Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği 1923 yılı, Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından yeni bir devletin temellerinin atıldığı, ekonomik açıdan geçiş ve toparlanma dönemi olarak kabul edilir. Bu dönemde ülke, I. Dünya Savaşı, İstiklal Harbi, işgaller ve savaş sonrası yıkımın ağır etkileri altındaydı. Bu nedenle klasik anlamda modern makroekonomik göstergeler (GSYH, enflasyon, işsizlik oranı vb.) sistematik olarak ölçülmüyordu; ancak döneme ait ekonomik yapı, üretim, dış ticaret ve maliye dengesi üzerinden genel bir tablo çizmek mümkündür.
1. Genel Ekonomik Durum
Ülke ekonomisi tarım ağırlıklı idi. Sanayi neredeyse yok denecek kadar azdı; savaş yıllarında mevcut tesislerin çoğu tahrip edilmişti.
Sektör | Ekonomideki Payı (tahmini) | Açıklama |
Tarım | %85 | Başlıca ürünler: buğday, arpa, tütün, pamuk |
Sanayi | %5 | Küçük ölçekli imalat: dokuma, sabun, un |
Hizmet | %10 | Tüccarlık, ulaşım, kamu hizmetleri |
• Ulaşım altyapısı (demiryolu, limanlar, yollar) yetersizdi.
• Nüfus: Yaklaşık 13 milyon kişi (1927 sayımına göre 13,6 milyon).
• Türk Lirası henüz yeni şekillenmekteydi; Osmanlı lirası kullanılmaya devam ediliyordu.
• Tahmini reel GSYH: yaklaşık 1 milyar dolar (1923 fiyatlarıyla) civarındaydı. (aynı dönemde Fransa 60 milyar $, İngiltere 80 milyar $ civarındaydı.)
• Kişi başına gelir yaklaşık 50–60 dolar civarındaydı (tahmini). Bu, dönemin dünyadaki en düşük kişi başı gelirlerinden birine işaret eder.
2. Dış ticaret:
• İhracat: Yaklaşık 50 milyon dolar
• İthalat: Yaklaşık 86 milyon dolar
• Dış ticaret açığı: 36 milyon dolar
• Başlıca ihracat ürünleri: Tütün, kuru üzüm, incir, pamuk, afyon, hububat.
• Başlıca ithalat kalemleri: Makine, tekstil ürünleri, demir-çelik, yakıt.
3. Kamu Maliyesi
Devlet gelirleri çok sınırlıydı (yaklaşık 100 milyon lira civarı). En büyük gelir kaynağı gümrük vergileriydi. Devletin borç yükü, Osmanlı borçlarının devralınmasıyla birlikte 161 milyon Osmanlı lirası (yaklaşık 86 milyon altın lira) idi.Bu borçlar Lozan Antlaşması (1923) sonrasında 1928’de paylaşım anlaşmasıyla düzenlendi.
4. Para, Bankacılık, Enflasyon
Henüz Merkez Bankası yoktu (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 1931’de kuruldu). Dolaşımdaki para, Osmanlı Bankası’nın ve yabancı bankaların bastığı kaimelerdi. Finansal sistem büyük ölçüde yabancıların elindeydi.1923’te İzmir İktisat Kongresi toplanarak, “milli ekonomi” hedefi resmen ilan edildi.
Savaş sonrası fiyat istikrarsızlığı yaşanıyordu. Osmanlı borçları, para basımı ve mal kıtlığı nedeniyle yüksek enflasyon vardı (yıllık %30–40 civarında tahmin edilmektedir). Para birimi değersizleşmiş, altın standardı terk edilmişti.
5. İstihdam ve İşgücü
İşgücünün yaklaşık %80’i tarımda çalışıyordu. Kadın istihdamı düşüktü. Sanayi sektöründe işçi sayısı 20–25 bin civarındaydı. İşsizlik oranı için resmi veri yoktur, ancak kentlerde işsizlik ve düşük gelir yaygındı.
6. Yatırım ve Altyapı
Demiryolu uzunluğu, Yaklaşık 4.000 km (çoğu yabancı şirketlerin elinde). Sanayi yatırımı neredeyse yoktu.Elektrik üretimi ve modern ulaşım altyapısı sınırlıydı. 1923 sonrası dönemde devletçilik politikaları ile kalkınma planları başlamıştır.
Bu zor koşullarda kurulan cumhuriyetimizin ilk 15 yılında neler yapıldı?
