MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Yankı odaları ve seçici eleştirellik

Ana SayfaGenelYankı odaları ve seçici eleştirellik
Yankı odaları ve seçici eleştirellik
19 Temmuz, 2024, Cuma 19:34
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk

Trol gazeteciliği, şovmenlik ve linç kültürü sosyal medya gerçekliğinde çok yaygın. Herkes diğer herkesin katili veya celladı haline geldi. İnsanlar makale ve yazı okumuyor. Görsel determinizm her yeri kaplamış durumda. Video izlemek yazı okumaktan daha makbul. Videoların ise kısa ve ilgi çekici olması bekleniyor. Peki, hiç eleştiri yok mu bu yozlaşmış dünyada? Elbette var. Seçici eleştirellik gibi bir şeyi kullanıyor yazar-çizer takımı. Eleştiri kamuya duyulan sorumluluk ve hakikati arama çabasının bir parçası değil. Karşı kampın üyelerini, siyasetçi ve toplumsal aktörlerini eleştiri adı altında suçluyoruz.

İnsanların çıkarları ve düşünceleri birbirinden farklı. Bu nedenle insani varoluş çoğulculuk içerisinde. Ayrıca siyasi ve toplumsal çatışma kaçınılmaz. Bu kaçınılmazlık o kadar belirleyici ki Charles Darwin’in evrim kuramını bir ölçüde çarpıtarak sosyolojiye aktaran Herbert Spencer gibi kuramcılar ile tarihi sınıf savaşımının tarihi olarak gören Karl Marx ve izleyicileri çatışmayı toplumsal tahayyülün merkezine yerleştirmiş durumda. Hiç kimse her şeyin parçası değil. Bu nedenle hepimiz cinsiyet, etnik köken, sınıf, kimlik vb. kategorilere göre belli toplumsal kesitlerin içinde var olmaktayız. Ait olduğumuz grubun çoğu kez ötekisi var. Ötekine karşı hep kendimizi koruyoruz. Belki her durumda değil, ama sıklıkla öteki ve düşman aynı anlama gelmekte.

Tabii insanlık çatışmayı kontrol altına alacak pek çok enstrümana sahip. Devlet dahil olmak üzere kurduğumuz birlikler ve bizim gibi düşünmeyen insanlara saygı duyup onlarla müzakere etmeyi politik bir gereklilik haline getiren demokrasi elimizdeki en büyük avantajlar.

Çatışmaları kontrol altına alarak, dağınık çıkarları ortak bir düzeyde toplama noktasında devlet aygıtı güçlü bir sigorta olarak varlığını koruyor. Ancak devletin bu hususta eskisi kadar etkin olmadığını söylemek gerekiyor. Çünkü sosyal devlet aşındı. Gerek Türk toplumu gerekse diğer toplumlar bakımından eşitsizlik düzeyinde ciddi bir artış var. Nüfusun çok az bir kısmı gelir ve servetin büyük bir bölümünü kontrol ediyor. Bob Jessop’un tabiriyle Keynes temelli kapitalist paradigma yerini Schumpeterci bir anlayışa bıraktı. Ortada bir değil, iki ulus var. Sınıf farklılıkları çoğulculuğu yönetmeyi zorlaştırıyor. Küreselleşmenin kimlikçi siyaseti ön plana çıkardığı, kimlik mücadelesi veren kesimlerin de kendi talepleri konusunda fazlasıyla katı olduğunu da ayrıca vurgulanmalı. İşte bu ikinci unsur, yani insanların kimlik ve sözlerindeki katılık kamusal müzakere rejimini çökerten bir dizi değişikliği tetikliyor.

Müzakere ve eleştiri, yokluğunu en çok çektiğimiz unsurlara karşılık geliyor. Bir fikri takip etmek, o fikrin de dahil olduğu bir davaya sempati beslemek, eleştirmek, bizim gibi düşünmeyen insanların yazı ve konuşmalarını ciddiye almak, düşünceler ile eylemler arasında uyumsuzluk olduğunda özeleştiri yapmaktan kaçınmamak kaybettiğimiz iyi nitelikleri özetliyor gibi.

MÜZAKERE VE ELEŞTİRİ, YOKLUĞUNU EN ÇOK ÇEKTİĞİMİZ UNSURLAR

Bir yeni kamusallık durumuyla karşı karşıyayız. Müzakere ve eleştiri, yokluğunu en çok çektiğimiz unsurlara karşılık geliyor. Bir fikri takip etmek, o fikrin de dahil olduğu bir davaya sempati beslemek, eleştirmek, bizim gibi düşünmeyen insanların yazı ve konuşmalarını ciddiye almak, düşünceler ile eylemler arasında uyumsuzluk olduğunda özeleştiri yapmaktan kaçınmamak kaybettiğimiz iyi nitelikleri özetliyor gibi.

Tabii bu aydınlanmacı-liberal kamusallığın da bazı sorunları/sınırları var. İnsanların her meseleye siyasi gözlüklerle bakması, aşırı siyasallaşmanın yarattığı ideolojik körlük ve tartışma ortamının haklı savaş kıvamında sonuç doğurması insanlığı bir hayli yordu. Zaten eleştiri ve hakikat temelli politik sosyallikten, kimlik ve haz dışında hiçbir şeyin değerli olmadığı apolitik topluma geçiş de önemli ölçüde bu yorgunluk sayesinde mümkün oldu. Ancak geldiğimiz yer yeni bir muhasebe yapılmasını gerekli kılıyor. Çünkü insanlar yankı odalarının konfor alanlarına çekildi. Düşünce beyanları tweetlerden ibaret.

Derinlik tümüyle kaybolmuş durumda. Kamusal alan yozlaştı. Dolayısıyla ondan çekilmemiz gerekir diyemeyiz. Ama kamusallıkta popülerlik aynı zamanda basitlik, hatta bayağılık anlamına geliyor. Bir meseleyi twitter gibi sosyal medya mecralarında derin bir içerikle tartışmak çok zor. Böyle bir şey mümkün olsa dahi kaliteli ve kalıcı içerikler asla popülerleşmiyor.

Geldiğimiz yer bakımından kritik soru şu: Daha ne kadar böyle devam edeceğiz? Anlamadan suçlayarak, düşünmeden konuşarak yaşamak hepimizi yormadı mı? 

DAHA NE KADAR BÖYLE DEVAM EDECEĞİZ?

Düşünce tartışması ve fikri mücadelenin yerini neyin aldığını ise hep beraber yaşayarak deneyimliyoruz. Trol gazeteciliği, şovmenlik ve linç kültürü sosyal medya gerçekliğinde çok yaygın. Herkes diğer herkesin katili veya celladı haline geldi. İnsanlar makale ve yazı okumuyor. Görsel determinizm her yeri kaplamış durumda. Video izlemek yazı okumaktan daha makbul. Videoların ise kısa ve ilgi çekici olması bekleniyor.

Peki, hiç eleştiri yok mu bu yozlaşmış dünyada? Elbette var. Seçici eleştirellik gibi bir şeyi kullanıyor yazar-çizer takımı. Eleştiri kamuya duyulan sorumluluk ve hakikati arama çabasının bir parçası değil. Karşı kampın üyelerini, siyasetçi ve toplumsal aktörlerini eleştiri adı altında suçluyoruz. Aynı davranışı bizim dünya görüşümüze yakın biri yaptığında ise büyük bir sessizlik ait olduğumuz mahalleyi kaplamakta.

Geldiğimiz yer bakımından kritik soru şu: Daha ne kadar böyle devam edeceğiz? Anlamadan suçlayarak, düşünmeden konuşarak yaşamak hepimizi yormadı mı?

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Ersin Kalaycıoğlu
    Ersin Kalaycıoğlu Terörsüz Türkiye, Demokrasi ve Hukuk Devleti
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Turbun büyüğü: Yerine getirilmeyen 6 maddede
    İlter Turan
    İlter Turan Vergi gelirlerini arttırmak muhtemelen mümkün olmayacaktır 
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Hakikat bir gizli sırdır
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Sopadan havuca geçer miyiz?
    Hasan Bülent Kahraman
    Hasan Bülent Kahraman ‘Radikal şıklar’, Kürtler ve Sırrı Süreyya ‘gerçeği’
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Ekonomide Pollyanna etkisi: Gözlüklerimi taktım, her şey güzel!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy ‘Terörsüz Türkiye’nin temeli iç barıştır
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Apple nasıl savaş başlattı: Hindistan’ın stratejik sabrı yaralandı! 
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel 21.Yüzyılın ilk çeyreği geride kalırken, nasıl bir Dünya’da yaşıyoruz? 
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Demokratik gerileme bağlamında Türkiye-AB ilişkilerinin seyri 
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak ​Bir ressam, bir şato, merhaba Romantik Yol 
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Anneler ağlıyorsa, barışın sahibi kim?
    Herkül Millas
    Herkül Millas Sol, Çağdaşlaşma ve Batılılaşmaya nasıl baktı? 
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni Süreç ilerlerken sorumluluklar
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu PKK neden kurulmuştu? 
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Belediye Meclis Üyelerine şeffaflık çağrısı: Kesin hesap denetimi
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Bireysel bir tercih olarak ‘Din’
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy Fatih Sultan Mehmet'in Hikayesi (5)
    Seda Aktaş
    Seda Aktaş Gündelik Hayatın Sanatı: Woolf’un Bayan Dalloway’i ve ‘Zaman’ 
    Eda Aygan
    Eda Aygan Regl döngünüzde iştihanızı yönetin 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı