MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Diyarbakır ile İstanbul’un ‘siyasi dertleri’ neden yıllardır ortaklaştırılamıyor?

Ana SayfaKöşe YazilariDiyarbakır ile İstanbul’un ‘siyasi dertleri’ neden yıllardır ortaklaştırılamıyor?
Diyarbakır ile İstanbul’un ‘siyasi dertleri’ neden yıllardır ortaklaştırılamıyor?

Diyarbakır ile İstanbul’un ‘siyasi dertleri’ neden yıllardır ortaklaştırılamıyor?

07 Mart, 2024, Perşembe 21:35
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış

Demokrasi güçlerinin, farklı gündemlerini ortak payda ekseninde buluşturmalarından başka yol yok. Bunlardan biri ya da başlangıcının, tüm hükümlüler için müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüye serbest kalma imkânının tanınması olan Umut Hakkı’nı ortaklaşa savunmak olması pekala mümkün.

Yerel seçimlere az bir zaman kaldı. Ama ülkehala seçim havasınatam girmiş değil. Bunun bir nedenini de muhalefetin 2023 Mayıs seçimlerinde, 22 yıldır iktidar olan partiyi değiştirmefırsatını yeterince değerlendirememesi, ardından kurdukları ittifakları dağıtmaları veher birinin kendini eski mahallesine hapsetme gayretini öncelemeleri oluşturuyor.

İktidarın uyguladığı siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal politikaları beğenmeyen, yanlış bulan, mağduru olan sosyal, siyasal kesimlerde umutsuzluğun yoğunlaştığıkoşullarda yerel seçimler yapılıyor.

Her parti, kendini saydırmakla meşgul görünüyor. Muhalif seçmen iki şeye odaklanmış durumda. Birincisi, Mayıs seçimlerinin hemen sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını almayı önündeki hedef olarak ilan eden iktidar partisinin bu hedefine ulaşıp, ulaşmaması vepartilerin aldıkları oy. Bu aynı zamandamevcut kontrolsüz iktidarın frenlenmesi ihtimaline ve olanaklarına dair bir gösterge olacak.

İkincisi ise, iktidarın kayyımatadığı belediyelerin seçim bölgelerinde sandık sonuçlarının nasıl olacağıdır. Kürt seçmenin buna odaklanmış olduğu görülmektedir.  

Muhalefet partileri, bu yerel seçimlerde kendi siyasi mahallerine çekilirken, gündemlerinin, önceliklerininve odaklandıkları konuların çok farklılaşmış olduğu gözlemleniyor. ‘Batı ile Doğu’ fazlasıyla farklılaşmış, birbirinden kopmuş görünüyor.

Ülkenin sorunlarının öncelik sıralamasında ortaklaşmayanlar, ortak çözüm arayışına doğal olarak yönelemezler, ayrı ayrı yollarda ilerlemeye çalışırlar.

Bunun sonucunda ise, iktidarı sandıkta yenecek toplumsal enerjiyi açığa çıkaramadıkları için kendilerini başarısızlığamahkûm ederler. Bu, toplumun ruhen ve siyaseten bölünmesidir.

Bu yeni ortaya çıkmış bir sorun veya durum değil. Diyarbakır ve İstanbul’un kamuoyu,siyasal gündemi ve öncelikli dertleri çok uzun yıllardır hep birbirinden farklı. Bununortaklaştırılması başarılamadığı sürece,ülkenin kötü gidişatını durdurmak mümkün olmayacaktır. Bu hususun Mayıs 2023 seçimlerinde anlaşılmış olması gerekir.

Diyarbakır ve İstanbul’un kamuoyu, siyasal gündemi ve öncelikli dertleri çok uzun yıllardır hep birbirinden farklı. Bunun ortaklaştırılması başarılamadığı sürece, ülkenin kötü gidişatını durdurmak mümkün olmayacaktır.

1999 MODEL CEZAEVİ HUKUK SİSTEMİ

Geçen hafta sonu İstanbul’da katıldığım bir toplantı şunları düşündürdü.Ev sahibi Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) idi.

“Tecrit Siyasetine Karşı Barış ve Özgürlük Mücadelesi” başlıklıkonferansta yüzden fazla katılımcı vardı. Ancak Türk medyası temsilcisi, aydın, akademisyen, siyasetçi ve hak savunucusu parmakla sayılacak kadar azdı.  

İnsan hakları savunucularının, avukatların, gazetecilerin sunum yaptığı konferansta; benzer sorunları yaşamış, benzer süreçlerden geçmiş Güney Afrika’danKistenGovender, Bask bölgesindenUrkoAiartzaAzurtza ve İtalya’dan GiçnniTopnonikendi ülkelerinin barış arayışı tecrübelerini aktaran sunumlar yaptılar.

Türkiye’de konu ve sorun Abdullah Öcalan olduğunda; Kürtler ve bir avuç insan hakları, hukuk savunucuları dışında, herkesimden, her görüşten siyasetçi, akademisyen, aydın için hak, hukuk, adalet, insan hakları, yasalar, uluslararası sözleşmeler, ulusal ve uluslararası mahkeme kararları kor ateş topu muamelesi görüyor. Yok hükmündeler.

Söz konusu olan; 25 yıldır özel hukuk ve sistemle oluşturulan bir cezaevinde, ailesiyle, avukatlarıyla görüştürülmeyen, 36 aydır kendisinden hiçbir haber alınmayan, kendisiyle birlikte kalan diğer üç kişiye de aynı muamele yapılan, etten kemikten bir insan, bir canlı olduğu gerçeğinin göz ardı edilebilmesidir.  

Üstelik bütünbunların, hala ve birçok şeye rağmen Kürtlerin ciddi bir kesiminin kendisinibarış ve çözüm adresi olarak tanıdığı koşullarda gerçekleşiyor olması dikkat çekici. Bu sessizliğe ve tepkisizliğe ‘en baba’ ve keskin muhaliflerin farklı bahane ve gerekçelerle dahilolmaları veya davranış ve yaklaşımlarında devletin, resmi bakış ve yaklaşımının baskın bir tonda hakim olmasıdır.

Sorunu, en temel insan hakkının ve hukukunun ihlali edilmesi oluşturduğu 25 yıldır anlaşılmış değil.1999 yılında Abdullah Öcalan için kurulan İmralı tecrit sisteminin Türkiye’yi nereye doğru sürüklediğini hala tartışabilir, konuşabilir durumda değiliz. Bu durumun ülkenin siyasi krizinin çözümünün önündeki en önemli bariyerlerden birini oluşturduğunu kavrayabilmiş değiliz.

1999 yılında geliştirilen cezaevi ve hukuk sistemi, bugün iktidara yüksek sesle itiraz eden, onu rahatsız eden siyasal muhaliflerin doldurulduğu bütün cezaevlerinde bir biçimiyle uygulanıyor, hukuksuzluk dört bir yanı sarmış durumda.

AİHM’nin; AYM’nin son yıllarda vermiş olduğu çeşitli ihlal kararlarına benzer nitelikteki, İmralı sistemiyle ve farklı kişiler hakkında, farklı tarihlerde verdiği Umut Hakkı kararı önemlidir

UMUT HAKKI

Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, Ayla Akat gibi, anayasal tutukluluk süresi dolmuş, infaz süresi dolmuş yüzlerce Kürt muhalif, çeşitli eften püften bahanelerle tahliye edilmiyorlar, idari ceza veriliyor, infazları yakılıyor. Bu bir cezaevi rejimidir. 1999 özel cezaevi konseptinin ürünüdür. Tecrit uygulamasının bir parçasıdır. Ayrımsız genel siyasi affı savunacak cüreti göstermeden, ülkenin cezaevine dönüştürülmesinin önüne geçilemeyecektir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin; Anayasa Mahkemesinin son yıllarda vermiş olduğu çeşitli ihlal kararlarına benzer nitelikteki,İmralı sistemiyle vefarklı kişiler hakkında, farklı tarihlerde verdiği Umut Hakkıkararı önemlidir. Bu kararı en azındanbirlikte savunabilecek bir politik ortak noktaya ulaşılamadığı sürece, Türk demokratik muhalefeti yerinde saymaya devam edecek.

Buna benzer onlarca örnek verilebilir. Demokrasi güçlerinin, farklıgündemleriniortak payda ekseninde buluşturmalarından başka yol yok. Bugünkü durumunmuktedirlerin işlerini kolaylaştırdığını yerel seçim tartışmalarında çok sık görüyoruz.

Bunlardan biri ya da başlangıcının,tüm hükümlüleriçin uluslararası hukuk terminolojisinde müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüye serbest kalma imkânınıntanınması olan Umut Hakkı’nı ortaklaşa savunmak olması pekala mümkün. Tabi barış ve yaşam hakkının kutsallığına inanıyorsak.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Herkül Millas
    Herkül Millas Türkiye gelişmedi mi, yoksa geri mi kaldı?
    Onur Tuğrul Karabıçak
    Onur Tuğrul Karabıçak 5 Soruda AKP iktidarına karşı nasıl direneceğiz: Toplumsal müzakere, yurtdışından örnekler ve iktidar pratikleri
    Bora Şahin
    Bora Şahin Kadıköy’de üç milyarder
    Gülşah Eker
    Gülşah Eker Kent, Mekân, Geçicilik (2)
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy The Piano: Yönetmeni kadın olan en iyi film
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Kadın ve aile tartışmasının arkaplanı
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’siz yeni sürecin imkansızlığı  
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin Disiplin, ölüm ve sessizlik
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin
    Deniz Nas
    Deniz Nas Sosyal Demokrasi ve Sol Liberalizm: Modern siyaset felsefesinde özgürlük ve eşitlik açıklaması
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Tersine dönen modernleşme
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Belediyeler “rayiç” yerine taş mı yesinler? 
    Akın Özçer
    Akın Özçer Süreç ya da Çözüm Komisyonu
    Yavuz Saltık
    Yavuz Saltık Üretimin ve emeğin sessiz tanıkları: Türkiye’de emeklilik, yaşlılık ve toplumsal adalet
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Komisyonda MHP+CHP+DEM Parti+muhalefet birlikte hareket edebilir mi?
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban Almanya'da demokrasinin sessiz intiharı
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Öğrenci konuşmalarının eğitimdeki yeri ve TED-Ed
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Bilgisiz inanç mı, yoksa bilginin değişken inancı mı?
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı