MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Hamburg İslam Merkezi baskını: Güvenlik ve demokrasi perspektifleri

Ana SayfaDiş Poli̇ti̇kaHamburg İslam Merkezi baskını: Güvenlik ve demokrasi perspektifleri
Hamburg İslam Merkezi baskını: Güvenlik ve demokrasi perspektifleri

Hamburg İslam Merkezi baskını: Güvenlik ve demokrasi perspektifleri

25 Temmuz, 2024, Perşembe 04:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
"Mavi Cami" olarak da bilinen İslam Merkezi'ne (IZH) dün sabah, "İran bağlantılı olduğu" gerekçesiyle yüzlerce polisin katılımıyla baskın düzenlendi. Baskının ardından merkezin faaliyetleri tümüyle yasaklandı. Merkez, neredeyse 30 yıldır ülkede iç istihbarattan sorumlu kurum olan Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın takibindeydi ve "merkezin molla rejimine yakınlığından ötürü İslamcı/faşist yapısıyla demokrasiye karşı büyük bir tehlike oluşturduğu" kanısı artık yerleşmiş durumda.  Almanya'nın Hamburg kentinde faaliyet gösteren, halk arasında "Mavi Cami" olarak da bilinen İslam Merkezi'ne (IZH) dün sabah, "İran bağlantılı olduğu" gerekçesiyle yüzlerce polisin katılımıyla baskın düzenlendi. Baskının ardından merkezin faaliyetleri tümüyle yasaklandı. Bu oldukça önemli bir gelişme. Çünkü bu merkez, neredeyse 30 yıldır ülkede iç istihbarattan sorumlu kurum olan Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın takibindeydi ve "merkezin molla rejimine yakınlığından ötürü İslamcı/faşist yapısıyla demokrasiye karşı büyük bir tehlike oluşturduğu" kanısı artık yerleşmiş durumda.Bundan birkaç ay önce İran’ın İsrail’e yönelik füze saldırısının ardından Almanya Federal Meclisi'nde "molla rejimine karşı daha sert eylem" çağrılarının odağında yine Hamburg İslam Merkezi'nin yer aldığını gördük. O günlerde merkez epeyce konuşulmuş ve yasaklanmasına yönelik çağrılar artmıştı. Dün düzenlenen polis baskınını ve ardından merkezin faaliyetlerinin yasaklanmasını bu kapsamda ele almak gerekiyor. İçişleri Bakanı Nancy Faeser, bir yılı aşkın süredir merkezin kapatılmasını istiyordu. Faeser, dünkü baskının ardından sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada, "İslam merkezi ve alt kuruluşlarının faaliyetlerinin yasaklanması, aşırıcılığa karşı atılan tutarlı bir adımdır. Almanya'da İslamcı, totaliter bir ideolojinin propagandasını yapan bu merkezi yasakladık" değerlendirmesinde bulundu. Hamburg İçişleri Senatörü Andy Grote, merkezin yasaklanmasına ilişkin olarak, "Bugünden itibaren İran rejiminin Almanya'daki uzun kolu kesildi. Hepsi gitti" derken, Hamburg Belediye Başkanı Peter Tschentscher, "Bugün Hamburg toplumu için güzel bir gün" dedi. Muhalefet partilerinden de merkezin yasaklanmasına ilişkin kutlama mesajları geldi.
Merkez, 1953 yılında İranlı tüccarlar tarafından Mavi Cami'nin (İmam Ali Camisi) inşasını koordine etmek amacıyla kuruldu. Farklı milletlerden birçok Şii müslüman, Cuma namazı için bu camiye geliyor. Merkez aslında oldukça açık ve dışa dönük bir görüntü sergiliyor. Hamburg'da Müslüman nüfusun yaklaşık 30 bininin Şii olduğu belirtiliyor ve bunların çoğunluğu İran kökenli. Ancak birçok kişi "Molla rejimiyle olan sıkı bağlantısı" nedeniyle Mavi Cami'den uzak duruyor.

MERKEZ ASLINDA AÇIK VE DIŞA DÖNÜK BİR GÖRÜNTÜ SERGİLİYOR

İstihbarat yetkilileri zaman zaman yaptıkları açıklamalarda, "merkezin İran’ın casusluk faaliyetleri için Berlin Büyükelçiliği’nden sonra Almanya’daki en önemli ikinci yer olduğunu" öne sürüyor. Almanya istihbaratı aynı zamanda İran’ın bu merkez aracılığıyla ideolojisini yaymaya çalıştığı görüşünde. Hizbullah ve Husiler gibi Almanya tarafından "terörist grup" olarak sınıflandırılan örgütlere övgüde bulunduğu için merkezin Başkan Yardımcısı Süleyman Musevi bir süre önce sınır dışı edildi. Polis geçen yıl ayrıca, “Lübnan Hizbullahı ile bağlantı şüphesi ve dini aşırılık yanlısı” oldukları gerekçesiyle ülke genelinde merkeze bağlı 54 cami derneğine baskın yaptı. Merkez, bu suçlamalar nedeniyle Müslüman toplulukların bünyesinde yer aldığı Hamburg Şurası’ndan ayrılmak zorunda kaldı.Hamburg İslam Merkezi'ne biraz daha yakından bakalım. Merkez, 1953 yılında İranlı tüccarlar tarafından Mavi Cami'nin (İmam Ali Camisi) inşasını koordine etmek amacıyla kuruldu. Farklı milletlerden birçok Şii müslüman, Cuma namazı için bu camiye geliyor. Merkez aslında oldukça açık ve dışa dönük bir görüntü sergiliyor. Merkez bünyesinde vatandaşlar için belirli günlerde "açık kapı günleri" düzenleniyor, politikacılar iftar yemeğine davet ediliyor ve diğer inançlara mensup insanlar ağırlanıyor. Hamburg'da Müslüman nüfusun yaklaşık 30 bininin Şii olduğu belirtiliyor ve bunların çoğunluğu İran kökenli. Ancak birçok kişi "Molla rejimiyle olan sıkı bağlantısı" nedeniyle Mavi Cami'den uzak duruyor. Merkez Başkanı Mohammad Hadi Mofatteh'in, geçen yıl Kasım ayında yapılan polis baskınının ardından, "Yüz kere daha gelebilirsiniz, saklayacak hiçbir şeyimiz yok" demesi günlerce konuşulmuştu. Ancak dünkü baskınla birlikte iç istihbaratın eline, merkezin molla rejimiyle güçlü bağlantılara sahip olduğuna dair sağlam kanıtlar geçtiği yazılıyor Alman medyasında.
Bununla birlikte, merkezin kapatılmasını, "demokrasinin kendisini savunma refleksi" olarak değerlendirmek gerekiyor. İçişleri Bakanlığı, ülkede aşırı sağcı ya da neonazi eğilimli başka dernek ve diğer yapıları da yasaklıyor. Yalnız bu yasaklama ve kapatma uygulamalarının ardından faşistler hemen yollara dökülüyor. Faşistler, hoşlarına gitmeyen bu durumları, "Hani demokrasi vardı? Hani düşünceyi ifade özgürlüğü vardı? Ne oldu şimdi? Neden kapatma ya da yasaklama uygulanıyor" şeklinde protesto ediyorlar.

NEDEN BU KADAR UZUN SÜRDÜ?

Alman emniyetine göre, merkezin yöneticileri doğrudan İran rejimi tarafından atanıyor.  Merkezin amacının, "İran devlet ideolojisini ve İslam devrimini başka ülkelere ihraç etmek" olduğu iddia ediliyor. En son Hamburg Anayasayı Koruma Teşkilatı Raporu'nda, "Hamburg İslam Merkezi, Tahran rejiminin Avrupa'da İran devlet ideolojisi doğrultusunda Şii İslam'ın antidemokratik ve antisemitik yönelimini oluşturmakta kullandığı için önemli bir araç" olarak tanımlanıyor.Öte yandan, merkeze düzenlenen baskının ardından kamuoyunda, "İç istihbarat 30 yıldır bu merkezi takip ediyor. Merkezin faaliyetlerinin yasaklanması neden bu kadar uzun sürdü" sorusu sıkça yöneltiliyor. Yetkililer bu soruyu, "Almanya'da sivil toplum örgütü kategorisinde faaliyet gösteren merkezlerin yasaklanmasına yönelik ciddi kanuni ve bürokratik engeller var. O nedenle süreç uzadı" şeklinde yanıtlıyorlar. Tam da bu nedenle Hamburg Senatosu, yıllarca İslam Merkezi'ni aktif bir ortak olarak kent yönetimine dahil etmeye çalıştı. Senatonun, "bu şekilde şehirdeki Müslümanlarla birlikte yaşamı kurumsallaştırmayı amaçladığı" ifade ediliyor ama bu girişim de başarılı olamadı. Merkez, molla rejimiyle bağlantılarını koparmadığı için 2022 yılında Hamburg İslam Şurası'ndan ayrılmak zorunda kaldı. Son olarak İran'da Mahsa Amini adlı genç bir kadının başörtüsü takmayı reddettiği için işkencede vahşice katledilmesinin ardından merkeze yönelik baskılar iyice arttı ve sonunda mesele dünkü baskına kadar geldi.Bununla birlikte, merkezin kapatılmasını, "demokrasinin kendisini savunma refleksi" olarak değerlendirmek gerekiyor. İçişleri Bakanlığı, ülkede aşırı sağcı ya da neonazi eğilimli başka dernek ve diğer yapıları da yasaklıyor. Yalnız bu yasaklama ve kapatma uygulamalarının ardından faşistler hemen yollara dökülüyor. Faşistler, hoşlarına gitmeyen bu durumları, "Hani demokrasi vardı? Hani düşünceyi ifade özgürlüğü vardı? Ne oldu şimdi? Neden kapatma ya da yasaklama uygulanıyor" şeklinde protesto ediyorlar. Aslında demek istiyorlar ki, "bırakın bizi rahat rahat insanlara faşizm, karanlık dayatalım..." Yok öyle 3 kuruşa 5 köfte. Dünya böyle otoriter faşistlerle dolu. İktidara gelene kadar dünyanın en büyük demokratları oluyorlar, iktidarı ele geçirince, "Demokrasi bizim için bir tramvaydı. Bindik, indik" vs. Bir ton zırva... Bana göre, demokrasi kendisini her türden faşizme karşı kesin ve net bir şekilde korumalı. Kimsenin demokratik kanalları kullanarak demokrasiyi aşındırmasına izin verilmemeli. Çünkü faşizm bir düşünce değildir. Kesinlikle, "faşizmin insanlık suçu olduğu" inancından bir milimetre dahi geriye çekilmemek gerekiyor. Tarihçi Peter Staudenmaier, bir yazısında "İnsanlığı doğadan, hayatın bütünlüğünden ayırmanın onun kendi yıkımına ve ulusların yok oluşuna sebep olduğunu anlamış bulunuyoruz" diyor. Faşizm işte bunu yapıyor. Bugün de dünya siyasetinde izlerini gördüğümüz ur-faşizm irrasyoneldir ve onun için ulusal bir kimliği oluşturabilecek tek şey "ötekiler"dir ya da eş deyişle "düşmanlar"dır. Okült öğeler üzerine bina edilen faşizmin bu derece kıyıcı ve acımasız oluşunu açıklarken kelimelerin yetersiz kaldıkları aşikâr. Umberto Eco bir makalesinde, “Naziliğin bir ırkçılık ve ari ırkına mensup seçilmiş insanlar kuramı vardı; kesin bir şekilde tanımladığı bir yozlaşmış sanat anlayışına, bir irade gücü ve insan felsefesine sahipti” diyor. İşte faşist cehaletin toplam kimyası…Sonuç olarak, Almanya'da demokrasi kendisini korumaya yönelik güçlü refleksler sergilese de sıkıntı büyük. Almanya ve diğer ülkelerde giderek güçlenen faşist yapılar meselesi; özgürlük, insan onurunu muhafaza, barış, eşit haklar ile vicdan ve din özgürlüğü perspektiflerinde şekillenen AB'nin kurum ve kuruluşlarıyla üstesinden gelebileceği sınırın ötesine geçmek üzere. Almanya dahil olmak üzere AB'nin her tarafında amaçları demokrasiyi yürürlükten kaldırmak ve AB'yi dağıtmak olan faşist yapılar güç kazanıyor. Tam bu noktada soru şu olmalı bana göre: "Demokrasiler kendilerini yok etmeye güdümlü siyasi hareketlere ne kadar tahammül göstermeli?" Bu soruya, demokrasiyi korumak ve yaşatmak görevini üstlenenler tarafından verilecek yanıt, demokrasiye inanan, tüm farklılıkları renk kabul eden, birbirlerini yargılamayan, saygıyı ve nezaketi yücelten insanlar için hayati derecede önem taşıyor.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı