Belki bu hafta sonu siz de çocuklarınızla elinize bir poşet alıp küçük bir çevre yürüyüşüne çıkabilirsiniz. Ya da mutfakta çıkan meyve kabuklarını “kompost kutusuna mı atsak?” diye sorabilirsiniz. Kim bilir, belki en büyük dönüşüm uluslararası raporlarda değil, sizin balkonunuzdaki o minik saksıda başlıyordur.
Dünya değişiyor, eğitim de değişmek zorunda… İklim değişikliği artık uzak diyarlarda kutuplardaki buzulları ilgilendiren bir mesele değil. O kadar somut ki, yazın kavurucu sıcaklarda, kuruyan ağaçlarda ya da kuruyan derelerde birebir görebiliyoruz. Bu yüzden dünya genelinde eğitim sistemleri de kendini hızla gözden geçirmek zorunda. Çocukların sadece matematik ya da fen öğrenmesi yetmiyor; iklimi, ekolojik dengeleri anlamaları ve en önemlisi çözümün bir parçası olmaları gerekiyor.
Tam da bu nedenle, OECD’nin meşhur uluslararası öğrenci araştırması PISA, 2025’te yepyeni bir alanı değerlendirmeye alıyor: iklim okuryazarlığı. Böylece ilk kez 15 yaşındaki gençlerin çevreyi anlama, sahiplenme ve harekete geçme düzeyi dünya çapında ölçülmüş olacak.
PISA nedir, neden önemli?
Hatırlatmak gerekirse, PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı), OECD tarafından 3 yılda bir yapılan dev bir araştırma. 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen gibi temel alanlardaki becerilerini ölçüyor. Yani 2000’den bu yana her üç yılda bir dünya genelinde uygulanan bu test, ülkelerin eğitimde nerede durduğunun en büyük aynası.
Artık bu aynaya yepyeni bir boyut eklendi: Çocuklar iklimi, çevreyi, sürdürülebilirliği ne kadar biliyor? Daha da önemlisi bunu davranışa dönüştürmeye ne kadar hazırlar?
“Antroposen Çağı” ve yeni vatandaşlık tanımı
OECD bu yaklaşımı tanımlarken “Agency in the Anthropocene” ifadesini kullanıyor. Kulağa karmaşık geliyor olabilir. Ama aslında çok basit: Antroposen, insanın dünya üzerindeki en baskın güç olduğu çağ demek. Artık doğayı en çok biz şekillendiriyoruz; karbon emisyonlarıyla, ormanları keserek, denizleri plastikle ya da yağ atıkları ile doldurarak… Dolayısıyla bu çağda “bilmek” yetmiyor, sorumluluk almak gerekiyor. OECD de bunu ölçmek istiyor: Çocuklar iklim krizini çözmeye istekliler mi? Harekete geçmeye hazırlar mı?
Sonuçlar ne zaman açıklanacak, neler değişebilir?
PISA 2025 sınavları bu yıl (2025 sonbaharında) tamamlandı. OECD, 2026’da sonuçları dünya ile paylaşacak. Böylece hangi ülkenin gençleri iklim bilincinde daha önde, hangileri geride göreceğiz. Bu sadece “kim daha başarılı?” yarışması olmayacak. OECD ülkelerin eğitim bakanlıklarına öğretim programlarını güncellemeleri için rehberler sunacak. Raporlar sadece kuru istatistikler olmayacak. OECD öğretmenler için sınıfta nasıl eğitim verebileceklerine dair rehberler de yayımlayacak. Belki bundan sonra okul bahçelerinde daha çok kompost kutusu göreceğiz, belki daha fazla ders proje temelli olacak, çocuklar sokaklara çıkarak “mini iklim eylemleri” yapacak.
Bu adım eğitimin ana amacını yeniden düşünmek demek. Artık iyi vatandaş tanımı sadece kanunlara uyan değil, doğayı koruyan, sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alan insan olarak şekilleniyor.
Dolayısıyla PISA 2025’in sonuçları sadece gençlerin “iklim karnesi” değil, aynı zamanda ülkelerin gelecek kuşaklarını bu büyük sorun karşısında ne kadar hazırlıklı yetiştirdiğinin de göstergesi olacak.
Ama iş sadece okulda bitmiyor…
Evet, OECD ülkeleri raporlarla yönlendirecek, okullar müfredatlarını dönüştürecek. Ama çocukların asıl davranış kalıpları evde şekilleniyor. Çevre okuryazarlığı yalnızca ders kitabında kalırsa davranışa dönüşemez. Ailelerin bu konuda yapabileceği basit ama çok etkili adımlar var.
Mesela:
• Bir meyve yediklerinde çekirdeği çöpe atmak yerine toprağa gömmelerini teşvik etmek. Balkonda bile minik bir saksıya gömülebilir. Çocuklar oradan filiz çıkışını izlediğinde “bir yaşam döngüsüne katkıda bulunmanın” keyfini hisseder.
• Bahçede ya da balkonda bir kompost kutusu başlatmak. Çay posası, yumurta kabuğu, sebze artıkları… Bir süre sonra hepsi zengin bir toprağa dönüşür. Bu, atık bilincinin en doğrudan öğretisidir.
• “Hadi mıntıka temizliğine!” deyip ellerine çöp poşeti ve eldiven verip çevre temizliğine çıkmak. Aslında bu bana da çocukluğumu hatırlatıyor. Babam bazen bana ve kardeşime “haydi mıntıka temizliğine” der, bize birer poşet uzatırdı. Sahil boyunca birlikte yürür, plastikleri, teneke kutuları vb. toplardık. O zaman eğlenceli bir oyun gibiydi ama sonradan fark ettim ki bana ve kardeşime çevreye karşı büyük bir duyarlılık kazandırmış. Hala bir çöp kutusu bulana kadar çöpleri elimde ya da çantamda saklarım.
Değişim evde başlıyor!
PISA 2025 sonuçları ülkelerin eğitim sistemlerini dönüştürmek için büyük bir fırsat sunacak. Ama unutmayalım ki en güçlü eğitim ailede başlar. Çocuklar doğaya saygıyı, elindekini israf etmemeyi önce anne babasından öğreniyor.
Bu yüzden belki bu hafta sonu siz de çocuklarınızla elinize bir poşet alıp küçük bir çevre yürüyüşüne çıkabilirsiniz. Ya da mutfakta çıkan meyve kabuklarını “kompost kutusuna mı atsak?” diye sorabilirsiniz. Kim bilir, belki en büyük dönüşüm uluslararası raporlarda değil, sizin balkonunuzdaki o minik saksıda başlıyordur.

Yorum Yazın