Sahtekarlık, sadece bir diploma veya evrak meselesi değildir. Sahtekarlık, bir kültürdür, kimliktir ve kurumdur. Sahte diploma örneği, kimlik, kurum ve kültür olarak sahtekarlığın sonucu olan patolojik bir semptomdur.
Aklın hiçleştirildiği, bilimin, felsefenin ve sanatın yeşermediği ve gelişmediği yerde köklü bir şekilde varolan vahşet hali, kendisini sahtekarlık olarak ortaya koymaktadır. Sahtekarlık, vahşetin ürünüdür. Bilim, sanat, felsefe, hukuk, özgürlük ve barış, medeniyetin meyveleridirler. Vahşetin egemen olduğu yerlerde insanlar, her türlü sahtekarlıkla, kendilerini eğitimli gösterirler, diplomalara sahip olurlar, siyasi kurnazlıklarla güç sahibi olurlar, devleti ve toplumu değişik sahtekarca oyunlarla ve ilişkilerle sömürürler.
Vahşet, sahtekarlıktır. Medeniyet, sahiciliktir. Sahicilik ve sahtekarlık bir arada olmayacağı gibi, medeniyet ve vahşetin bir arada olması da mümkün değildir. Aklını kullanmaya cüret ve cesaret eden insanlar, sahici bir hayat yaşamak için bilgiyle, emekle ve birikimle çalışırlar. Siyaseti, hukuku, bürokrasiyi, üniversiteyi, eğitimi, iletişimi kurnazlıkla dizayn etmeye, kendisine buralarda yer ve güç oluşturmaya çalışan yetersiz, kaprisli ve kompleks insanlar ise, sahtekarca uydurdukları diplomalarla, yaptıkları hırsızlıklarla, işgal ettikleri pozisyonlarla ve şişirdikleri egolarıyla her yerde her şeyi kontrol eden ve bilen insanüstü güçlere sahip olağanüstü yeteneklere ve yeterliliklere sahip kişiler olarak kendilerini satarlar.
Sahtekarlık, kişinin sahip olmadığı yetenekleri, bilgileri, tecrübeleri ve yeterlilikleri hilelerle sanki kendisinde varmış gibi göstermesidir ve yutturmasıdır. En kötü özelliklere sahip olmalarına rağmen kağıt üstünde uydurulmuş CV’lerle kendilerini yeterli ve donanımlı göstererek kendilerini satmaya çalışan kişilerin, tek yeterli olduğu şey kendi sahtekarlıklarıdır. İnsan olma konusunda muhteşem bir sahtekarlık eseri olan bu vahşiler, birilerinin kendilerine ihsan ettiği makamlarla, verdiği sahte diplomalarla en sahte ve çürümüş ürün olduklarını gizlemeye ve maskelemeye çalışırlar.
Vahşet durumunun sahtekarlığı tek bir doğmaya dayanmaktadır: Hayat, hiledir! Hayatı hile olarak yaşayan, yaşatan ve dayatan vahşiler için, eğitimin, bilimin, liyakatin, felsefenin, sanatın, üniversitenin, düşünmenin, araştırmanın ve öğrenmenin hiçbir anlamı yoktur. Hile ve sahtekarlıkla elde ettikleri para, makam ve ilişkiler sayesinde istedikleri diplomayı satın alabileceklerine, istedikleri konumlara gelebileceklerine, istedikleri işi yapabileceklerine ve istedikleri şekilde şehvetlerini tatmin edebileceklerine inanırlar. Vahşet içinde yaşayan sahtekarlara göre, hukuk hiledir, savaş hiledir, siyaset hiledir, üniversite hiledir, eğitim hiledir, sağlık hiledir, ticaret hiledir, inşaat hiledir, din hiledir, ahlak hiledir. Vahşi sahtekarlar için hilenin işlemeyeceği, çözmeyeceği ve diz çöktürmeyeceği hiçbir şey yoktur.
Sahtekarlığın egemen olduğu yerde aslında herkes, herkesin sahtekar olduğunu bilmektedir. Özel konuşmaların değişmez konusu, siyasi sahtekarlıklar, devletten alınan ihale sahtekarlıkları, inşaat sahtekarlıkları, din alanındaki sahtekarlıklar, ticari hayattaki sahtekarlıklardır. Vahşetin egemen olduğu yerde herkes, bir ötekinin sahtekarlığından uyanıklık, kurnazlık ve akıllılık olarak sözetmekte, sahtekarlıkla köşeyi dönenlere özenmektedir.
Şark kurnazlığı, akılla, bilimle, felsefeyle, sanatla, hukukla ve edebiyatla medeni ve modern olmayı başaramamış ve olgunlaşamamış vahşet halini ifade etmektedir. Şark kurnazlığı, medeni ve modern olmak değildir. Şark kurnazlığıyla kişiler, diploma sahibi olabilirler, başkalarını kandırıp aldatabilirler. Şark kurnazları, sahtekardırlar. Şark kurnazları, en çürük ve çürümüş maldırlar. Hiçbir diploma, makam ve para, çürük ve çürümüş bir mal olan sahtekar kişiyi güçlendiremez, geliştiremez ve olgunlaştıramaz.
Medeni ve modern bakış açısına göre hayat, hile değil, hürriyettir. Hürriyetin olduğu yerde her alandaki hileler ve sahtekarlıklar, sorgulanır, eleştirilir ve tartışılır. Medeniyet, sahtekarlığı ödüllendirmez. Medeniyet, sahicilik arayışıdır ve çabasıdır. Hilekarlığı ve düzenbazlığı ödüllendiren toplumsal ve kültürel yapı sayesinde sahtekarlık, siyasette, akademide, medyada, ticarette ve dinde yükselmenin en maliyetsiz ve kolay yolu olarak görülmektedir.
Sahtekar diplomalarla işler yapanların, sahte evraklarla ihaleler kazananların, toplumda karşılık buldukları ve takip edildikleri görülmektedir. Sahtekarlığı ödüllendiren sosyal ve kültürel yapının, kendi iç çürümüşlüğü ile yüzleşmek suretiyle kendini geliştirmesi, olgunlaştırması ve değiştirmesi imkansızlık derecesinde zordur.
Her şeyin sahtesini üretmekle övünen, hilekarlıkla kendini donanımlı ve yeterli gösteren kişilerin taptığı tek şeyin hile ve ve sahtekarlık olduğu bir yerde, sahtekarlığı istisnai bir vaka olarak değerlendiremeyiz. Sahtekarlık, sadece bir diploma veya evrak meselesi değildir. Sahtekarlık, bir kültürdür, kimliktir ve kurumdur. Sahte diploma örneği, kimlik, kurum ve kültür olarak sahtekarlığın sonucu olan patolojik bir semptomdur.
Aklın kullanıldığı, felsefenin, bilimin, sanatın ve edebiyatın üretildiği bir medeniyette en önemli soru şudur: İnsan olmak ne demektir? Sahici insan olma sorunu, medeni ve modern insanların sorunudur. Medeni ve modern insanlar, bilgiyle, emekle, sanatla, felsefeyle, bilimle maskelerinden ve yapaylıklarından sıyrılıp sahici insan olmak için emek harcayıp ter dökerler. Kurnazlığın, hilenin, üçkağıtçılığın ve köşe dönmeciliğin tek değer kabul edildiği vahşetin hüküm sürdüğü yerlerde insan olmak ne demektir sorusuna yer yoktur, çünkü fiili durum bu sorunun sorulmasını gereksiz kılmaktadır. Vahşet halinde insan olmak, sahtekar olmak anlamına gelmektedir. İnsanlığın ve sahtekarlığın birbirinden ayrılmadığı yerde normalleşmenin, olgunlaşmanın ve gelişmenin olması mümkün değildir.

Yorum Yazın