Toplumların geleceğini belirleyen güç çoğu zaman gözle görülmez; bir fikirden diğerine, bir insandan bir başkasına doğru esen o ince rüzgarda saklıdır. Fikirlerin dolaşımı, dünyayı sessizce şekillendiren en etkili harekettir. Bu rüzgar kimi zaman ferahlık getirir, kimi zaman tüyleri diken diken eder; fakat her koşulda yenileyicidir. Özgürce konuşmak, işte bu rüzgarın serbestçe esmesi demektir. Pencereler açılır, odaların kokusu değişir, zihinlerde bir hareketlenme başlar.
Ancak herkes bu rüzgara aynı açıklıkla yaklaşmaz. Kimileri pencereyi aralar, kimileri ardına kadar açar; kimileri ise duvar örmeyi tercih eder. Bu duvar bazen önyargıdan, bazen kırılgan bir egodan, bazen de sırf farklı olana duyulan temkinsizlikten yapılır. Duvar ne kadar yüksekse rüzgar o kadar kesilir. Oysa duvar örmek, dışarıdaki tehlikeyi değil, içerideki tıkanıklığı büyütür.
John Stuart Mill’in “Bir fikri susturmak, insanlığı susturmaktır” sözü bu yüzden hala çağımızın öz cümlelerinden biridir. Bir fikri susturmak yalnızca onu dile getireni değil, onu duyabilecek olan herkesi de yoksun bırakmaktır. Çünkü bir fikir sadece bir kişinin malı değildir; yayıldıkça, tartışıldıkça, değiştikçe topluma dönüşür. Rüzgarın esmesini engellemek, hava yetmeyecek diye pencereyi kapatmaktır—oysa temiz hava ancak dolaştığında tazeler.
Demokratik toplumun özü de tam olarak burada ortaya çıkar:
Demokrasi, rüzgarın sürekli dolaştığı, pencerelerin birbirine açıldığı bir ortak yaşam biçimidir. Seçimler veya kurumlar ne kadar güçlü olursa olsun, fikirlerin serbestçe dolaşamadığı yerde demokrasi eksik kalır. Çünkü demokratik toplum, yalnızca oy kullanma hakkı değil; düşünme, tartışma ve eleştirme hakkının da güvence altında olduğu bir düzendir.
Rüzgarın yönüne müdahale etmeyen, onu kesmeyen, ona alan bırakan bir toplum…
Kant’ın “Düşünmek cesaret ister” sözünün demokratik karşılığı da budur. Düşünmek kadar, başkasının düşündüğünü duymak, anlamaya çalışmak ve kabullenmek de cesaret ister. Demokrasi bu cesaretten doğar; duvarlardan değil, açıklıklardan güç alır.
Karl Popper’ın “Eleştiri olmadan ilerleme olmaz” yaklaşımı ise adaletin temel taşlarından biridir. Çünkü eleştiri mekanizması işlemeyen bir toplumda adalet körleşir. Yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı, hesap verebilirlik… Bunların tamamı, ancak fikirlerin ve eleştirinin dolaşabildiği bir kamusal atmosferde anlam kazanır. Bir adalet sistemi rüzgarı kesiyorsa, adalet artık tazelenemez; tarafsızlığını koruyamaz.
Spinoza’nın “Düşüncenin özgürlüğü barış için vazgeçilmezdir” sözü, fikir rüzgarının toplum için taşıdığı huzuru anlatır. Duvarların arasında biriken hava gerilim yaratır; dolaşan fikir ise sükunet. Aynı şey adalet için de geçerlidir: Bir toplumda insanlar seslerini duyurabildiklerinde, adalet talebi daha sağlıklı yükselir. Adalet, sessizliğin olduğu yerde değil; rüzgarın estirdiği açık alanlarda büyür.
Sokrates’in sorgulayıcı yöntemi ise demokrasinin en eski kaynağıdır. Soru sormak, kapı açmaktır. Demokrasi bu kapıların sürekli açık kaldığı bir düzendir. Zihinler ne kadar serinse, o toplum o kadar adildir; ne kadar açık olursa, o kadar demokrasidir. Çünkü duvar yükseldikçe, hem doğrular hem yanlışlar içeride sıkışır; hiçbir şeyin rengi seçilemez olur.
Bugün toplum olarak en çok ihtiyacımız olan belki de tam olarak budur: Duvarları biraz daha aşağı indirmek. Zihinlerimizi korumak adına ördüğümüz duvarlar çoğu zaman bizi düşünceden, değişimden, hatta birbirimizden korur sanırız. Oysa rüzgarın kesildiği yerde hava ağırlaşır; düşünce durağanlaşır; adalet aksar; demokrasi sığlaşır.
Fikirlerin dolaşımına izin vermek, rüzgara güvenmek gibidir.
Her esinti hoşumuza gitmeyebilir; kimi zaman üşütür, kimi zaman canlandırır.
Ama rüzgar olmadan, bir toplumun havası hiç değişmez.
Demokrasi rüzgar ister.
Adalet ferahlık ister.
Toplumlar ise nefes almak ister.
Bugün belki de yapmamız gereken tek şey, pencereleri biraz daha açmak.
Bir esinti girdiğinde odamız değişir, biz değişiriz, toplum da değişir.
Duvarları azaltmak, fikirlerin esmesine alan bırakmaktır.
Ve bazen bütün bir toplumun dönüşmesi için gereken şey,
yalnızca rüzgarın içeri girebilmesidir.
























Yorum Yazın