Üretmeyen toplumları, içi boş hamaset söylemleri ve hayali beklentilerle bir süre aldatarak yönetmek, kuşkusuz mümkün. Ancak yüzlerce yıl sonra benzer sorunların, geçmişi çağrıştıran sonuçlara yol açması, en azından düş kırıklığı yaratıyor. İbn-i Haldun’un “coğrafya kaderdir” saptaması 600 yıl sonra bu topraklarda geçerliliğini koruyor.
Türkiye’de gündem her gün bir öncekinde yaşadığımız şaşkınlığı geride bırakan olaylarla başlıyor. Artık bu kadarı da olmaz, dedirtecek olaylar dizisi olanca hızıyla sürüyor. Son sahte diploma skandalı da bunlardan biri. İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla gündeme gelen “diploma” tartışmaları, artık bambaşka bir boyuta taşındı.
Oysa diploma ile eskilerin deyimiyle belirli görevlere gelmeleri ve yönetimdeki kırılmalar, sanılandan çok daha gerilere gidiyor. Yaşadığımız coğrafyada kurulan, mirasçıları olduğumuz devletlerin, kurumsallaşma, genişleme ve gerileme dönemleri arasında şaşırtıcı benzerliklere rastlanıyor.
Fatih dönemini ele alalım.
Genç padişahın Osmanlı Devletini bir İmparatorluğa dönüştürme düşüncesi, İstanbul’un fethi ile gerçekleşti. Tarihçiler bu süreci Roma, Doğu Roma-Bizans- ve Osmanlı olarak sıralarlar. İçlerinde Osmanlı Devleti için 3.Roma İmparatorluğu tanımını yapanlar vardır.
Fatih; astronomi başta pozitif bilimlerin geliştirilmesi amacıyla, “ Ulema” ya önemli ayrıcalıklar tanıdı. Toplumda gördükleri saygı ve giderek güçlenen statüleri, onları seçkin bir sınıfın üyeleri konumuna getirdi. Özellikle medrese hocaları- günümüzde üniversite öğretim üyeleri- vergi, rüsum ve harç ödemiyorlardı. Rahat yaşamaları , arazi tahsisleri, vakıf gelirleri ve maaşları güvence altına alındı.
Fatih’in ardından tahta geçen, özellikle Yavuz S. Selim ve Kanuni S. Süleyman dönemlerinde, imparatorluğun genişlemesi sürdü. Ne var ki, Amerika kıtasının keşfiyle eski Dünya’da alt-üst olan ekonomik dengelerin, Memalik-i Al-i Osman’ı zorlayacağı var sayımı, gündeme bir türlü gelmedi. Rotaları hızla değişen Dünya Ticaret Yolları, vergi gelirlerinin düşmesine yol açtı. Azalan gelirler; isyanlara ve imparatorluğu güç yitirmesine neden oldu.
Saray giderlerinin bir türlü kısılmaması, ayrıcalıklı-imtiyaz- kesimlerin yararlandırıldıkları gelirlerin karşılığını yerine getirmekten kaçınmaları ve en önemlisi her geçen yıl, akçelerin karışımındaki gümüş oranının düşürülmesi-tağşiş-Osmanlı hanedanını zorlamaya başladı. Ortaya çıkan farklı iktidar odakları, kargaşayı derinleştirdiler. Kanlı İktidar kavgaları IV. Murat’ın (1623-1640) tahta çıkışına kadar sürdü.
Sert tutumu ile bilinen padişah, danışmanlığını yapan Arnavut asıllı saray görevlisi Koçi Bey’den yaşanan krizin nedenlerini ve çözüm önerilerini hazırlamasını istedi.
Koçi Bey kendi adıyla anılan ünlü risalesini IV. Murat’ a sundu. Günümüzde de önemli bir çalışma olarak değerlendirilen, risalenin “ihtilale bais olan maddeler “ başlıklı bölümünde yazılanlar çok ilginç. Yüzlerce yıl sonra organize sahtekarlık olduğu gün yüzüne çıkmaya başlayan, sahte diploma konusunda yazılanlar ile aralarındaki benzerlik insanı ürpetiyor.
Koçi Bey’in sunduğu risalenin özellikle bu bölümü; kötüye gidişin başlıca nedenleri arasında, ilmiye sınıfının yetersizliğinden kaynaklanan bilgisizliğin, kriz yönetiminde beceriksizliklere yol açtığın vurguluyor.
Kayırmacılığın zirveye çıktığı bu sürecin, ilmiye sınıfının çocuklarının, çok küçük yaşta bu sınıfa dahil edilmesiyle, kötüye gidişi sürdürdüğünün altını çiziyor. Koçi Bey bir anlamda Osmanlı “nepotizm” inin tanımını yapıyor.
Koçi Bey’in sistem eleştirileri daha sonra “beşik uleması” deyiminin, halk diline yerleşmesine de neden oluyor.
Osmanlı’da halk arasında siyasal hiciv konusu olan kayırmacılığın, bu kez sahte diploma skandalıyla aradan yüzlerce yıl geçtikten sonra gündem oluşu şaşırtıcı değil.
Üretmeyen toplumları, içi boş hamaset söylemleri ve hayali beklentilerle bir süre aldatarak yönetmek, kuşkusuz mümkün. Ancak yüzlerce yıl sonra benzer sorunların, geçmişi çağrıştıran sonuçlara yol açması, en azından düş kırıklığı yaratıyor. İbn-i Haldun’un “coğrafya kaderdir” saptaması 600 yıl sonra bu topraklarda geçerliliğini koruyor.

Yorum Yazın