MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Ferit Edgü’nün Yazını ve Poetikası -2

Ana SayfaGenelFerit Edgü’nün Yazını ve Poetikası -2
Ferit Edgü’nün Yazını ve Poetikası -2
10 Eylül, 2024, Salı 07:25
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yalın Alpay
Yalın Alpay

Edgü İnsanı konu edinirken, onu bir bütün olarak ele almaya girişmiş olsa da, insanın bir bütün değil, bir eksiklik olduğu kanaatindeydi diye düşünüyorum. Tamamlanmalara değil, yarım kalmalara inanıyordu. Dünyada sürekliliklerden çok süreksizlikler görüyordu.

Çözüm yerine Yorum

Yargılayan bir yazar olmadığı için, Edgü’de çözüm önerileri de yoktur. Edgü, olup biteni tespit etme, tespitlerini betimleyerek verme; yani onları araçsallaştırmadan sunma becerilerini öne çıkarır. Böylece, halihazırdaki durumları, Edgü pencersinden betimlemeye yani Edgüce yorumlamaya girişir. Bu yorumlar “olması gerekeni” göstermezler, “olup biteni” betimlemeye çalışırlar. Edgü yaklaşımını şöyle özetler: “Bizim yazarlarımızdan büyük bir çoğunluğu, niçin, insanları anlamak, insanlarla anlaşmak yerine, reçete yazmayı yeğliyor? (…) Ben bir yazarım. Yalnız bir yazar. Yani yazan bir kişi. İnsan ruhunun mühendisi falan değilim. Benden herhangi bir konuda bir çözüm ya da bir öneri beklenmesin”. (Edgü, 2019, s. 16)

Hareket halindeki, dönüşüm içindeki dünyayı sabitlere dayanan yargılarla karşılamak, dünyayı “olduğu haliyle” görmeye vurulan ağır bir darbedir. Ferit Edgü, yaşamı, sanatı, insanları, fikirleri yargılamaya değil, yorumlamaya çalışıyordu. Anlamak, yargılamanın değil, yorumlamanın bir fonksiyonudur. Yargı sabitlere bağlıyken, yorum hareketli dünyaya uyum sağlayabilen bir elastikiyete sahiptir. Yargının aksine, farklı şartların farklı alaşımlara, nedenlere, sonuçlara, güdülere, arzulara yol açabileceğini kabul eder yorum.

Bir konuda “reçete yazan”, o konuda yargıçlığını gerçekleştirmiş, kesin yargısını ortaya koymuş, neyin olması gerektiğini buyurmuş kişidir Edgü için; bir “Yasa Koyucu”dur. Ve Edgü’ye göre “Yasa Koyucu yerinde sayandır. Yaratıcı ise (karanlıkta ya da dört duvar arasında bile) durmadan ilerler.” (Edgü, 2019, s. 55) Edgü’ye göre “yeni çözümler, öneriler getirmek değil, yeni sorular getirmek” (Edgü, 2019, s. 122) gerekir.

Anadilinde yazan yazarların ürettikleri metinlerde, dile olan hakimiyetleri sayesinde yer alan yan anlamlar, dil oyunları, metaforlar, söz sanatları, ses düzeni başka dillere çevrilirken, diğer dillerin bu biçemsel özellikleri temsil edememesi yüzünden buharlaşırlar.

Biçem (Üslup)

Edebiyatın en derin örneklerinin çoğu, etkilerini en sıradışı olanların şatafatlı anlatımlarına değil, sıradan olanların sıradışı anlatımlarına borçlular. Oysa çoğu yazın üreticisi anlatmak için en sıradışı olanların peşine düşerler. Böylece çoğu yazın üreticisi edebiyat kuramlarına değil, meydana gelen sıradışılıkları açıklamak için kullanabileceği ekonomik, sosyolojik, tarihsel analizlere başvururlar – evet, ne yazık ki büyük bir bölüm de hiçbir şeye bakmaya gerek duymuyor. Böylece edebiyatın yeni biçem olanakları da ortadan kalkar. Oysa bir metni edebi kılan, onun anlattığı konudan çok, anlatı biçimlerinin nitelikleridir. Bu dilsel olarak da, kuramsal olarak da geçerlidir; anlatının dilsel ve kuramsal yenilikleri, olanakları, zenginlikleri biçemin varlığını, etkinliğini, yetkinliğini belirler. “Yalnız neyi anlatmak değil, nasıl anlatmak da başlıca tasalarımdan biri” (Edgü, 2019, s. 15) diyen Edgü, biçemi hiçbir zaman rastgeleliklere bırakmaz ve onu çalışmalarının asli unsurlarından birisi olarak kurar. Böyle yapmayanları da eleştirir: “Roman yazmak için iktisat, toplumbilim, tarih çalıştıklarını söyleyen yazarlara sorasım geliyor: ‘Arada bir, roman sanatı [kuramı] üzerine de çalışmaya vakit bulabiliyor musunuz?’” (Edgü, 2019, s. 178)

Edgü’ye göre, biçemi olmayan bir büyük yapıt yoktur; “ortak dilden yola çıkar yazar. Ama bu dili kişisel bir dil durumuna getirmek zorundadır. Ortak dille hiçbir büyük yapıt yaratılamaz”. (Edgü, 2019, s. 135) Edgü için, kişisel dilde içerik ve biçim iç içe geçip üsluplaşarak, biçemi oluşturur. Kendisi de biçem üzerinde özellikle çalışmış ve hatta salt bu konuya odaklanan bir kitap da yayınlamıştır: Yazmak Eylemi.

Ferit Edgü, Yazmak Eylemi’nde, anlatılacak konunun sayısız anlatılabilme yöntemi olduğuna ışık tutmak adına, bir olayı 101 farklı şekilde anlatır: “101 metin yazdım. 1001 metin de yazabilirdim. Ama, okuyucuya, bir olayın birden çok yazım olanağının olduğunu göstermeye sanırım bu kadarı yeter”. (Edgü, 2022, s. 8) Edgü bu fikri Fransa’daki ünlü edebiyat akımı Oulipo’nun kurucularından Raymond Queneau’nun Biçem Alıştırmaları kitabından almıştır. Queneau 1947’de yazdığı bu kitabında sıradan bir öyküyü 99 farklı şekilde anlatır. Hatta Edgü önce bu kitabı çevirmeye girişir fakat kitabı çevirirken, “Fransız dilinin olanak ve yetenekleri içinde düşünülmüş bu metinlerden birçoğunu Türkçeye çevirmenin olanağı”nın olmadığına karar vererek, “böylesi bir alıştırmayı Türkçenin olanakları içinde denemenin daha doğru olacağını” (Edgü, 2022, s. 8) düşünür ve bir biçem çalışması olarak Yazmak Eylemi’ni kaleme alır. – Bu arada söylemeliyim ki, Armağan Ekici, Ulysses’te olduğu gibi, Biçem Alıştırmaları’nın çevirisinde de harika bir iş çıkarmış. - (Queneau, 2019)

Anadilinde yazan yazarların ürettikleri metinlerde, dile olan hakimiyetleri sayesinde yer alan yan anlamlar, dil oyunları, metaforlar, söz sanatları, ses düzeni başka dillere çevrilirken, diğer dillerin bu biçemsel özellikleri temsil edememesi yüzünden buharlaşırlar. Bu yüzden yabancı yazarların üst düzey metinleri Türkçeye çevrildiklerinde, her çeviride zorunlu olduğu üzere, biçem pek çok yandan kayıplara, çarpıklıklara uğrar. Oysa anadili Türkçe olan ve dili çok iyi kullanan Edgü’nün metinleri hem içerik olarak dünya standardını sağlıyor hem de biçem olarak, bir çeviriye maruz kalmadığı için rasyonel içeriği sarmalayan her türlü yan anlam, dil oyunu, metafor, söz sanatı, ses düzeni gibi irrasyonel yazını bir Türk okura kayıpsız şekilde sunuyor. Böylece İngilizceniz ne kadar iyi olursa olsun, James Joyce’un Ulysses’te ya da Finneganın Vahı’nda ürettiği tüm bu biçem, bu irrasyonel yan, anadili İngilizce olmayan tüm dünya okurlarının büyük oranda algısından kaçarken, anadili Türkçe olan bir okur için Ferit Edgü’nün yaptığı tüm bu oyunlar algınıza takılıyor. Edgü’de içerik ve biçem, Türk okurlar için bir kaldıraç sunarak, bir arada hareket edip, zihinsel ve estetik bir hazzı birlikte oluşturuyor. Bu, anadili Türkçe olan okurlar için çok kıymetli zira böylesi metinler bizim dilimizde daha az bulunuyor.

Descartes sonrası felsefenin yaptığı şekilde insanı zihin ve beden olarak ikiye bölmemiş, onu bir bütün olarak ele almış; duygularla arı aklı bir arada temsil eden yazılar üretmişti fakat bu yazılar insanın zaafları, eksiklikleri, yetersizlikleri, süreksizlikleri üzerineydi; insan onda hiçbir zaman şanlı, kutsal, mağrur ve muzaffer bir varlık olmamıştır. Eksik, çelişkili, tedirgin, ürkek, yenik bir varlıktır Edgü için insan ve varlığı da sanki öyle görünüyor ki: s a ç m a d ı r.

Bitirirken

Edgü, yazım kuramları üzerine çalışmayı ön planda tutan, yazının her alanında yapıt üretmiş, bu yapıtların hiçbirisinde - üzerinde yıllarca çalışmış olduklarında dahi - belli bir sayfa sınırını aşmamış, metinlerinin başlangıçları ile sonları arasındaki sayfa sayısını her zaman az tutmuş, giriş-gelişme-sonuç üçlemesine inanmamış, fragmanlara tutunmuş/bölünmüş anlatılarıyla kendisini ortaya koymuş, bireyi felsefi ve sanatsal açılardan bir bütün olarak ele alan ve bunu edebiyat kuramlarının sağladığı olanaklar zenginliğinde anlatan bir düşün, estetik ve yazın insanıydı.

İnsanı konu edinirken, onu bir bütün olarak ele almaya girişmiş olsa da, insanın bir bütün değil, bir eksiklik olduğu kanaatindeydi diye düşünüyorum. Tamamlanmalara değil, yarım kalmalara inanıyordu. Dünyada sürekliliklerden çok süreksizlikler görüyordu. Descartes sonrası felsefenin yaptığı şekilde insanı zihin ve beden olarak ikiye bölmemiş, onu bir bütün olarak ele almış; duygularla arı aklı bir arada temsil eden yazılar üretmişti fakat bu yazılar insanın zaafları, eksiklikleri, yetersizlikleri, süreksizlikleri üzerineydi; insan onda hiçbir zaman şanlı, kutsal, mağrur ve muzaffer bir varlık olmamıştır. Eksik, çelişkili, tedirgin, ürkek, yenik bir varlıktır Edgü için insan ve varlığı da sanki öyle görünüyor ki: s a ç m a d ı r.

---

Sözü Geçen Çalışmalar

Edgü, F. (2019). Tüm Ders Notları. İstanbul: Alfa.

Edgü, F. (2022). Yazmak Eylemi. İstanbul: Alfa.

Queneau, R. (2019). Biçem Alıştırmaları. Çeviri: Armağan Ekici. İstanbul: Sel.

 

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yalın Alpay
    Yalın Alpay

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı