendilerinden önceki tarihiyle kavga edip siyaset üretiyor. Buna anayasa bahsi de dâhil. Başka bir deyişle anayasa değişikliğine ilişkin söylemler, iktidarın politik yakıtıdır. Anayasayı değiştirdiğinde, siyasal bakımdan yakıtsız kalıyor!
Demem o ki; iktidar elindeki sınırsız güçle, sonsuz araçla hemen her kesimi içine çekebilecek kudrete sahip. İyi Parti’yi önemli ölçüde eritmiş, daha öncesinde CHP’den bile transferler yapmış bir iktidardan söz ediyoruz.
Bu durumda iktidar için DEM olmuş veya olmamış çok önemli gibi durmuyor. İktidar partisi, 400 milletvekiline ulaşmak isterse elindeki araçları devreye sokar ve ulaşır bence.
En basitinden Kemal Kılıçdaroğlu’nun “muhteşem” iktidara yürüme projesiyle meclis sıralarına oturttuğu eski AKP’lilere el uzatılabilir mesela. Kaldı ki parlamentoda, siyasal veya ideolojik olarak iktidarın komşuları hiç de azımsanacak gibi değil!
İktidar, komşularını yanına çekmek isterse bir “şeker” vermesine bakar. Bu illa cumhurbaşkanlığının görev süresini uzatmak anlamında olmayabilir. Paketin içerisinde cumhurbaşkanlığına ilişkin yasa değişiklikleri de olur ama iktidar komşularının muhafazakâr ya da demokrat eğilimlerini okşayan bir dizi madde öne çıkarılır. Onlar da cumhurbaşkanlığına dair düzenlemelere değil öbür maddelere oy vermiş olur.
İktidar partisinin bir-iki hamlesine bakar bunların hepsi. 400 milletvekiline ulaşmak istese her türlü ulaşır.
O zaman bütün bu dönen gündem ne diyebilirsiniz haklı olarak.
Kanımca iktidar için anayasa değişikliği şu noktada öncelikli değil.
İktidar partisi, geçmişte Türkiye’yi defalarca referanduma götürdü. Her defasında aynı tezi öne sürdü. Buna göre mevcut anayasa, son tahlilde darbe ürünü olduğu için demokrasiyi ve özgürlükleri kısıtlıyordu. O zaman anayasa değişmeliydi.
Gerçi şimdilerde demokrasi veya özgürlük bahsini hiç açmadan anayasa değişikliğinden söz ediyorlar ama…
Düzenlenen her referandumda “darbe anayasasının” değişmesi gerektiğinden dem vursalar da belli başlı maddeleri değiştirmekle yetindiler. Darbeci diye yerden yere vurdukları anayasaya dokunmadılar.
Demek ki sorun anayasa değişikliği değilmiş. Anayasa değişikliği üzerinden siyaset devşirmekmiş.
Çünkü mevcut iktidar, evvel eski cumhuriyetin kendilerinden önceki tarihiyle kavga edip siyaset üretiyor. Buna anayasa bahsi de dâhil. Başka bir deyişle anayasa değişikliğine ilişkin söylemler, iktidarın politik yakıtıdır. Anayasayı değiştirdiğinde, siyasal bakımdan yakıtsız kalıyor!
Hadi, gene de anayasayı değiştirdi diyelim, neyi değiştirecek?
Anayasada iktidarın elini kolunu bağlayan bir şey yok. Bir dönem daha cumhurbaşkanlığı içinse bir erken seçim kararına bakar.
Benim bildiğim iktidar, daha sonrasını da planlamaz. Zira o kadar uzun erimli hesap kitap yapmaz.
Bunun en net delili, kendi yaptıkları anayasaya iki dönem kuralı koymalarıdır. (Partilerinde de üç dönem kuralı var fakat onu hiç gündeme bile almıyorlar!)
Uzun sözün kısası; iktidar, anayasayı değiştirmek isterse birkaç hamlede 400 milletvekilini bulabilir. Belki anayasa tartışmalarından siyaset devşirmek amacıyla hiç değiştirme gibi bir niyeti yoktur, belki de taşların yerine oturmasını bekliyordur. Şu aşamada bunu bilemeyiz, bekleyip göreceğiz. Onlar eskiden olduğu gibi çatışma zemininden beslenerek siyaset üretmeye çalışıyor sadece. Hoş, henüz işler “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” noktasına da gelmedi!

Yorum Yazın