Türkiye’nin tek bir gündemi yok. İktidar ustalıklı bir kampanya yürüterek, muhalefetin gerçek gündeme eğilmesini başarıyla engelliyor.
Uzun yıllar sonra ilk kez yerel yönetimlerde iktidara gelen, CHP’nin başarısını genel seçimlere kadar sürdürmesi, önlenmek isteniyor. Seçilmiş Belediye Başkanları ve Belediye Meclisi üyeleri, bürokratlar peş peşe tutuklanıyorlar. AKP’ye geçmeyi ya da en azından CHP’den istifa etmeyi kabul edenlere ise dokunulmuyor. İleride yargının siyasallaşmasına ilişkin somut örnekler arandığında, bu dönemin literatüre geçeceğine hiç kuşku yok.
İstanbul Belediyesi'nde yıllar önce ortaya çıkarılan İSKİ skandalının güncellenmiş örneğini yaşıyor gibiyiz. AKP bu kez yandaş medyanın yardımıyla, 23 yıllık iktidarı boyunca kendisine yöneltilen yolsuzluk iddialarını, CHP’ye karşı koz olarak kullanıyor.
Kuşkusuz bu süreçte salt iktidar yandaşları değil, CHP içinde son kurultayın ardından başlayan iç hesaplaşma istekleri de körüklendi. Ancak İstanbul İl Örgütüne dönük başlatılan operasyon, bu aşamada partide safları sıkıştırmanın ötesinde sonuç vereceğe benzemiyor.
Büyük olasılıkla dananın kuyruğu 14 Eylül Ankara Tandoğan Meydanı'ndaki kalabalıkların tavrına ve 15 Eylül'de önceki Kurultay hakkında verilmesi istenilen, “mutlak butlana” ilişkin karara göre kopacak.
Bu arada önemli bir girişim kamuoyunun gündeminde yeterince tartışılamadı. İktidarın İstanbul Boğazı'ndaki iki köprü ile bazı otoyolların geçiş ücretlerini toplama yetkisinin, yurtdışındaki kuruluşlara devredilmesini amaçlayan arayışları, medyaya yansıdı, ancak yeterince karşılık bulduğu söylenemez.
Hazine ve Maliye Bakanlığının kaynak arayışı, Osmanlı’nın son döneminde ödenemeyen borçları karşılamak amacıyla çıkarılan, ”Muharrem Kararnamesini” anımsattı.[1]
Köprü ve otoyolların geçiş ücretlerinin yabancı yatırımcılara devri, kuşkusuz 144 yıl önce yayınlanan bir kararnamenin, günümüzdeki gelişmelerle birebir örtüştüğünü göstermez. Ancak bir buçuk yüzyıl aradan sonra, ekonomide gözlenen ürpertici benzerlikler de inkar götürmez.
Osmanlı’da gelirlerin, yabancılara devri Anadolu’da yaşayanların “Reji” adını verdikleri bu kuruma, özellikle tütün fiyatlarını ve üretim miktarını belirleme yetkisi veriyordu. Reji süreç içinde kendi silahlı gücünü oluşturarak, üretici köylüler üzerinde ağır baskılar uyguladı. Baskılardan söz eden türküler hala Ege’de söylenir.
Eğitim ve kadın-erkek eşitliğinde şaşırtıcı biçimde geri gidilmiş olsa da benzer olayların, bir kez daha yaşanmaları, günümüz koşullarında söz konusu değil. Ancak Köprü ve otoyol geçiş ücretlerinin yurtdışı işletmecilere devrinin, önemli bir gelir kaynağının (ulaşım altyapısı gelirlerinin) yabancılara aktarılması anlamına geleceği de unutulmamalı.
Gelir kaynaklarının yabancı yatırımcıların eline geçmesi, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Lozan’da, savaşı kaybeden işgalcilerin kaldırılmasına şiddetle karşı çıktıkları, “kapitülasyonların” benzerini günümüz koşullarında yeniden gündeme getirebilir.
Yaşadığımız ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon, dış borç yükü ve bütçe açıkları, altyapı gelirlerinin devri arayışını tetiklemeye başlamış olabilir. Medyada yer alan haberler, bu tür bir özelleştirmenin borç yükünü hafifletmek veya nakit akışı sağlamak için düşünüldüğünü çağrıştırıyor.
Uzun süreli ayrıcalıkların uluslararası yargı aracılığıyla güvence altına alınması, geçmişte Osmanlı’nın son döneminde tütün tekelinin 30 yıllığına devredildiği “reji”yi anımsatıyor.
Günümüzde köprü ve otoyolların işletme haklarının uzun süreli sözleşmelerle devri, reji' nin uzun süreli imtiyazına benzer bir yapı yaratabilir.
Osmanlı son döneminde yarı sömürge konumuna gelmeyi, hanedanın saltanatı sürdürmek adına kolaylıkla benimsedi. Kamu Gelirlerinin Denetim ve toplanması, rejiye devredildi. Tütünden alınan vergi ve gelirler doğrudan Reji tarafından toplandı. Kısaca kamu yönetimi devre dışı bırakıldı.
Günümüzde köprü ve otoyol geçiş ücretlerinin yabancı işletmeciler tarafından toplanması, pratikte kamu gelirlerinin bir bölümünün kamunun kontrolünden çıkması. anlamına gelecektir.
[1]“II. Abdülhamit’in 15 Ekim 1881 tarihinde yayınladığı kararname, alacaklı devletlerin isteklerine göre hazırlanmıştı. Osmanlı vergi gelirlerinin önemli bölümünü toplamak ve alacaklılara dağıtmak amacıyla, “Düyun-u Umumiye” idaresi kuruldu. Alacaklılar adına; İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya, Hollanda ile borçlu Osmanlı Devleti adına birer temsilciden oluşan kurul, Devlet-i Aliye’nin maliyesi ve vergi gelirlerinin yönetimini yabancılara devretti. Böylece Osmanlı ‘nın egemenlik hakları da yabancıların ellerine geçti.”

Yorum Yazın