1923–1929 yılların arasında, Liberal – Özel Sektör Odaklı,İzmir İktisat Kongresi kararları doğrultusunda serbest girişim desteklendi. Yabancı sermaye ve özel teşebbüs teşvik edildi. Ancak istenilen sonuçlar elde edilemeyince, özellikle yabancı sermayenin uzun vadede ülkeye vereceği öngörüsüyle; 1930–1938, Devletçilik – Planlı Kalkınma modeliyle, 1929 Dünya Bunalımı sonrası devlet öncülüğünde sanayileşme politikası benimsendi. Böylece I. ve II. Sanayi Planları uygulandı.
Makroekonomik Göstergeler | 1923 | 1938 | Değişim | Açıklama / Kaynak |
Nüfus (milyon kişi) | 13,0 | 17,0 | +%30 | 1927 ve 1935 nüfus sayımlarına göre |
GSYH (milyar $ - 1990 fiyatlarıyla) | 1,0 | 2,1 | +%110 | Maddison Project Database |
Kişi Başına GSYH ($ - 1990 fiyatlarıyla) | 50–60 | 150 | +%150 | Reel gelirde ciddi artış |
GSYH Büyüme Oranı (ortalama) | — | %6,2 (yıllık) | — | 1923–1938 ortalaması |
Tarımın Ekonomideki Payı (%) | %85 | %67 | -18 puan | Sanayi ve hizmet sektörleri yükseliyor |
Sanayinin Payı (%) | %5 | %15 | +10 puan | Devletçilik dönemi yatırımlarıyla artış |
Hizmetlerin Payı (%) | %10 | %18 | +8 puan | Ulaşım, kamu, ticaret büyüyor |
İhracat (milyon $) | 50 | 117 | +%134 | Tarımsal ihracat + sanayi ürünleri |
İthalat (milyon $) | 86 | 110 | +%28 | İthal ikamesiyle daralma |
Dış Ticaret Dengesi (milyon $) | -36 | +7 | +43 | Açık fazlaya döndü |
Enflasyon (yıllık, tahmini) | %30–40 | %5 civarı | Düşüş | Fiyat istikrarı sağlandı |
Devlet Gelirleri (milyon TL) | 100 | 345 | +%245 | Mali disiplin ve vergi reformları |
Devlet Giderleri (milyon TL) | 113 | 347 | +%207 | Denk bütçe geleneği oluştu |
Dış Borç / GSYH (%) | >%40 | <%10 | -30 puan | Lozan sonrası borçların ödenmesi |
Bütçe Dengesi (Gelir – Gider) (milyon TL) | -13 | -2 | Dengeye yaklaştı | 1938’de neredeyse denk |
Demiryolu Uzunluğu (km) | 4.000 | 7.800 | +%95 | Devlet eliyle altyapı genişledi |
Karayolu Uzunluğu (km) | 13.000 | 23.000 | +%77 | Kara ulaşımı gelişti |
Elektrik Üretimi (milyon kWh) | 45 | 210 | +%366 | Sanayi elektrifikasyonu |
Fabrika Sayısı | <30 | >250 | ~x8 kat | Sanayileşme hamlesi |
İstihdamın Tarımdaki Payı (%) | >%80 | %70 | -10 puan | Tarımdan sanayiye geçiş |
Bankacılık Yapısı | Yabancı ağırlıklı | Ulusal(Sümerbank, Etibank, Halkbank) | Millileşti | Finansal egemenlik sağlandı |
Sonuç olarak, 1923’ten 1938’e uzanan Cumhuriyetimizin kuruluş döneminde Türkiye ekonomisi, savaşlardan yorgun, yıkıma uğramış bir tarım toplumundan; mali disiplini sağlanmış, sanayileşme temelleri atılmış, ekonomik olarak bağımsız bir devlete dönüştü. 1923’te üretim büyük ölçüde tarıma dayanırken, sanayinin payı sadece %5civarındaydı. 1930’lu yıllarda uygulanan devletçilik ve planlı kalkınma politikalarıyla sanayi üretimi üç kat arttı, dış ticaret açığı kapandı, bütçe denk hale getirildi ve dış borç yükü büyük ölçüde azaltıldı. Türk Lirası istikrar kazandı, Merkez Bankası kuruldu, demiryolu ve fabrika yatırımları hız kazandı. Böylece Türkiye, 15 yıl içinde ekonomik egemenliğini güçlendirerek modernleşme yolunda kendi kaynaklarına dayalı bir kalkınma modeline geçti. Cumhuriyetimizin daha da güçlenerek ilelebet yaşaması dileklerimle… Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu uğurda şehit düşmüş tüm kahramanlarımıza minnet duygusuyla…
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.


























Yorum Yazın