Kosova 28 Aralık’ta yalnızca sandık başına gitmedi; yönünü, dilini ve yalnızlık pahasına savunduğu devlet aklını yeniden oyladı. 2025’in son pazar günü çıkan sonuç nettir: Albin Kurti bir kez daha kazandı.
Ancak bu zafer, bir hükümetin devamından çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu sonuç; Kosova’nın dış dünyaya hangi mesafeden bakacağını, Balkanlar’daki hangi fay hatlarında duracağını ve kırılgan jeopolitiğin hangi tarafında risk alacağını açıkça ilan eden stratejik bir tercihtir.
Gazeteci olarak eski Yugoslavya’nın dağılma sürecini sahada izleyen biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim:
Balkanlar’da hiçbir seçim yalnızca iç politik bir tercih değildir. Her sandık sonucu, bölgesel dengelerde yankı bulur; bazen Saraybosna’da, bazen Tiran’da, bazen Belgrad’da, bazen Brüksel koridorlarında.
Sandık, Kosova toplumunun egemenlik dilini ve sert devlet refleksini geri çekmediğini gösteriyor. Ancak bu güçlü meşruiyet, beraberinde ağır bir stratejik soruyu da getiriyor: Bu siyaset Kosova’yı gerçekten güçlendiriyor mu, yoksa giderek yalnızlaştırıyor mu?
Kurti Kazandı, Dosya Kapanmadı
Kurti’nin zaferi, iç politikada tartışmasız bir başarıdır. Kuzeyde devlet otoritesini tesis etme kararlılığı, Sırp paralel yapılarına alan tanımama iradesi ve uluslararası arabuluculuklara mesafeli duruş, Kosova seçmeninde karşılık bulmuştur.
Ne var ki Balkan deneyimi bize şunu öğretir: Sandık kazanmak, dosyayı kapatmaz; aksine yeni bir dosya açar.
Sertlik, Balkanlar’da çoğu zaman bir refleks olarak alkış alır; fakat stratejiye dönüşmediği anda yalnızlık üretir. Devlet aklı ise yalnız sertliğe değil, zamana yayılan diplomatik sabra dayanır.
Aliya İzzetbegović’in Mirası: Sertlik ve Diplomasi Dengesi
Bosna Savaşı boyunca bu dengeyi en iyi kuran liderlerden biri hiç kuşkusuz Aliya İzzetbegovic idi. Aliya, savaşın en karanlık günlerinde bile üç ilkeyi birlikte yürüttü:
• Devletten vazgeçmedi
• Egemenlikten geri adım atmadı
• Diplomasiyi düşmanlaştırmadı
Onun farkı şuydu: Haklı olmanın yetmediğini, haklılığı anlatabilir ve yönetilebilir kılmanın hayati olduğunu biliyordu. Sertliği sahada kullandı; aklı ve sabrı masada büyüttü. Kosova bugün, Aliya’nın Bosna’da geçtiği bu tarihsel eşikte duruyor.
AB–ABD Gerçeği: Manevra Alanı Daralıyor
Kosova’nın en büyük stratejik açmazı dış cephede. Avrupa Birliği, Priştine’yi artık bir “genişleme umudu” olarak değil, yönetilmesi gereken bir sorun dosyası olarak ele alıyor. Yaptırım dili yumuşamış değil; fonlar sınırlı; üyelik perspektifi belirsiz. Brüksel’in sessiz tanımı net: Haklı ama uyumsuz.
ABD ise daha açık konuşuyor. Washington, Kosova’yı stratejik müttefik olarak görüyor; ancak tek taraflı adımlar, kuzeydeki sert uygulamalar ve diyalog dışı refleksler rahatsızlık yaratıyor. “Kontrol edilmesi gereken müttefik” tanımı, diplomaside riskli bir eşiktir. Çünkü bu eşikte müttefiklik, hızla mesafeli ortaklığa dönüşebilir.
Sırbistan: Kazanmadan Kazanan Aktör
Bu tabloda Sıebistan’ın pozisyonu dikkat çekici. Belgrad, sertleşmeden kazanç sağlayan aktör rolünü yeniden oynuyor. “Kosova uzlaşmaz” tezini güçlendirirken, AB nezdinde kendisini istikrar dili konuşan taraf olarak konumlandırıyor.
Bu, Balkanlar’ın eski paradoksudur: Biri sertleştikçe, diğeri makul görünür.
Ne Kazanıldı, Ne Kaybedildi?
Kazanılanlar
• Güçlü iç siyasi meşruiyet
• Devlet refleksi
• Egemenlik vurgusu
Kaybedilenler
• Uluslararası manevra alanı
• Ekonomik rahatlama ihtimali
• AB entegrasyon umudu
İki milyonluk Kosova bugün onurlu ama yalnız bir denge noktasında duruyor.
Bölgesel Etki: Yerel Sandık, Balkan Sonucu
Kosova’daki bu sonuç, bölgeye dalga dalga yayılıyor: Bosna’da ayrılıkçı söylemler cesaretleniyor; Kuzey Makedonya’da etnik denge daha kırılgan hale geliyor; BATO ve KFOR’un güvenlik yükü artıyor; AB’nin Balkanlar’a genişleme takvimi bir kez daha öteleniyor.
Bu nedenle Kosova seçimi, yerel bir tercih değil; bölgesel bir sonuçtur.
Devlet Sertlikle Kurulur, Barış Akılla Yaşar
Kosova halkı sandıkta net konuştu: “Devletimden vazgeçmem.”
Bu güçlü bir iradedir. Ancak Aliya İzzetbegović’in Balkanlar’a bıraktığı ders hâlâ geçerlidir: Egemenlik sandıkla kazanılır, istikrar ise akıl ve diplomasiyle korunur.
Seçim bitti. Şimdi Kosova’nın önünde önemli bir sınav var: Devleti yalnızlıkla mı, yoksa stratejik akılla mı güçlendirecek?
Balkanlar bu sorunun cevabını dikkatle izliyor. Albin Kurti; derinleşen ekonomik krizle, hızlanan göç dalgasıyla, kurulması gereken yeni hükümetle ve Mart ayında yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimiyle karşı karşıya.
Peki Kurti, sandıktan çıkan bu güçlü meşruiyeti devleti tahkim eden bir stratejiye mi dönüştürecek; yoksa Balkanlar bir kez daha, kazananı olan ama kazancı olmayan bir seçimin tanığı mı olacak?
























Yorum Yazın