Saha sonuçları geldikçe bu kenetlenme daha da kuvvet kazanacaktır, Şenol Güneş de saha sonuçları konusunda ülkenin sayılı teknik direktörlerinden biri zaten. Dolayısıyla ümitvar olmak için yeterince nedenimiz var.
Bir önceki yazıyı yazdığım sırada, Abdullah Avcı’nın görevde ayrılması sonrası Trabzonspor’un başına geçecek teknik adam henüz netleşmemiş ama Şenol Güneş ismi ağırlık kazanmıştı. Yazıyı bitirirken temennim şuydu: “…Ama hepsinden önce yapılması gereken; hoca kim olursa olsun evvela onun etrafında kenetlenip, ilk iç saha maçında tribünleri doldurma, kötü sonuçlar da alınsa sabırla ve bıkmadan takımı destekleme ve şehrin bütünlüğünü yeniden tesis etme olmalı şimdi…”
CAMİANIN YENİDEN BÜTÜNLEŞMESİ
Şenol Güneş’li Trabzonspor yeni dönemdeki ilk maçına, ligin diri ve formda takımı Beşiktaş önünde çıktı. Yaklaşık on gün önce takımın başına geçen Güneş, henüz ilk günden yaptığı açıklamalarla taraftarın gönlünü alacağının, son on yılda camiayla arasına giren kırgınlıkları gidereceğinin mesajını açıkça vermişti. Nitekim yankısı gittikçe azalan birkaç çatlak ses dışında, camia tamamen hocasına sahip çıktı.
Bunun en somut göstergesi, takımın ilk iç saha maçında Beşiktaş karşısına 40 bin kişi önünde ve coşkulu bir taraftar desteğiyle çıkması oldu. Müsabaka öncesinde Güneş’in yıllar sonra yeniden Trabzonspor’un başında sahaya çıkıp taraftarı selamlaması, tribünlerden aldığı yoğun alkış ve gülen yüzler bence maçın çok daha önündeydi. Çünkü maçı kazanıp kaybetmek ikinci planda geliyor bu aşamada, ama takımla şehrin ve tribünlerin yeniden kenetlenmesi gelecek adına daha önemli. Saha sonuçları geldikçe bu kenetlenme daha da kuvvet kazanacaktır, Şenol Güneş de saha sonuçları konusunda ülkenin sayılı teknik direktörlerinden biri zaten. Dolayısıyla ümitvar olmak için yeterince nedenimiz var.
Trabzonspor bu maçta, taraftarının büyük desteği ve Şenol Güneş’in takım savunmasındaki hamleleriyle bir puanı kazanmayı bildi ki hak edilen bir puan oldu bu. Böylece Şenol Hoca Trabzonspor’daki beşinci dönemine de kaybetmeden başlamış oldu.
BEŞİKTAŞ KARŞISINDA ALINAN BİR PUAN BAŞARISIZLIK DEĞİL
Maça gelecek olursak; Beşiktaş bu ligin halihazırda en dinamik ve ofansif alanda güçlü takımlarının başında geliyor. Bu sezon üç kulvarda oynadığı toplam 6 maçın 5’ini kazanmış ve sadece deplasmanda UEFA Avrupa Ligi play-off turunda Lugano ile 3-3 berabere kalmış bir takımdan bahsediyoruz. Geçtiğimiz sezonun şampiyonu Galatasaray’ı 5-0 yenip Süper Kupa’yı aldığını, Avrupa’da yoluna devam edip lig aşamasına kaldığını not etmek lazım. Keza ligde üç maçını da kazanarak Trabzon’a geldi Beşiktaş.
Buna karşılık Trabzonspor’un durumu ise Beşiktaş’ın tam aksine; Avrupa’dan kötü bir oyunla elenmiş, ligde iki maçta da zorla berabere kalabilmiş, gol bile atamayan bir takım devralınmıştı önceki dönemden.
Maç öncesi herkes Beşiktaş’ı favori görüyordu doğal olarak, ama “bir şampiyonun yüreğini asla küçümseme!” Bu takım sadece iki sene önce bu ligi şampiyon bitirdi, Şenol Güneş ise hem oyuncu hem teknik direktör olarak bu ligin şampiyon hocalarının başında geliyor. Dolayısıyla bir sürpriz yapabileceğini bekleyenler hiç de az değildi. Yaptı da. Trabzonspor önde çok hızlı başladı, hocanın geldiği gün camiaya söz verdiği “dikine futbol” sahadaydı. Bu takımın el freni olmayınca ileride koşan, pres yapan ve pozisyon bulan bir takım olduğunu, “geri pas – yan pas” tuhaflığına mahkum olmadığını taraftar yeniden anlamış oldu.
Visca’nın muhtemelen aşırı motivasyondan kaynaklanan kontrolsüz hareketi, o tecrübedeki bir oyuncuya yakışmadı. Her ne kadar kırmızı karttan sonra Trabzonspor duran toptan golü bulsa da, uzatmalarla birlikte yaklaşık 90 dakika boyunca bir kişi eksik oynamak, zaten fizik kondisyon olarak kötü durumdaki takımı çok zorladı. Takım geriye yaslanmak ve rakibi defansta beklemek zorunda kaldı. 11’e 11 oyunda dahi önceki haftalarda rakiplerine karşı zorlanan bir takımın 10 kişi kalınca oyunun içinde kalmasını beklemek çok iyimserlik olurdu. Ancak hakemler kararlarında ve bilhassa kartlarında adaleti sağlayamazlarsa, önümüzdeki haftalarda daha fazla tartışma konusu olmaya devam edecekler.
Trabzonspor bu maçta, taraftarının büyük desteği ve Şenol Güneş’in takım savunmasındaki hamleleriyle bir puanı kazanmayı bildi ki hak edilen bir puan oldu bu. Böylece Şenol Hoca Trabzonspor’daki beşinci dönemine de kaybetmeden başlamış oldu.
Beşiktaş maçında 6 ciddi kurtarış yapan Uğurcan, bu sezon ligde kalesine gelen 18 şutun sadece birini kurtaramadı ve %94’lük bir kurtarış oranı yakaladı. Kendisi adına çok iyi bir istatistik olsa da, takımın orta saha ve savunmada çok ciddi sorunlar yaşadığının da bir göstergesi bu rakamlar.
UĞUNCAN’IN OLAĞANÜSTÜ PERFORMANSI TAKIM İÇİN İYİ BİR GÖSTERGE DEĞİL
Maça dair birkaç gözlemimi de kayda geçirmek isterim:
Topla oynama oranlarındaki %75 - %25 dengesizliği normal, ama Beşiktaş gibi gol yollarında becerikli bir takımın toplam 22 denemede (7’si çerçeveyi buldu) sadece bir gol bulabilmesi, Trabzonspor’un takım savunmasındaki başarısına işaret ediyor. Burada Abdullah Avcı’nın da hakkını vermek gerekir; onun döneminde takım gol atamıyordu mamafih ama yemiyordu da.
Trabzonspor’un oynadığı toplam dokuz resmi maçta da, takımın en iyi oyuncusunun kaleci Uğurcan Çakır olması mutlu olunacak bir gelişme değil. Beşiktaş maçında 6 ciddi kurtarış yapan Uğurcan, bu sezon ligde kalesine gelen 18 şutun sadece birini kurtaramadı ve %94’lük bir kurtarış oranı yakaladı. Kendisi adına çok iyi bir istatistik olsa da, takımın orta saha ve savunmada çok ciddi sorunlar yaşadığının da bir göstergesi bu rakamlar.
İyi oyuncular ilk maçlarında kalitelerinin sinyallerini kolaylıkla verir. Braga’dan transfer edilen Simon Banza da henüz ilk maçında, hazır olmadan ve Beşiktaş karşısına çıkmasına rağmen, çok iyi sinyaller verdi. Bilhassa azmi, enerjisi, prese katkısı, rakip defansla fiziksel temastan kaçmaması gibi özellikleriyle gelecek haftalar için çok daha iyi şeyler hayalettiriyor. Onuachu gibi ikonik bir santrafordan sonra onun yerine oynamak zordur ama Banza’nın takıma ciddi katkı vermesini bekliyorum bu sezon.
Kaleci Uğurcan ve Banza dışında, defansta Saviç ve Pedro Malheiro ile Mendy ve Okay Yokuşlu iyi performans gösterdi. Bu altılı omurgaya üç oyuncunun daha eklenmesi durumunda takım oyunun daha da oturabileceği aşikâr. Muhammed Cham, Draguş, Cihan ve Eren ise bu maçta bekleneni veremedi.
Kurt hoca Şenol Güneş son dakikalarda Draguş üzerinden tüm takıma ciddi bir mesaj verdi, maç sonrası röportajında da bunu vurguladı: Takımda koşmayan ve mücadele etmeyen oyuncuya sahada tolerans yok! İkinci yarının başında oyuna aldığı Draguş’u son dakikalarda oyundan çıkarması şaşırtıcı ama mesaj dolu bir uyarıydı, hocanın öğretmen kimliğine de fazlasıyla yakıştı. Şenol Güneş’in hocası olan Özkan Sümer’in de Trabzonspor’da buna benzer oyun içi hamleleri olurdu, bu açıdan da devamlılık görmek sevindirici.
Takımın birlikte oynama alışkanlığı arttıkça, Şenol hocanın tecrübesiyle aradaki boşlukları kapatarak Trabzonspor’u zirveden kopmayan bir takım haline getireceğini düşünüyorum.
GELECEK ADINA UMUT VAR MI?
Her ne kadar, büyük bölümü eksik götürülen 90 dakikalık ilk müsabaka üzerinden yorum yapmak erken olsa da, kişisel olarak takımın özellikle ilk 20 dakikadaki oyununu ve iştahını beğendim. Takımın birlikte oynama alışkanlığı arttıkça, Şenol hocanın tecrübesiyle aradaki boşlukları kapatarak Trabzonspor’u zirveden kopmayan bir takım haline getireceğini düşünüyorum. Bu yolda ikinci imtihan, hafta içinde Perşembe günü yine Trabzon’da oynanacak Kayserispor maçı olacak. Bu maçta oynanacak güzel oyun ve alınacak üç puanın, Beşiktaş maçındaki iyi sinyalleri somut bir umuda dönüştüreceği açık.
Ancak çok kısa süre önce 13 yeni futbolcunun geldiği, 27 futbolcunun ayrıldığı böylesi bir futbolcu grubuna (henüz “takım” demek için erken) taraftarın sabretmesi ve desteğini esirgememesi bu sezonki en büyük transfer olacak.
Bir de Şenol Güneş’in maç sonundaki tatlı-sert sitemi hatırlanacak bu ilk haftadan: “…Trabzon'da futbolcuya ilgi sevgi çok önemli, ama zaman zaman kontrol kaybedilebiliyor, o hırs ve sevgi bazen sevdiği insanı boğabiliyor.” Boğmadan sevmeyi ve sahiplenmeyi de öğrenecek bu şehir.
Yorum Yazın