MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Zeytin ağacı ve atalarımızdan gelen travmalar

ANA SAYFAGENELZeytin ağacı ve atalarımızdan gelen travmalar
Zeytin ağacı ve atalarımızdan gelen travmalar
24 Temmuz, 2024, Çarşamba 18:51
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan
yazı içi reklam

Travmalarımızla başa çıkmak, ailemizin ve atalarımızın yaşadıklarıyla yüzleşmek demektir. Bu yüzleşme, sadece kendimizi değil, gelecekteki nesilleri de özgürleştirir. Atalarımızın travmalarını taşımak zorunda değiliz; onların yaşadıklarını onurlandırarak ve iyileşme sürecimize odaklanarak, kendi hikayemizi yeniden yazabiliriz.

Atalarımızdan miras aldığımız travmaların varlığı, son yıllarda hem bilim dünyasında hem de popüler kültürde oldukça konuşulan bir konu haline geldi. Epigenetik adı verilen bir bilim dalı, bu travmaların nesiller boyu taşınabileceğini öne sürüyor. Yani, anneannenizin yaşadığı büyük bir travma sizin seçimlerinizi ve sağlığınızı etkileyebilir. Ancak, bu travmaların hemen iyileşmesi genellikle mümkün değil. İyileşme, zaman ve çaba gerektiren bir süreçtir.

Tüm iyileşme süreçlerinde olduğu gibi en önemlisi "yüzleşme" becerisidir.Atalarımızdan gelen travmalar, genellikle bilinçaltımızda derin izler bırakır. Bu travmalar, korkularımızı, kaygılarımızı ve hatta günlük yaşamımızdaki tepkilerimizi şekillendirebilir. Ancak, bu durum çaresiz olduğumuz anlamına gelmez. Aksine, bu travmaları fark etmek ve üzerinde çalışmak, kişisel gelişimimizin ve iyileşmemizin önemli bir parçasıdır.

Gabor Maté’nin "Vücudunuz Hayır Diyorsa" adlı kitabında bu konuyu harika bir şekilde ele alır: "Travmalar, sadece geçmişte yaşanan olaylar değildir; onlar, bugün hala bedenimizde ve zihnimizde yankılanan duygusal izlerdir. İyileşme, bu izlerin farkına varmak ve onları şefkatle kabul etmektir."

İYİLEŞME, TRAVMALARIN İZLERİNİ ŞEFKATLE KABUL ETMEKTİR

Psikoterapi, meditasyon, yoga gibi yöntemler, bu derin köklü travmalarla başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Bu süreçte, kendimize karşı nazik ve sabırlı olmamız çok önemlidir. İyileşme, bir gecede, bir anda, bir olayla gerçekleşmez. Adım adım sebatla bazen çok acı da olsa bu sürece uyumlanabilmek gerekir.Gabor Maté’nin "Vücudunuz Hayır Diyorsa" adlı kitabında bu konuyu harika bir şekilde ele alır:"

Travmalar, sadece geçmişte yaşanan olaylar değildir; onlar, bugün hala bedenimizde ve zihnimizde yankılanan duygusal izlerdir. İyileşme, bu izlerin farkına varmak ve onları şefkatle kabul etmektir." Maté, travmaların iyileşme sürecinde farkındalığın ve kendine şefkat göstermenin ne kadar önemli olduğunu vurgular. Travmalarımızı kabul etmek ve onlarla yüzleşmek, iyileşme yolunda atılan ilk adımdır. Bu süreç, bazen zorlu ve acı verici olabilir, ancak sonunda daha güçlü ve özgür biri olmanın kapılarını açar.

Travmalarımızla başa çıkmak, ailemizin ve atalarımızın yaşadıklarıyla yüzleşmek demektir. Bu yüzleşme, sadece kendimizi değil, gelecekteki nesilleri de özgürleştirir. Atalarımızın travmalarını taşımak zorunda değiliz; onların yaşadıklarını onurlandırarak ve iyileşme sürecimize odaklanarak, kendi hikayemizi yeniden yazabiliriz. İyileşmek sanılanın aksine doğrusal bir çizgi değildir her zaman aksine çok fraktaldir. İyileşmek, ruhun karanlık bir uçurumdan düştüğünde, yeniden ışığa doğru tırmanmayı öğrenmektir.

Kalbin kırıklarını toplamak, her bir parçasını sevgiyle bir araya getirmek gibidir. Zihnindeki fırtınalı denizlerin durulup, huzur dolu bir sabaha uyanmak demektir. Acının kollarında boğulurken, bir anda nefes alıp yüzeye çıkmak gibi bir his. Düşmekten korkmadan, her seferinde daha güçlü kalkabilmeyi başarmaktır. Gözyaşlarının ardındaki gökkuşağını görmektir. Kırık dökük yanlarını onarıp, yeniden bütün ve sağlam hissetmektir.

Kaybolmuşken, kendi ışığını bulup yolunu aydınlatmaktır. Geçmişin ağırlığını sırtından atıp, hafif adımlarla geleceğe yürümektir. Her düşüşte yeniden kalkmak ve her kalkışta biraz daha güçlenmektir.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Alican Uludağ
    Alican Uludağ Son bir yılda yaşananlar: Saray rejimini tahkim etmek
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye'nin önünde duran ekonomik fırsatlar
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Çocuklardan çok mu şey istiyoruz?
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Taşkent: Tarihle modernitenin avlusu
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Türk-Amerikan ilişkilerinde son durum
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP, AKP’nin yüzde 30’nı nasıl eritebilir?
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Hiper-gerçekliğin gösterge oyunları: Baudrillard ve Saussure’ü bugüne taşımak
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Krallar ve ulus-devletler
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Dış güçler masalı: Unutan halk, güçlenen iktidar
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı