MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

‘Resmi görüşler’ ‘öz fikirleri’ bastırırken

ANA SAYFAKÖŞE YAZILARI‘Resmi görüşler’ ‘öz fikirleri’ bastırırken
‘Resmi görüşler’ ‘öz fikirleri’ bastırırken

‘Resmi görüşler’ ‘öz fikirleri’ bastırırken

10 Şubat, 2024, Cumartesi 21:41
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
yazı içi reklam
Danışmanın sözleri sınıfta başka bir tartışmayı başlatmış olsa da siyasete giren iyi insanların, siyasete girdikten sonra neden farklı olduğunun açık bir özeti gibiydi. Siyasette öz fikirlerinize yer yoktu, asıl olan resmi görüşlerdi. Sizi siyasete öz fikirleriniz taşısa da siyasette asıl olan resmi görüşlerdi. Elbette bunun istisnaları hep olacaktı ama bunlar o kadar azdı ki…Programda altı hafta geride kalmıştı. Cumartesi yapılan teorik derslerden çok, pazar günü siyasetçilerin katıldığı pratik dersler daha ilginç ve öğretici geçiyordu. Konu ne olursa olsun, her derste anlatılanlar gösteriyordu ki siyasetin teorisi ile pratiği arasındaki makas farkı çok ama çok açıktı. Bu makas farkının kaynağı siyasetin kendisinden mi, yoksa insan malzemesinden mi olduğunu uzun uzun tartışmak gerekiyordu. Ama programa katılan siyasilerden gördüğüm şu ki yaşanan sorun sistemden kaynaklanıyordu. Çünkü kendi alanında başarılı pek çok insan, siyasete girdikten sonra değişiyor ve tam tersi pratikler sergiliyordu.Bunun bir örneğini, 1990’ların başında yayın kurulunda olduğu dergide yazdığı yazılarda özgürlükçü, demokrat olarak tanığımız yazarın bugünkü derste iktidar partisinin yerel yönetimlerden sorumlu yöneticisi olarak söylediklerinde gördüm.Hafta içinde derse katılacak konuğun, uzmanlık alanı olan yerel yönetimler üzerine yazdığı birkaç yorum yazısı ve makaleyi katılımcılara yollamıştık. Entelektüel kimliğiyle kaleme aldığı yazı ve makalelerinde, yerel yönetimlerin demokrasinin temeli olduğunu, âdem-i merkezciliğin ülke sorunlarının çözümünde önemli bir çıkış noktası olduğunu yazan insan; derste siyasetçi kimliğiyle merkeziyetçiliğin, siyasi gücün merkezde toplanmasının, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin ülkeyi bölebileceğinden uzun uzun bahsetti.Oysa şu satırlar ona aitti: “Yerellik, demokrasinin beşiğidir. Yerellik en temelde, bir arada yaşayan en küçük topluluğun birlikte yaşayacağı kuralları müzakere ederek belirlemesidir. Topluluk büyüdükçe sadece kararın alınacağı ölçek büyüyecek, katılım sürdükçe yerellik bundan etkilenmeyecektir. Bir ülkede her kararın merkezi yönetimle belirlenmesi sadece demokrasinin ruhuna değil; aynı zamanda insan haklarına da aykırıdır. Örneğin tüm parkları standart yapmak ya da aynı renge boyamak. Oysa her yerel birimin kendi coğrafi, kültürel, sosyolojik ve demografik özellikleri gereği ihtiyaçları farklıdır. Ve bu birimlerin kendilerini ilgilendiren kararları kendilerinin alması hem demokrasinin hem de insan haklarının gereğidir.”Derste anlatılanlarsa, yerel yönetimlerin isteklerinin çeşitliliğinin ülke bütünlüğü için tehlike oluşturabileceği ve bu yüzden merkezi bir karar alma sürecinin ülke bütünlüğü için daha iyi olacağı şeklinde oldu. Dahası; yazılar çok değil, siyasete girmeden kısa bir süre önce yazılmıştı.
"Gelelim yerel yönetimler konusundaki görüşlerime. Ben hâlâ gazete ve dergilerde yazdıklarımın arkasındayım. Ama derste anlattıklarım, siyasi olarak arkasında durduklarım. Ya da şöyle diyelim, gazete ve dergilerde yazdıklarım öz fikrim; derslerde anlattıklarımsa resmi görüşlerim. Yani partimin görüşleri. Özetle siyasette, öz fikirlerden çok resmi görüşler esastır.”
Onu siyasete taşıyan, bu alandaki çalışmaları ve yazılarıydı. Uzmanlık alanındaki birikimleri siyasete aktarması için siyasete davet edilmişti. Oysa kısa sürede, uzmanlığını bir kenara bırakmış ve siyasi sistemin söylemini benimsemişti. Bu çelişki tek örnek değildi. Dersten sonra da en çok bu konu konuşuldu. Gazetelerde, dergilerde yazılanlar mı yanlıştı yoksa siyasetçi olarak söyledikleri mi?Tüm bu sorulara beklemediğim ama sonraki yıllarda çokça duyacağım şu cümlelerle cevap verdi: “Türkiye’de siyasetin merkezi toplum değil; devlet. Siyasi partiler için de bu örgüt değil; lider. Yani siyasette en güçlü aktör hep merkezdeki karar vericiler. Bir kişinin siyasi geleceğini belirleyen parti örgütü, üyeler değil; merkezdeki yönetim ya da başkan. Seçimlerde seçmen sizi seçiyor ama sizi listeye koyan siyasi lider. Bu yüzden siyaseti seçmen, yani halk için değil; lider ve genel merkez için yapıyoruz. Parti ne kadar sağ ve muhafazakârsa, merkezi otorite o kadar güçlü oluyor. Bizim partide olduğu gibi. Gelelim yerel yönetimler konusundaki görüşlerime. Ben hâlâ gazete ve dergilerde yazdıklarımın arkasındayım. Ama derste anlattıklarım, siyasi olarak arkasında durduklarım. Ya da şöyle diyelim, gazete ve dergilerde yazdıklarım öz fikrim; derslerde anlattıklarımsa resmi görüşlerim. Yani partimin görüşleri. Özetle siyasette, öz fikirlerden çok resmi görüşler esastır.”Bu sözler, sınıfta başka bir tartışmayı başlatmış olsa da siyasete giren iyi insanların, siyasete girdikten sonra neden farklı olduğunun açık bir özeti gibiydi. Siyasette öz fikirlerinize yer yoktu, asıl olan resmi görüşlerdi. Sizi siyasete öz fikirleriniz taşısa da siyasette asıl olan resmi görüşlerdi. Elbette bunun istisnaları hep olacaktı ama bunlar o kadar azdı ki… Not: Bu yazı daha önce yayınlamış olan "Bir Hüzün Sarkacı" kitabımdan alınmıştır 
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı