MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Dünya Mimarlık Günü\'nde: Mimarlığı özgürleştirmek nasıl mümkün olabilir?

Ana SayfaKentDünya Mimarlık Günü\'nde: Mimarlığı özgürleştirmek nasıl mümkün olabilir?
Dünya Mimarlık Günü\'nde: Mimarlığı özgürleştirmek nasıl mümkün olabilir?
05 Ekim, 2024, Cumartesi 07:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş

Mimari fikir üretimi alanını yeni dimağlara açarak, köşe başlarını tutmuşlardan, kamu imkanlarını kendi çıkarları için kullanan imtiyazlı zümrelerden özgürleştirmek. Bu şekilde bir aracılık hizmetine indirgenmiş olan mesleki alanı kitleler için daha yararlı hale getirmek. Bu yüzden bence Dünya Mimarlık Günü’nün gündeme getirdiği soru şu: Mimarlığı özgürleştirmek nasıl mümkün olabilir? 

“Dünya Mimarlık Günü” (7 Ekim) yaklaşıyor. UIA’nın (Uluslararası Mimarlar Birliği/International Union of Architects) önderliğinde 1985 yılından bugüne her yıl Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Habitat Günü'ne paralel olarak Ekim ayının ilk Pazartesi günü “Dünya Mimarlık Günü” olarak kutlanıyor. Dünyanın birçok yerinde meslek örgütleri çeşitli etkinlikler düzenliyorlar.

2024 teması “Empowering the Next Generation in Participatory Urban Design / Katılımcı Kentsel Tasarımda Gelecek Nesli Güçlendirmek” olarak belirlendi. 

Belirlenen bu temaya göre Uluslararası Mimarlar Birliği, genç mimarları katılımcı süreçlerin aktörleri olmaları için teşvik ediyor. Dirençli kentsel ekonomilerin güçlendirilmesine, özellikle sürdürülebilir pratiklerin kentlerin iyileşmesindeki önemine dikkat çekiliyor. Dünya Mimarlık Günü’nün alt başlıkları arasında, enerji verimliliği, atık yönetimi, sürdürülebilir malzemelerin kullanımı ve tanıtımı ile sürdürülebilir kentsel hareketlilik gibi kavramlar yer alıyor.

Dünya Mimarlık Günü'nün teması "katılım" ve "gelecek nesli güçlendirmek".

İki anahtar kavramı birbiriyle ilişkili olarak ele alındığında bu yılki tema bana bir entelektüel uğraş olan mimarlığın temel sorunsalını ortaya koyuyor gibi geliyor:

Bu sözleri bence bir paradigma değişimi önerisi gibi de okumak mümkün.

Buna karşılık şunu söyleyenler de oluyor: “Nereden bakarsanız durum felaket!  

İstanbul gibi bir şehrin geldiği hale bakın. Bu ülkede yaşayan insanlar kültürsüz. Göçebe bir toplumdan geldikleri için tasarım konusunda çok yeteneksizler!” 

Türkiye’de mimarlığın durumunu kültürsüzlüğe, cahilliğe bağlayanların yaşadığı depresif durum patolojik sonuçlar yarattığı kadar arkasındaki meseleyi sorgulamayı, eğitimi, düşünce alanını özgürleştirmeyi, yenilemeyi engelliyor.

DEPRESİF DURUM, SORGULAMAYI ENGELLİYOR

Onlara göre sorun gayet basit. Ötekileştirmenin, ırkçılığın bu kadarı olur, bir şaka da olsa. Ayrıca bu ülkede çok yetenekli mimarlar, tasarımcılar var. Çağımızın antropologları, bilim insanları Büyük Savaş sonrasında kültürler arasında ayrım yapan (kendi kültürünü yücelten ve diğerlerini aşağılayan) düşünce akımlarını sorguladılar. Ayrımcılığın, ırkçılığın savaşlara yol açtığını gösterdiler. Hatta bu amaçla Birleşmiş Milletler Eğitim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun kuruluşuna neden bile oldular.

Oysa şehirlerin, kasabaların, köylerin yakın tarihlerdeki mimari peyzajına baktığınızda, böyle bir sorun olduğu görülmüyor. 

Türkiye’de mimarlığın durumunu kültürsüzlüğe, cahilliğe bağlayanların yaşadığı depresif durum patolojik sonuçlar yarattığı kadar arkasındaki meseleyi sorgulamayı, eğitimi, düşünce alanını özgürleştirmeyi, yenilemeyi engelliyor. Bu yüzden bence sorunu zannedersem biraz da bu "muhalefet" etme biçiminde aramak gerekiyor.

Peki öyleyse nedir bu karşılaştığımız durum?

Ortada evet, çok ciddi bir sorun var. Türkiye’de şehirler yaşanmaz hale geldi.

Bu sorunu anlayabilmek ve değiştirebilmek için zannedersem bize gösterilene değil, gösterilmeyene bakmak gerekiyor.

Çünkü eleştiriyor gibi yapanlar, sesi çıkanlar çoğu zaman bizi imgeler üzerinde konuşmaya zorluyorlar.  

Böylece kendi sorumluluklarını gizliyorlar. 

Örneğin imtiyaz sahipleri yıllarca “çarpık şehirleşme” gibi bir kavram kullandılar. Gecekondu bölgelerinde, yoksul semtlerde çalışan mimarlık öğrencilerini, hocalarını ötekileştirdiler. Sanki kendileri plan ve projeleri yaptıkları takdirde sorunlar çözülecekmiş gibi göstermeyi başardılar. Siyasetçileri suçladılar. Oysa bu siyaset ile meslekçi ideolojinin devlet gücünü, iktidarını kullanma mücadelesiydi.

Mimarlığı iktidar ve piyasa güçlerine bağımlı olmaktan çıkarmak nasıl mümkün olabilir?

Katılım karşısındaki en büyük engel herhalde mimarlık gibi eğitimle edinilmiş bir kimliğin sınıfsal bir perspektifle ele alınmaması. Böylece uzmanlar sınıfının kitleler için neyin doğru, neyin yanlış olduğuna hükmeden, kamu imkanları, gücü ve kariyer imkanları ile kendi kamu yararı kavramını temsil eden bir sivil toplum kesimine dönüşmesi. 

Bu yüzden sorunu hep yapıldığı gibi dışarıda değil, gene mimarlığın düşünce geliştirme alanı içinde aramak gerekiyor. Kitleler çoğu zaman sesi çıkabilenler, siyasetle iktidar mücadelesi içinde ve imtiyaz peşinde olan meslekçi bir "muhalefet" tarafından aldatılıyor. 

Bence Dünya Mimarlık Günü'nün ortaya koyduğu sorun mimari düşünce alanının, kariyer imkanlarının kamu gücü, kurumları kullanılarak işgal edilmesi. Günümüzün neo-liberal koşullarında bu oligarşik ilişkiler öyle bir boyuta vardı ki, mimari fikir üretimi üzerinde muazzam bir sansür sistemi oluştu. Çoğu zaman mimari fikirler güç odakları tarafından koşullandırılıyor. Bu nedenle entelektüel üretim hayırseverlik kurumlarına, büyük sermaye alanına izole edilmiş durumda. Bağımlılık entelektüel alanı sınırlandırdığı gibi kitlelerin özgürlüklerini de ortadan kaldırıyor. Kitleler mimarlığın akılcılaştırma, yenilik yaratma, sorgulama işlevinden mahrum kalıyor.

Karşımıza Sulukule, Tarlabaşı, Yenikapı…  gibi projeler çıkıyor.

Bu nedenle “gelecek nesli güçlendirmek” sözünü şöyle anlıyorum: Mimari fikir üretimi alanını yeni dimağlara açarak, köşe başlarını tutmuşlardan, kamu imkanlarını kendi çıkarları için kullanan imtiyazlı zümrelerden özgürleştirmek. Bu şekilde bir aracılık hizmetine indirgenmiş olan mesleki alanı kitleler için daha yararlı hale getirmek.

Bu yüzden bence Dünya Mimarlık Günü’nün gündeme getirdiği soru şu: Mimarlığı özgürleştirmek nasıl mümkün olabilir?

Mimarlığı iktidar ve piyasa güçlerine bağımlı olmaktan nasıl çıkabiliriz?

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı