MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Johannesburg’da ilk intiba

Ana SayfaGezi̇Johannesburg’da ilk intiba
Johannesburg’da ilk intiba

Johannesburg’da ilk intiba

10 Mayıs, 2024, Cuma 21:44
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
“Yani ortaya suçun, şiddetin, kanunsuzluğun ve kaba kuvvetin günlük düzeni belirlediği bir kent ortaya çıkıyor. Demek […] eşkıyalık bu kentin doğuştan taşıdığı, bir ben veya doğum lekesi gibi bir şey.”Gelmeden önce Johannesburg’a dair karıştırdığım kitapların hepsinde aynı ikaz var: Gece çıkmayın, sokakta yürümeyin, takıp takıştırmayın, yalnız kalmayın yoksa gaspa uğrarsınız, soyulursunuz.Ayrıca, “dünyanın en tehlikeli şehirleri” listesinde zirveyi hep zorlayan performansından hiç vazgeçmemiş Johannesburg.Ben de bir şehir sokaklarında kaybolmadan nasıl gezilir hiç bilmiyorum.Anlatılarda biraz abartı olduğunu düşündüm ama herkes de aynı ölçüde abartamaz ya, işin içinde bir tuhaflık olduğu belli.Buraya elini kolunu sallayarak gelmek, ne bileyim hemen her şehirde yapılan sıradan turistik etkinliklerden biri olan alandan araç kiralayıp dilediğince sürmek gibi mefhumlar henüz kıtanın bu yakasına uğramamış.Havaalanına geldim, beni karşılayan kişi, “dün akşam fasulye yedim,” dercesine, “geçenlerde bankadan para çekmiştim,” dedi bütün rahatlığıyla, “meğer takip etmişler, ileride arabayı sıkıştırdılar, silah çektiler, soyuldum.”Bu güzel anekdotu münferit kategorisine koyup yeni ayak bastığım bu kıtaya dair önyargılara kapılmamaya kararlıydım.Johannesburg’daki şoförümle buluştuk, Shaun, eski bir paralı asker, sağolsun, beni bacak boyunda bir otomatik tüfekle karşıladı -bir buket çiçekle karşılayacak hali yok ya.
Büyük bir heykelinin de yer aldığı Nelson Mandela meydanı şık lokantalarla çevrili, küçücük ama çok güvenli olduğu vurgulanan bir meydan.
Neyse, ikisinin arka arkaya gelmesi de tesadüf olabilir, diye içimden geçirdim, enseyi karartmamak lazım.Yola çıktık gidiyoruz, ama ben evlerin hiçbirini göremiyorum, varsa yoksa üstü sıra sıra elektrikli tellerle çevrili kalın duvarlar.Tabii insanların kendi güvenliğini sağlama çabasında aşırıya kaçması bir yere kadar makul görülebilir ama ya dış dünyayla iletişimi tamamen kesmek?Derken bir başka tabela dikkatimi çekmeye başladı: “Armed response”.Hani bizde “Dikkat, köpek var!” tabelası asılır ya, bu da aynı hesapça asılmış, yalnız tek farkı “Silahla mukabele ederim,” demesi.Yani, “aklında bile geçirme, tetiği çeker vururum.”Beyrut’ta bir ambulansın kapısında gördüğüm “Kalaşnikofla girilmez” uyarısından sonra bana en absürt gelen ikaz sanırım bu oldu.Sonra bunun hayli sıradan bir tabela olduğunu fark ettim.Bazı mahallelerin özel güvenlik şirketleri tarafından korunduğunu ve giriş çıkışların denetlendiğini öğrendim.Shaun beni Johannesburg’un en mutena bölgesi olan Sandton’daki Da Vinci adlı otele bıraktı.Böylece, şehrin merkezini keşfe çıktım.Anlatması gerçekten çok güç, otelin alt katı devasa bir kapalı alışveriş merkezi ve Johannesburg’un meydanı dedikleri yer de bu alışveriş merkezinin avlusu.Büyük bir heykelinin de yer aldığı Nelson Mandela meydanı şık lokantalarla çevrili, küçücük ama çok güvenli olduğu vurgulanan bir meydan.Kalın ve yüksek duvarların içinde bir küçük yaşam alanı kurulmuş, her yanda kameralar ve silahlı güvenlik görevlileri var.Bu alanların güvenliği ve rahatlığı uğruna şehrin güvenliğinden vazgeçilmiş gibi.“Kamu düzeni” diye bir düşünce kırıntısı dahi kalmamış.
Johannesburg’un plaka kodu olan GP, halk arasında “Gangsters Paradise”ın kısaltmasına dönüşmüş -“Çetelerin Cenneti”.
Toplu taşıma kullanmamayı, onsekizini dolduran herkesin arabası olmasını, herkesin her yere arabayla gidip dönmesini, hava karardıktan sonra sokağa çıkılmamasını, pek çok mahalleye gidilmemesini, sokaklarda yürünmemesini, meydan diye alışveriş merkezi avlusunun tanımlanmasını, tekinsiz muhitlerde hiçbir trafik işaretine riayet edilmemesini, silah bulundurmayı, etrafı kolaçan etmeyi, nakit para taşımamayı, evin camından duvar ve tel örgü görmeyi, sonsuz tedbiri ve daha birçok şeyi kanıksamışlar.Bunlar benim anlayabileceğim şeyler değil, hoşlanabileceğim şeyler hiç değil.Yüzde 45 olan işsizlikten daha kötü olan tek şey gelir dağılımındaki adaletsizlikmiş.Böyle olunca, teneke mahallelerde yaşayan yoksul kesim ile zenginler arasına çitli duvarlar gerilmiş.Bu gelir adaletsizliğine Apartheid’ın mezalimini, madende çalıştırılan kölelerin çığlığını ekleyin.Johannesburg’un plaka kodu olan GP, halk arasında “Gangsters Paradise”ın kısaltmasına dönüşmüş -“Çetelerin Cenneti”.Hali vakti yerinde olan azınlık için hayatın burada bir cennet olmasının bedelini, şehrin kuruluşundan bu yana geniş yoksul kesim ödemeye koyulmuş.Johannesburg’un kuruluşu daha dün, mazisi ikiyüz seneye dayanmıyor.Her şey burada altın ve elmas madenlerinin bulunmasıyla başlıyor aslında.Beyaz adamın bu madeni çıkaracak köleye -artık köle yerine “ucuz emek” deniyor- ihtiyacı var.Dolayısıyla, şehrin nüfusu beyaz azınlığın kırbacı altında çalışan siyahlardan oluşuyor.Murat Belge, seyahatnamesinin ikinci cildinin Güney Afrika’yı anlattığı bölümünde düşünemediğim bir tespitte bulunuyor.Madende çalışanların erkek olduğunu söyledikten sonra, bu insanların içkiye ve kadına gereksinim duyduklarını, bunun da derhal mafyöz yapıları doğurduğunu anlatıyor.“Yani ortaya suçun, şiddetin, kanunsuzluğun ve kaba kuvvetin günlük düzeni belirlediği bir kent ortaya çıkıyor. Demek […] eşkıyalık bu kentin doğuştan taşıdığı, bir ben veya doğum lekesi gibi bir şey.”Eşkıyalık ve gasp bir kentin hamurunda varsa, modernizm bunu kesip atabilir mi?Uzunvadede evet, atacağı mukadder, ama anlaşılan o günlere daha var…Bakın akşam oldu, hava karardı.Ben de pek çok Johannesburglu gibi yürüyüşe çıkmıyor, odamda oturuyorum.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı