MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Deprem yargılamalarında yeni suç tipi yaratılıyor

Ana SayfaHukukDeprem yargılamalarında yeni suç tipi yaratılıyor
Deprem yargılamalarında yeni suç tipi yaratılıyor

Deprem yargılamalarında yeni suç tipi yaratılıyor

20 Temmuz, 2024, Cumartesi 04:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Depremin üzerinden yaklaşık bir buçuk sene geçtikten sonra, ortaya konan yargı pratiğine bakıldığında, depremin tüm sorumluluğunun, deyim yerindeyse üç tane inşaat mühendisiyle dört tane müteahhidin üzerine yıkıldığı kolaylıkla görülebiliyor. Ortada yargılanan tek bir kamu görevlisi, belediye görevlisi, bakanlık görevlisi yok.6 Şubat 2023 tarihli ve Kahramanmaraş merkezli deprem, hepimizin hayatında onulmaz yaralar açtı. Çok sayıda insan ailesini, yakınlarını, akrabalarını, arkadaşlarını, evini barkını kaybetti. Depremin yol açtığı maddi ve manevi zararların tümün giderilebilmesi, belki de hiçbir zaman mümkün olmayacak ve bizler bu gerçekle yaşamak zorundayız. Bununla birlikte, depremden hemen sonra, işin hukuki boyutunun takibi bağlamında bir tutuklama dalgasıyla da karşılaşıldığı söylenebilir. Elbette, yapılan bir hata varsa bunun hesabının hukuk çerçevesinde sorulması bir zorunluluktur, ancak meselenin bugün geldiği nokta, başta amaçlanandan çok farklı bir neticeye doğru götürüyor.Depremin üzerinden yaklaşık bir buçuk sene geçtikten sonra, ortaya konan yargı pratiğine bakıldığında, depremin tüm sorumluluğunun, deyim yerindeyse üç tane inşaat mühendisiyle dört tane müteahhidin üzerine yıkıldığı kolaylıkla görülebiliyor. Ortada yargılanan tek bir kamu görevlisi, belediye görevlisi, bakanlık görevlisi yok. Daha dün gazetelere düşen bir haberde, ilk defa Kahramanmaraş Belediyesi İmar Dairesi’nden üç belediye görevlisi için aylar önce istenen soruşturma iznine olumlu yanıt verildiği belirtiliyor. Olumlu bir gelişme, ancak işin siyasi boyutundan, Belediye Başkanlarından, Belediye Meclis Üyelerinden hiç haber yok.Bilindiği üzere, Türkiye’de Belediye Meclislerinin en büyük işi, hatta yegâne tartışma alanı, nereye kaç kat yapılaşma izninin verileceğine yönelik alınan kararlar. Öyle zannederim ki, herhangi bir mahal Belediye Meclisinin işinin en az %80’ini bu konuda yapılan tartışmalar ve alınacak kararlar oluşturuyor. Seçim zamanı Belediye Meclisi Üyesi olabilmek için otuz takla atan yerel siyasetçilerin bütün maddi meseleyi buradan çıkarabildiklerini biliyoruz. “Sen bana, ben sana”, “Men dakka dukka”, “Sen, ben, bizim oğlan” hikayelerinin döndüğü meclis toplantılarının sonunda, o ya da bu parti ayırt etmeksizin neticeten herkes için bir rant bölüşümü olduğunu da hepimiz biliyoruz. Aslında imar yetkisi belediye meclislerinden alınsa, hiç kimsenin meclis üyesi olmak için o kadar çaba göstereceğini de zannetmiyorum.
Belediye Başkanlarının sorumluluğu da hiç gündeme gelmedi. Mesele sorumluluk olunca, siyasetçinin sorumluluğu hep en sonda geliyor, çoğunlukla da hiç gelemiyor. Oysaki burada esas sorumluluk bu kararları alanlarda, zira hiçbir müteahhit kendiliğinden on kat izni verilmiş bir yere inşaat yaparken “bu fazla oldu, ben dokuz kat yapayım” demez; ekonomik insan, homo economicus olmanın gereğini yerine getirir.

ESAS SORUMLULUK BU KARARLARI ALANLARDA

Bununla birlikte, deprem sonrası yapılan yargılamalarda, aslında hiç imara açılmaması gereken yerleri imara açan, yapılabilecekten çok daha fazla kat izni veren Belediye Meclislerinin, daha doğrusu ilgili toplantıda bu doğrultuda olumlu oy kullanan üyelerin sorumluluğunun tartışıldığını henüz duymadık. Belediye Başkanlarının sorumluluğu da hiç gündeme gelmedi. Mesele sorumluluk olunca, siyasetçinin sorumluluğu hep en sonda geliyor, çoğunlukla da hiç gelemiyor. Oysaki burada esas sorumluluk bu kararları alanlarda, zira hiçbir müteahhit kendiliğinden on kat izni verilmiş bir yere inşaat yaparken “bu fazla oldu, ben dokuz kat yapayım” demez; ekonomik insan, homo economicus olmanın gereğini yerine getirir. Sorumluluğun büyüğü siyasetçilerde olduğu için, hem yargı hem de medyanın büyük bir bölümü de siyasetin vesayetinde olduğu için, bugüne kadar yapılan yargılamalarda ve yapılan analizlerde siyasetin sorumluluğunun yeterince gündeme getirilip tartışıldığını göremiyoruz.Buna karşın, yapılan yargılamalarda aslında kanunda ve hukukta olmayan yeni bir suç tipinin, adeta mahkemeler tarafından icat edildiğini görebiliyoruz: Deprem suçu!
Yargılama bağlamında da, siyasetten korkmayan gerçekten bağımsız mahkemeler, sırf güç yettirebildiklerine yüklenmek amacıyla olmayan bir suç grubu icat etmek yerine, en üsttekinden başlayarak bütün sorumluları hesaba çekebilirler, böylelikle de yakınlarını kaybeden ev adalet arayışında olan halka bir adalet duygusu tattırabilirlerdi. Yeni çıkan bir icat olarak “deprem suçları”, hukuk sistemimize hayırlı olsun.

“DEPREM SUÇLARI” HUKUK SİSTEMİMİZE HAYIRLI OLSUN

Aslında hiçbir taksirli öldürmeden ötürü uygulanmayacak sürelerde tutuklamalar, aslında tüm deliller toplandığı ve karartılabilecek delil kalmadığı halde, kaçma şüphesi de yokken, bu suçlar “katalog suçlardan” da değilken, ayrı bir suç grubu olarak “deprem suçu” yaratıldığını gözlemliyoruz. Bu yeni çıkan icat ile, hem yargılama yapılırken tüm depremin sorumluluğu üzerlerine yıkılan inşaat mühendisleriyle müteahhitler peşin peşin cezalandırılıyorlar, hem toplumun ve depremde yakınlarını kaybedenlerin “intikam duyguları”, “bakın cezaevindeler işte” denerek tatmin edilmiş oluyor, hem de esas sorumluluk sahipleri gözden kaçmış sayılıyorlar. Oh, ne ala memleket!İster istemez düşünmeden edemiyoruz, böyle bir deprem medeni bir Avrupa ülkesinde, örneğin Almanya’da yaşansaydı, acaba kimler, nasıl yargılanırlardı? Olmazdı ya, bu derece yıkıcı sonuçları olan bir depremden sonra, hukuk mekanizması ne taraf yönelirdi?Zaten bildiğim kadarıyla jeolojik olarak oralarda bu derece büyük deprem olması mümkün değil, ancak diyelim ki oldu, yapı yönetmelikleri ve uygulama yüzünden bir defa bu kadar yıkıcı neticeler ortaya çıkmayabilirdi. Hadi çıktı diyelim, yargı sistemi birkaç inşaatçının peşinden koşmak yerine gerçek sorumlulara yönelirdi. Uygulama hatası olanlardan elbette hesap sorulurdu, ancak tutuklamayı daha yargılama bitmeden peşin cezalandırma mekanizması olarak kullanmak yerine, gerçek bir araştırmayla depremin sonuçlarıyla bilimsel olarak yüzleşilirdi. Mesela tek bir üniversite inşaat mühendisliği bölümüne tüm mahkemeler hücum edip, neredeyse birbirinin aynı dört bin bilirkişi raporunu üç ay gibi kısa bir sürede, analizleriyle birlikte almak için kimse uğraşmaz, öyle bir üniversite hocası da medyaya çıkıp üç ayda dört bin bilirkişi raporu vermekle övünmezdi. O kadar bilirkişi raporunu o sürede yazmak değil, okumak mümkün olmayacağından, adına üniversite denen yerin belli bir saygınlığı da olacağı için, oradaki öğretim üyeleri de dosya başı on bin liraya tamah edip böyle bir kepazeliğin içine girmezlerdi. Gerçek üniversitelerden depremin nasıl olduğuna, ilgili yönetmeliklerin bu kadar şiddetli bir depremi neden öngöremediklerine ve Belediyelerin imar hatalarına yönelik analizler çıkar, böyle bir sonucun bir daha yaşanmaması için tüm tedbirler de alınırdı. Yargılama bağlamında da, siyasetten korkmayan gerçekten bağımsız mahkemeler, sırf güç yettirebildiklerine yüklenmek amacıyla olmayan bir suç grubu icat etmek yerine, en üsttekinden başlayarak bütün sorumluları hesaba çekebilirler, böylelikle de yakınlarını kaybeden ev adalet arayışında olan halka bir adalet duygusu tattırabilirlerdi.Yeni çıkan bir icat olarak “deprem suçları”, hukuk sistemimize hayırlı olsun. Yine dostlar bizi alış-verişte gördü, yine mış gibi yapıverdik, yine gerçek bir adalet ortaya konulamadı, yine kabak zurnanın son deliğinin başına patladı, büyük başlar sıyırdı. Şaşıralım mı? Durmak yok, yola devam!
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı