MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Müzevir

ANA SAYFASİYASETMüzevir
Müzevir

Kime daha çok borçludur iktidar: ihbarı yapana mı, yoksa o ihbarla hizaya geçen kalabalıklara mı? Müzevir olmadan iktidar zayıf, toplum susmadan müzevir güçsüz; peki hangimiz o zincirin dışındayız?

08 Ekim, 2025, Çarşamba 00:05
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu
yazı içi reklam

Her toplumun kendi karanlık defterleri vardır. Kimisi savaşlarla, kimisi açlıklarla yazılır. Bizim defterimizin en eski sayfası ise müzevirliktir. Fısıltıyla açılır kapakları. Bir dedikoduyla, bir ihbarla başlar; sonra hayatları yıkar, yolları kapatır. Adı değişir, işlevi hiç değişmez. Dün “jurnalci” denirdi, bugün “ihbarcı” diyoruz. Bana göre kelimenin en ağır hâli, ta Osmanlı’dan kalma: MÜZEVİR.

Müzevir, yalnızca karşısındakini gammazlayan değil; aynı zamanda kendine yol açmak için başkasının üstüne taş atan kişi. Ne acı onun kalemi mahkeme kararından keskin, dili kurşundan daha öldürücü.

Güncel o kadar örnek var ki şu sıralar yaşadığımız memlekette. Tamer Karadağlı, Devlet Konservatuarı’nın başına geçtiğinde sanatla değil, bir nevi müzevirlikle işe başladı. Sosyalist ve demokrat hocaları ihbar etti. Öğrenciler hocasız kaldı, koca kurum bir ihbarla altüst oldu. Feda edilen de gençler ve sanattı. Aziz İhsan Aktaş, belediye başkanları ile ilgili mesnetsiz ihbarlarla tanıdık onu. Eh iktidarın da işine geldi. Sonunda kendi servetine de el kondu konmasına ama arada nice hayat karartıldı.

Ayşe Barım’ı şikâyet eden adam, duruşmada pişkince “Ben onu tanımam, haberlerden duydum” diyebildi. Bir kadının hayatı, emeği, onuru bir “duydum”a kurban edildi. Foucault’a göre, iktidar yalnızca baskıyla değil, itiraf ve ihbar mekanizmalarıyla da işler.

Bense müzevirliği ilk kez çocukken gördüm. Baştan söyleyeyim o zamanlar bu kelimeyi de anlamını da bilmiyordum.

90’lar… Mayıs ayıydı. Artvin’in yağmurları dinmek bilmezdi. Çoruh nehri her şeyi geri alacak gibi kabarırdı hep o mevsimde. Biz ise Sabancı Kız Yetiştirme Yurdu’nda büyüyen çocuklardık. Zeynep sekizinci sınıfa geçiyordu, ben yedinciye. Okul çıkışı bir gün Zeynep erkek arkadaşıyla yürüyordu, biz de onlara eşlik ediyorduk. O günlerde “çıkma” derdik buna; masum bir söz, masum bir heyecan. El ele bile tutuşmadan yan yana yürümek, okuldan yurda doğru konuşarak inmek…(Bilen bilir Artvin kıvrılarak yükselen bir şehirdir. O yüzden yollar hep yokuştur) Aynı okula giden, aynı sınıftan, eve hep aynı yoldan varanlar eşlik ederdik, gülüşmeler, meyve bahçelerinden topladığımız meyvelerle. Ta ki birgün ispiyonlandığımızı bizi ertesi gün o yolda yakalayan müdürden öğrenene kadar!

Kim olduğunu hiç öğrenemedim. Bir ihbarla, masum yürüyüşümüz disiplin konusu oldu. Yurda götürüldük.

Orada yaşadığımız, küçük bir mahkemeydi.(Savunacak bir suçumuz yoktu elbet ama zaten savunma yapacak fırsat verilmedi)Karar hızlıydı, infaz hemen uygulandı. İkimizi sıraya dizdiler. Ömrüm boyunca unutamayacağım birlikte büyüdüğüm kardeşlerimin o tokatlarını, yüzümüze tükürdükleri anları. Bunları yaparken yüzlerindeki ifadeyi de…Müdür yeterince ceza veremediğini düşünmüş olacak ki yukarıya havale etmişti bizi. Demem o ki en çok da kendi akranlarımıza kırdırıldık. Sistem, cezayı hep içeriden verdiriyordu. O çocuklar gönüllü (ya da korkutulmuş) cellattı, iktidarın küçük kopyalarıydı.

Hannah Arendt’in dediği gibi, kötülük çoğu zaman radikal değildir; sıradan insanların eliyle, düzenin işleyişinde büyür. Biz bunu daha on üç yaşında öğrendik.

Zeynep asıl bu yüzden kaçtı yurttan ve bir daha geri dönemedi. İdarenin vereceği cezalar, hatta o idarecinin küfürleri bir yana, az önce yaşıtlarının gözlerinde gördüklerinden de çok korktu. O bakışların içinde utançla, korkuyla yaşamaktansa, Çoruh’un sularına bıraktı kendini.

Ben cesaret edemedim, bana koca bir “yas” ve “korktuklarımla yaşama zorluğu” kaldı geride.

(Eğer o gücü bulursam kitabımda da yer alacak yaşananlar daha kapsamlı)

 

Zeynep gittiğinde geriye ağıtlar kaldı. Anı defterlerine dökülen pişmanlık cümleleri, duvarlara asılan fotoğraflar… O gün tokat atanlar, yüzümüze tükürenler, o idareci hepsi pişman gibiydi. Bir süre sonra unutuldu, geçiciydi yani.(Bugün tek hatırlayan benim muhtemelen!)

Asıl gerçek şuydu: Zeynep’i bir ispiyon oraya getirmişti, ben de dahil hepimiz o öldürülüşe tanık edilmiştik.

Hiçbir gözyaşı, hiçbir satır, onun yokluğunu dolduramadı. Ve kimse bize yapılanların hesabını sormadı.

Tarih boyunca da aynı sahneler tekrarlandı.

İsa’yı çarmıha götüren Roma değil, önce kendi havarisiydi. İktidarın eli Romalı askerlerdi, gönüllü cezalandırıcılar ise halkın gözleriydi ve içeriden dost bilinenler.

Sokrates’i öldüren, Atina’nın düşmanları değil, kendi yurttaşlarının şikâyetiydi. Mahkeme kuruldu, ceza verildi. Baldıran zehrini içmek zorunda kaldı Sokrates. Otoritenin eli mahkeme salonuydu, gönüllü cezalandırıcılar ise “gençleri yoldan çıkarıyor” diye haykıran kalabalıktı. Atina, kendi bilgesini kendi elleriyle gömdü.

Galileo göğe baktı, “Dünya dönüyor” dedi. Rakipleri sözlerini Engizisyon’a taşıdı. İktidarın eli kiliseydi, gönüllü cezalandırıcılar sahte dindarlardı. Mahkemede diz çöktürüldü, sözlerini geri almak zorunda bırakıldı. Lakin dünya dönmeye devam etti. İktidar, bilgiye yöneltilmiş bir ihbarla kendi korkusunu perdelemeye çalışmıştı aslında.

Bugün herkes kendi başına böyle şeyler gelmeyecekmiş gibi davranıyor. Müzevire kapı açıyor, ondan medet umuyor. Gözlerden kaçan şu: müzevir yalnızca ihbar eden değildir; müzevire gönüllü kul olan, iktidarın değneğini taşıyan da onun suç ortağıdır.

Bugün de aynı: konservatuvarlar hocasız kalıyorsa, kadınlar bir “duydum”la yargıya düşüyorsa, belediyeler ihbarlarla çökertiliyorsa, bu yalnızca bir ihbar değil; korkunun ve yaranma arzusunun iktidar eliyle silaha çevrilmesidir.

O zaman yine soralım.

Kime daha çok borçludur iktidar: ihbarı yapana mı, yoksa o ihbarla hizaya geçen kalabalıklara mı?

O zaman küçücük bir kızdım. Cevabı çok erken öğrendim: iktidar gücünü tek bir ispiyondan değil, korkuyla hizalanan kalabalıktan, yaranma arzusuyla taş atanlardan aldı. Bunun bedelini ben, bir arkadaşımın ölümüyle ödedim.

(Bir yurttaş olarak ödediğimiz bedellerden bahsetmiyorum. Belki başka bir yazının konusu olur. Kim bilir?)

Müzevir olmadan iktidar zayıf, toplum susmadan müzevir güçsüz; peki hangimiz o zincirin dışındayız?

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin Hukuk fakültesi mezunlarının Sisifos kayası: Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS)
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Müzevir
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP merkez parti mi? (2)
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk CHP’nin yalnızlığı
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz TBMM Komisyonu Öcalan’ı da dinlemeli
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Devletin sahipleri ve DEM Parti!
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Yunan resmi (3)
    Akın Özçer
    Akın Özçer Ekonomide akıldışılık sona erdi mi?
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Rekabetçi Otoriterlikten Çıplak Otoriterliğe
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Türkiye’yi Aşık Veysel üzerinden okumak
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Enflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Enflasyon! Yan yattı, çamura battı
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı