MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Mutsuzlar ülkesi 

Ana SayfaSi̇yasetMutsuzlar ülkesi 
Mutsuzlar ülkesi 

Ya itiraz ederiz, ya da bu mutsuzluk sarmalında yavaş yavaş siliniriz…

30 Mayıs, 2025, Cuma 06:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu

Sessiz kalmak, bu düzenin suç ortağı olmaktır. Unutmayalım: Sessizlik yalnızca onay değildir, aynı zamanda geleceğin inşasında aktif bir roldür. Direnmek bazen yüksek sesle bağırmak değil, yerinden kalkmak, yok sayılanı görünür kılmaktır. Ya itiraz ederiz, ya da bu mutsuzluk sarmalında yavaş yavaş siliniriz… Karar bizim, gelecek bizim, hayat bizim…

Siz de fark ediyor musunuz her geçen gün artan ve giderek yayılan mutsuzluk dalgasını? Fark etmemek imkansız. Sokağa adımınızı attığınız anda, karşınıza umutsuz, öfkeli, tahammülsüz insanlar çıkıyor.

Trafikte yükselen korna seslerinden, fiyat etiketlerinin her hafta değiştiği pazarlarda ve marketlerde insanların yüzüne yansıyan umutsuzluğa kadar her yerde bu mutsuzluğu görmek mümkün. Temel gıdaya erişimin zorlaştığı bir ülkede, insanlar alışveriş sepetlerine değil, hayal kırıklıklarına bakıyor. Enflasyon artık sadece bir ekonomik veri değil, doğrudan insan ruhunu ezen bir mutsuzluk aracına dönüşmüş durumda.

Çocuklar bile bu mutsuzluktan nasibini alıyor. Fırsat eşitliğinden uzak, sınav odaklı, ezbere dayalı bir sistemin içinde boğuluyorlar. Çocukluklarının en güzel günlerini yaşayamadıkları gibi kendileri için faydalı olabilecek hiçbir kazanıma da sahip olamıyorlar. Eğitim bir hak değil, ayrıcalık haline gelmiş durumda üstelik.  Anne babalar ise çocuklarına iyi bir gelecek sağlayamamanın yükünü sırtlarında taşıyor. 

Kadın cinayetleri, iş cinayetleri ve ihmallerin arkasında yer alan diğer tüm ölümler… Bunlar yalnızca bireysel suçlar olmayıp siyasi tercihlerin ve görmezden gelmelerin sonucu olarak hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda. 2025 yılının ilk dört ayında 96 kadın cinayeti ve 97 şüpheli kadın ölümü kaydedildi. Sayılardan ibaret olmayan, yaşamayı sonuna kadar hak eden 193 kadın, siyasi tercihlerin, görmezden gelmelerin sonucunda artık hayatta değiller. 

2025 yılının ilk dört ayında iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı 611. Üstelik 18’i çocuk işçi. Performans baskısı altında ezilen, güvencesiz koşullarda çalışan, emeği değersizleştirilmiş ve nihayetinde hayattan koparılmış canlar. Patronların kazancı her daim önemsenirken, emekçilerin ölümleri bile gündem olamadı çoğu zaman.

Ölümlerin sadece sınıfsal olduğunu düşünmeyin. Bolu- Kartalkaya yangın faciasında ölen 78 canımızın ruhumuza çöken acısı da geçmiş değil henüz. ‘‘Sınıfsal değil’’ diyorum ama otelin yetersiz yangın güvenliği sistemleri, çalışmayan duman dedektörleri, işlevsiz yangın alarmları ve eksik acil çıkış ışıkları can kayıplarının artmasına neden olmuşken otelin sahibi, savcılık ifadesinde sorumluğu mutfak personeline, elektrikçiye ve güvenlik görevlilerine yükledi. Denetlemeyenler değil, denetlenenler sorgulandı. Sınıfsal eşitsizlik, bu kez küllerin arasından görünür hale geldi.

Artık hepimizin bildiği gibi, bu ülkede mutsuz olmak sıradanlaştı. Burada ifade etmeye çalıştığım nedenler ise sadece birkaçı. 

‘‘Siyaset’’ diyerek geçtiğimiz şey, yalnızca seçim zamanlarında verdiğimiz bir karar değil. Aynı zamanda her sabah gözümüzü açtığımızda karşılaştığımız gerçekliğin mimarıdır. Ancak biz çoğu zaman bu mimarideki çatlakları görmezden gelir, kişisel mutsuzluğumuzu özel hayatımızın detaylarına indirgeriz.

Hayır, mutsuzluğumuzun kaynağı biz değiliz. Mutsuzluklarımızın çoğu, bireysel tercihlerimizden değil, sistematik eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve bizi yönetenlerin kararlarının sonucudur.

Bir ülkede eğitim sistemi çürürken, sağlık hizmetleri lüks haline gelirken, adalet gücü elinde tutanın oyuncağına dönüşmüşken insanların mutlu olması beklenemez. 

Çocukların aç uyuduğu, gençlerin hayal kurmaktan vazgeçtiği, kadınların güvende hissetmediği bir toplumda bireysel huzur yalnızca ayrıcalıklı bir azınlığın erişebileceği bir lüks haline gelir.

Bu koşullarda mutsuzluk, bireysel bir ruh hali değil, toplumsal bir sonuçtur.  Ve bu toplumsal sonuç her gün biraz daha içine çekiyor bizi. 

Şimdi, evet hemen şimdi itiraz etmezsek olan bitenlere, bu mutsuzluk içinde yok olup gidecek hayatlarımız.

Bu hikaye burada bitmek zorunda değil. Bize dayatılanı kabul etmeyebilir, kayıtsız kalmamak için elimizden geleni yapabiliriz.

Sessiz kalmak, bu düzenin suç ortağı olmaktır.

Unutmayalım: Sessizlik yalnızca onay değildir, aynı zamanda geleceğin inşasında aktif bir roldür. Direnmek bazen yüksek sesle bağırmak değil, yerinden kalkmak, yok sayılanı görünür kılmaktır. Çünkü kader denilen şey, çoğu zaman itiraz etmeyen kalabalıkların suskunluğunda şekillenir.

Ya itiraz ederiz, ya da bu mutsuzluk sarmalında yavaş yavaş siliniriz…

Karar bizim, gelecek bizim, hayat bizim…

  • Alışmaya alışmak Alışmaya alışmak
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
MutsuzlukSessizlikOnay

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Geleceğin Eskileri
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Dogma, düşünme değildir!
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) 1. Bölüm
    Eda Aygan
    Eda Aygan Kurban Bayramı’nda dengeli beslenme: Lezzetin ve sağlığın dengesini kurmak Mümkün
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni anayasanın zamanı şimdi değil
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Gezi’deki projeyi kim yaptıysa saklanmasın, çıksın ortaya 
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Katılımcı bütçe için belediye başkanlarına çağrı (3)
    Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu Mutsuzlar ülkesi 
    M. Coşkun Cangöz
    M. Coşkun Cangöz Arjantinleşmedik. Ama Filipinleşebilecek miyiz?
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Yükseköğretimde kariyer odaklı ve beceri temelli eğitim
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban Meloni-Frederiksen kutsal ittifakı: Sosyal demokratların aşırı sağ ile flörtü
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin Ceza Hukukunun “Tarla Topçusu” “Maddi Gerçek” mi?
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Tül perdenin ardında saklanan Avrupa 
    Cengiz Kapmaz
    Cengiz Kapmaz İki süreç, iki strateji: Çözüm süreci ve silahsızlandırma süreci arasındaki temel 7 fark
    Mehmet Akif Koç
    Mehmet Akif Koç Türkiye’de yayıncılığın serüveni istatistiklere nasıl yansıyor?
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Rusya - Ukrayna Savaşı’nın Türkiye ekonomisine etkileri 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı