MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Cumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet

Ana SayfaSi̇yasetCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet
Cumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bazı yaklaşımları ve bu yaklaşımların yarattığı sorunlar elbette eleştirilebilir. Ancak bu, DEM Parti’ye yöneltilen aşırı ve geçmişi sıfırlayıcı eleştirileri haklı kılmaz.

18 Temmuz, 2025, Cuma 01:16
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz

Bu tür yaklaşımlar yalnızca barışın toplumsallaşmasını zorlaştırmakla kalmaz, otoriter rejimin devamını sağlayan nefes borularından biri haline gelir. Muhalefetin Kürt sorunu karşısında hâlâ ciddi bir sorumluluk ve görev tanımı yapamaması, bu kırılganlığın bir başka göstergesidir.

Irak’ın Casena Mağarası’nda 11 Temmuz 2025’te gerçekleşen 30 PKK’linin silah yakma töreni, Türkiye'nin Kürt meselesinde tarihi bir dönüm noktası olarak kayda geçti. Törenden bu yana, Türkiye’de silahlı çatışmaların sonlanmasına yönelik, geçmişte benzeri görülmemiş siyasal çeşitlilikte ve genişlikte bir fiili ittifak oluşmuş durumda.

Bu ittifakın seyri, PKK’nin silahsızlanma sürecinin nereye evrileceğini büyük ölçüde belirleyecek. Ancak siyaset, uzun süredir doğal mecrasından sapmış durumda. Bu sapma, barışa dair umutların filizlendiği böylesi bir dönemde başlı başına bir sorun. Dolayısıyla iktidar ile ana muhalefet partisi arasında tırmanan siyasi gerilim, en azından silahların devre dışı bırakılması çalışmalarında düşürülmeli, süreç normalleştirilmelidir.

Barışın kalıcılaşması ve toplumsallaşması için 11 Temmuz’daki vakur silah yakma töreninin yarattığı güçlü toplumsal enerjinin sağlıklı biçimde değerlendirilmesi, barış isteyen herkesin tarih önündeki sorumluluğudur.

Özgür Özel’in Tutumu

Bu bağlamda CHP lideri Özgür Özel’in, partisinin tabanındaki eğilimlere ve belediyelere yönelik yargı operasyonlarına rağmen sürece dair sergilediği pozitif ve cesaretli yaklaşım dikkat çekicidir. Ana muhalefet lideri, bu konuda beklenmeyen bir siyasi olgunluk ve sorumluluk sergiliyor.

Aynı şey iktidar partisi için  söylemek ne yazık ki hayli çok zor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Temmuz’da AK Parti’nin 32. İstişare Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşma, bu tutarsızlığın tipik bir örneği oldu.

Silah bırakma töreninden sonraki ilk kapsamlı konuşma olması nedeniyle Erdoğan’ın açıklamaları büyük bir merakla bekleniyordu. Parti sözcüsü Ömer Çelik’in bu konuşmayı “tarihi” olarak sunması da beklenti çıtasını iyice yükseltti.

Cumhurbaşkanın mesajları tartışmanın fitilini ateşledi

Erdoğan, konuşmasında süreci sekiz ay sonra ilk kez net biçimde sahiplendi. Bu yönüyle konuşma olumlu bir gelişmeydi. Ancak aynı konuşmada DEM Parti’yi Cumhur İttifakı’nın bir parçasıymış gibi sunması, tartışmanın eksenini silahsızlanmadan uzaklaştırıp muhalefet cephesinde büyük bir karmaşaya neden oldu.

Cumhurbaşkanı, muhalefet saflarında uzun süredir bilinen bir stratejiyi yeniden devreye soktu: DEM Parti’yi CHP’den uzaklaştırmak, tarafsızlaştırmak ve muhalefeti iç tartışmalara sürüklemek. Salı günkü yazımda da belirttiğim gibi, Erdoğan’ın “Türk-Kürt-Arap ittifakı” ve “üç partinin birlikte hareket etme kararı” yönündeki söylemi, bu stratejinin yeni bir versiyonudur.

Bu söylemler AK Parti’nin resmi sitesinde ve iktidara yakın medya organlarında yer bulmadı. Ardından hem Ömer Çelik hem de İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan bu üçlü ittifakın süreçle sınırlı olduğunu açıkladı.

Ancak tecrübeli bir siyasetçi olan Erdoğan’ın, bu sözleri üç kez farklı biçimlerde tekrar etmesini “ağzından kaçtı” diye yorumlamak ciddiyetsizlik olur. Bu çıkışın iki muhtemel amacı olabilir: İlki, kamuoyunun tepkisini ölçmek. İkincisi ise muhalefeti gerçekliği olmayan bir konu üzerinden kaosa ve kafa karışıklığına sürüklemek.

Görünen o ki, bir haftadır muhalefet içinde süren tartışmalar, sert söylemler ve özellikle DEM Parti’ye yönelik “CHP’yi satmakla” itham eden suçlamalar, Erdoğan’ın muradına erdiğini gösteriyor.

Cumhurbaşkanı bir kez daha muhalefetin oyun alanını belirlemeye çalışıyor. Kendi seçmenini konsolide ederken, muhalefeti iç gerilimlere boğuyor. Erdoğan’ın artık DEM Parti’nin oyunu almanın pek mümkün olmadığını fark ettiği, bunun yerine muhalefetin enerjisini içeriden zayıflatma stratejisine yöneldiği çok açık.

Bu onun ilk hamlesi değil. Erdoğan, muhalefet saflarındaki Kürt karşıtlığını ve Kürt siyasetine yönelik güvensizliği harekete geçirme konusunda oldukça maharetli. Ne yazık ki, Kürt hareketi söz konusu olduğunda bazı ulusalcılar, sosyal şoven çevreler ve devlet refleksiyle hareket eden kesimler hiçbir sorgulama yapmadan refleksif bir şekilde pozisyon alabiliyor. Kürt siyasetçileri suçlayıcı, dışlayıcı ve orantısız bir dille eleştiriyorlar.

Cumhurbaşkanı bir kez daha muhalefetin oyun alanını belirlemeye çalışıyor. Kendi seçmenini konsolide ederken, muhalefeti iç gerilimlere boğuyor. Erdoğan’ın artık DEM Parti’nin oyunu almanın pek mümkün olmadığını fark ettiği, bunun yerine muhalefetin enerjisini içeriden zayıflatma stratejisine yöneldiği çok açık.

Yanlış ve tehlikeli bir eğilim

Oysa benzer süreçler daha önce de yaşandı: 2010 referandumu, 2019 ve 2024 yerel seçimleri, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi… Her seferinde benzer kaygılar dile getirildi, ama hiçbiri haklı çıkmadı. Bugünse, silahsızlanma süreci gibi tarihi bir eşikte, benzer  bir dil kullanılıyor.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bazı yaklaşımları ve bu yaklaşımların yarattığı sorunlar elbette eleştirilebilir. Ancak bu, DEM Parti’ye yöneltilen aşırı ve geçmişi sıfırlayıcı eleştirileri haklı kılmaz. Yarım yüzyıllık bir mücadelenin ve ödenen ağır siyasal bedellerin yok sayılması, ne barış sürecine ne de muhalefetin inandırıcılığına katkı sağlar.

Bu tür yaklaşımlar yalnızca barışın toplumsallaşmasını zorlaştırmakla kalmaz, otoriter rejimin devamını sağlayan nefes borularından biri haline gelir. Muhalefetin Kürt sorunu karşısında hâlâ ciddi bir sorumluluk ve görev tanımı yapamaması, bu kırılganlığın bir başka göstergesidir.

Doğru okumak                                                 

Kürt siyasal hareketine yönelik güvensizlikten beslenen bu refleksler, Kürtleri kendilerini ispatlamaya zorlayan sosyal şoven bir siyaset tarzını teşvik ediyor. Oysa Kürt hareketi, dünya örneklerinden farklı olarak çatışma çözümünde benzersiz ve son derece zor bir yolu tek başına omuzlamış durumda.

Barışa katkı sunmak için önce bu gerçekle empati kurmak gerekir. Unutmayalım; bu yolculuğun henüz başındayız. Muhalefet bu sosyal şoven eğilimleri aşamazsa, kazanan yalnızca iktidar olacaktır. Zaten hedeflenenin de bu olduğu açıkça ortada.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Barış SüreciKürt SorunuDEM PartiAbdullah ÖcalanPKKAKP

Yorum Yazın

Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şahan’ı ve Çalık’ı tahliyenin anlamı
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Cumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Yeni Proje Okulları Yönetmeliği ne getiriyor, mevcut uygulamalardan ve IB DP’den nasıl farklılaşıyor?
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban Polonya'da TVP vakası: Devletin televizyonu, iktidarın borazanı
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç İran: Sükûnetten doğan fırtına
    Oğuz Demir
    Oğuz Demir Politika Faizi mi, Saray’ın Faizi mi?: Bütçe Alarm Verirken İktidarda Çatlak Sesleri
    Sema Erder
    Sema Erder Toprakta talandan arta kalanlar 
    Gülşah Eker
    Gülşah Eker Kent, Mekân, Geçicilik (1)
    Ahmet Ziya Gökalp
    Ahmet Ziya Gökalp ABD vs ÇİN biyolojik savaşı: Fentanil
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye ekonomisinde dezenflasyon dönemi
    Murat Özbank
    Murat Özbank İktidarın bekası mı, ülkenin bekası mı?
    Burak Savaş
    Burak Savaş Genç bir meslektaşının gözünden Necati Özkan
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Barış, hatırlamaktan vazgeçmeyenler içindir
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Kürt sorununu genişleyerek aşma stratejisi: Türk, Arap ve Kürt kardeşliği
    Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan Sürdürdüğüm şey bitmiş miydi?
    Hasan Bülent Kahraman
    Hasan Bülent Kahraman Taşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP
    Akın Özçer
    Akın Özçer Terörün gecikmiş sonuna doğru
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Karikatür
    M. Coşkun Cangöz
    M. Coşkun Cangöz Yaz Sıcakları Hazine’yi de Vurdu: Borçlanma Yakıyor!
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı