MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Özgür Özel mi, Yılmaz Özdil mi? Normalleşme polemikleri

ANA SAYFAGENELÖzgür Özel mi, Yılmaz Özdil mi? Normalleşme polemikleri
Özgür Özel mi, Yılmaz Özdil mi? Normalleşme polemikleri
24 Haziran, 2024, Pazartesi 19:52
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk
yazı içi reklam

Kamusal rol üstlenmiş tüm siyasetçiler ahlak ve hukuk sınırları içinde kendilerine yöneltilen tüm eleştirilere yanıt vermek zorunda. Yorumunu beğenmediği gazeteciyi terslenmek demokratik kültürle bağdaşmaz. Madem diyalog iyileştirici bir şey, Özgür Özel’in sadece Recep Tayyip Erdoğan’la değil, Yılmaz Özdil’le de konuşabilmesi lazım. Bu durum, Yılmaz Özdil’in düşüncelerini veya kişiliğini beğenip beğenmemizden tümüyle bağımsız bir içeriğe sahip.     

Yılmaz Özdil Türkiye’nin en popüler gazetecilerinden biri. Ulusalcı bir içerikte kendini açığa vuran sağ Kemalist çizginin bir temsilcisi aynı zamanda. Muhalif basının amiral gemisi olan Sözcü’nün televizyon kurma sürecinde işini kaybetti. Özgür Özel’in de parçası olduğu Kılıçdaroğlu CHP’siyle Özdil’in temsil ettiği bakış açısı ise hiçbir zaman barışık olmadı. Özdil’e ve pek çok muhalife göre CHP Atatürkçülüğü yeterince vurgulamayan bir düzen partisi görünümünde. CHP yönetimi bu söylemin kara propaganda olduğu ve gerçeği yansıtmadığını düşünüyor. Onlara göre CHP tabii ki eskisi kadar Atatürkçü. Ama geniş muhafazakar kitlenin hassasiyetlerini önemseyen bir dili de kullanıyor artık. Halkın gerçek sorunlarını dile getirmek, orta sınıflara ve yoksullara ulaşmak için elitizmi bir kenara bırakmak lazım. Özel ile Özdil arasındaki “bidon kafalılık” polemiği aslında bu laikçi zihniyet-halkçı bakış açısı karşıtlığının dışa vurumu niteliğinde.Özdil’in Özel’e eleştirileri ise daha güncel. CHP’nin AKP’yle yürüttüğü normalleşme sürecine karşı çıkan yazar CHP liderliğinin erken seçim istemeyerek AKP’nin iktidarda kalmasına yardımcı olduğu kanaatini dile getiriyor. Aslında hem genel başkan hem de diğer önde gelen parti elitleri AKP ile CHP arasındaki diyalog sürecinin iktidar partisinin 22 yıllık kötü yönetimine yönelik eleştirel değerlendirmeleri ortadan kaldırmadığını vurgulamakta. Onlara göre CHP yeterince ve güçlü bir şekilde muhalefet yapıyor. Ancak bu söylemin herkesi ikna etmediği açıkça ortada. “AKP ile müzakere edilmez, mücadele edilir” diyen Kılıçdaroğlu da, Kılıçdaroğlu’yla her 10 meselenin 9’unda farklı fikirlere sahip olan Özdil de benzer bir yerde duruyor. CHP yerel seçim başarısını ülkenin siyasi iklimini belirleyecek aktif bir pozisyona doğru yenileyemedi.

CHP AKP’yi geçti. Ama bu sonuç İyi parti, DEM ve TİP’in erimesi sayesinde mümkün oldu. Muhalif seçmen AKP karşısındaki en büyük politik güce desteğini kaydırdı. Yani oy geçişleri taktiksel. CHP emanet oylarla siyasi liderliği elde etti. İktidarı daha fazla sıkıştırmama politikasının arkasında bu durum olabilir.

OY GEÇİŞLERİ TAKTİKSEL

Bu tartışmaların siyasi çekişmeleri yeniden üreten polemiksel bir yanının olduğu açık. Ayrıca siyasi magazin siyasetin düzeyini düşürüyor. Tüm bu yükleri bir kenara bırakıp iktidar-muhalefet ilişkilerine yeniden baktığımızda ise bir dizi sorunla karşılaşıyoruz:Öncelikle partinin seçim başarısının muhalefetin toplam oyunu artırıp arttırmadığı meselesi hala belirsiz. CHP AKP’yi geçti. Ama bu sonuç İyi parti, DEM ve TİP’in erimesi sayesinde mümkün oldu. Muhalif seçmen AKP karşısındaki en büyük politik güce desteğini kaydırdı. Yani oy geçişleri taktiksel. CHP emanet oylarla siyasi liderliği elde etti. İktidarı daha fazla sıkıştırmama politikasının arkasında bu durum olabilir. Yerel seçim başarısının oy verme davranışlarında kalıcı sonuçlar doğurduğunu görmek için biraz daha zamana ihtiyacı var parti elitlerinin. Ancak bu bahsi geçen zaman AKP’nin yaralarını sarmak için kullanacağı bir süre aynı zamanda. Özel liderliği erken seçimi bu nedenle istemiyor olabilir. Erken seçim pekala CHP’nin 1. parti haline geldiği ama yine de iktidarı devralamadığı arafta bir sonucu beraberinde getirebilir.

Muhalif seçmen iktidar partisinin icraatlarının bireysel özgürlük alanını daha da daralttığını ve ülkenin liyakatten hızla uzaklaştığını düşünüyor. Bu koşullara rağmen iktidar bloğunu desteklemeye devam eden eğitim ve gelir seviyesi düşük kesimlere bakış ise çok olumsuz. Önce Kılıçdaroğlu, ardından da Özel’in sağa açılma stratejisi ise muhalif kitledeki bu ateşi söndüren bir içeriğe sahip. Muhalefet liderleri oylarını aldıkları seçmen kadar muhalif değil. İşte bu noktada Yılmaz Özdil’lerin eleştiri yapmasına olanak sağlayan bir yarık meydana geliyor.

ÖZDİL’LERİN ELEŞTİRİSİNE OLANAK SAĞLAYAN YARIK

Bir diğer mesele CHP’nin seçim başarısıyla kullandığı kapsayıcı dil arasında kurulan bağla ilgili. Muhalif seçmen iktidar partisinin icraatlarının bireysel özgürlük alanını daha da daralttığını ve ülkenin liyakatten hızla uzaklaştığını düşünüyor. Bu koşullara rağmen iktidar bloğunu desteklemeye devam eden eğitim ve gelir seviyesi düşük kesimlere bakış ise çok olumsuz. Önce Kılıçdaroğlu, ardından da Özel’in sağa açılma stratejisi ise muhalif kitledeki bu ateşi söndüren bir içeriğe sahip. Muhalefet liderleri oylarını aldıkları seçmen kadar muhalif değil. İşte bu noktada Yılmaz Özdil’lerin eleştiri yapmasına olanak sağlayan bir yarık meydana geliyor. Mesela yeni Milli Eğitim müfredatına neden daha güçlü bir tepki verilmediğinin veya bir aralar çok sık kullanılan 5’li Çete söyleminin neden terk edildiğinin tam bir izahı yok.Bu noktada şeffaflık ve müzakere etiğiyle ilgili bir hatırlatma yapmak da fayda var. Aslında ve sanıldığının aksine AKP ile CHP arasında tam bir müzakere süreci söz konusu değil. Sadece diyalog ortamı var. Partilerin birbiriyle konuşması siyasal iklimin demokratikleşmesi açısından şüphesiz ki olumlu. Ancak muhalefetin görevi sorunlar listesi hazırlayıp iktidara postacılık yapmak değil. Bu işin herkes tarafından ciddiye alınması için diyalog ortamının mutlaka müzakere seviyesine çıkarılması, müzakerenin içerik ve süre yönünden kısıtlanması ve kamuoyuna karşı şeffaf davranılması lazım. Kapalı kapılar ardından yapılan siyaset kelimenin gerçek anlamıyla siyaset değil çünkü.

Son olarak gazetecilik-siyaset ilişkisine dair bir hususun altı çizilmeli. Özel daha önce Sözcü TV ekranlarında kendisini eleştiren Deniz Zeyrek’i terslemiş, hatta bozmuştu. Şimdi üslup biraz da sertleşti, Yılmaz Özdil’le polemik gündeme geldi. Gazetecilerin muhalefeti iktidardan daha fazla eleştirdiği yönünde yaygın bir kanı var. Ama bu durum genel başkanlarının kendilerini eleştiren gazetecileri suçlaması için bahane olamaz. Kamusal rol üstlenmiş tüm siyasetçiler ahlak ve hukuk sınırları içinde kendilerine yöneltilen tüm eleştirilere yanıt vermek zorunda. Yorumunu beğenmediği gazeteciyi terslenmek demokratik kültürle bağdaşmaz. Madem diyalog iyileştirici bir şey, Özgür Özel’in sadece Recep Tayyip Erdoğan’la değil, Yılmaz Özdil’le de konuşabilmesi lazım. Bu durum, Yılmaz Özdil’in düşüncelerini veya kişiliğini beğenip beğenmemizden tümüyle bağımsız bir içeriğe sahip.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy İhtiyaç olan tek şey: Samimi bir görüşme
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    Herkül Millas
    Herkül Millas Milli açıklamaların yetersizliği
    Deniz Nas
    Deniz Nas Dönüşen CHP, sol popülizm ve Özgür Özel
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Hakimiyet saplantısı, hassasiyet değildir
    Semih Çoban
    Semih Çoban Bir öğle arası: Stephansplatz’da 20 dakika
    Aydan Bakan
    Aydan Bakan Pijamalı balon
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı