MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Çanlar kimin için çalıyor?

Ana SayfaSi̇yasetÇanlar kimin için çalıyor?
Çanlar kimin için çalıyor?
16 Ocak, 2025, Perşembe 07:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Sezin Öney
Sezin Öney

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın sabaha karşı artık Türkiye’nin adli uygulamalarının bir parçası haline gelen “baskınvari” gözaltına alınmasının kimin için çalan çan olduğunu biliyoruz: İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ekrem İmamoğlu.

"Herhangi bir insanın ölümü beni eksiltir, çünkü ben İnsanlığın içindeyim; Ve bu yüzden çanın kimin için çaldığını asla sorma; çan, senin için çalıyor."[i]

Ernest Hemingway’in meşhur romanı “Çan Kimin için Çalıyor”un (For whom the Bell Tolls) adı, şair ve vaiz John Donne’ın bu satırlarından alır ilhamını…

Her ne kadar John Donne, günümüz Türkiye’sinde “yerli ve milli” olmadığı için makbul sayılmayacak olsa da, 16. yüzyılda kaleme alınan bu cümle, ülkenin bugünkü haline tam da denk düşüyor.

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın sabaha karşı artık Türkiye’nin adli uygulamalarının bir parçası haline gelen “baskınvari” gözaltına alınmasının kimin için çalan çan olduğunu biliyoruz: İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ekrem İmamoğlu.

“Çalan çan” başka kültürlerin ve dünyaların gerçeklerini aşağılayıp reddederek kimliğinin üstünleştiğini sanan hegemonik tarz tarafından, küçümsenip tepeden bakılacak bir metafor olduğundan; “okunan selâ” gibi de düşünebilir, tahayyül edebilirsiniz…

Türkiye’nin dönüştüğü türdeki rejimlerde, siyasette bir rekabet görüntüsü ve algısı olsun isteniyor; ama, bu rekabetin asla, iktidara gerçekten rakip olabilecek kadar “gerçek” olması istenmiyor.

Ekrem İmamoğlu da, bu rejimin “bağışıklık sisteminin” sonuna kadar savaşacağı bir “dış mihrak” muamelesi görüyor.

İmamoğlu’nun kendisi de farkında; dün Beşiktaş Belediyesi’nde yaptığı konuşmada, “Canım ülkeme, milletimize sesleniyorum: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyordu.

Evet, tam da böyle.

Rejim, gözü kara biçimde kendini korumak için hareket eder, aksiyon alırken; ülkenin ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ezici çoğunluğunun çıkarları zedeleniyor, geleceği riske giriyor. Öyle olmasa, bugün bu denli içinden çıkılmaz ve geride bırakılmak bir yana, dişlerini giderek daha da derine geçiren bir ekonomik krizin içinde olmazdık.

İmamoğlu için çalan çan, yarın öbür gün Mansur Yavaş veya iktidara karşı ciddi ve gerçek rekabet eden başka bir lider figürü için de çalacak; o selâ, muhakkak ve illâ okunmaya çalışılacaktır.

Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandığında da, çemberin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na doğru daralmakta olduğunu söylemiştik. Bu tarz pesimist öngörüler, elbette ki, “gamlı baykuş” olup kendi kendini gerçekleştirecek kehânetlerde bulunmak için değil. “Rejimin” tarzını ve içgüdüsel yönelimlerini bilince, hangi sonuca kilitlenlendiğini ve hedefinin gerçekte ne olduğunu da kestirebiliyorsunuz. Geriye sadece, o hedefe ulaşmak için nasıl bir yol haritasını hangi takvimle izleyeceğini tasavvur etmek kalıyor.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra da, dönüp dolaşıp bu noktaya geleceği, o çanların çalıp selâların okunmaya başlayacağı belliydi.

O zaman, “virüs” muamalesi görüp sistemin baskılayıp yok etmeye çalıştığı kişiler ve kurumlar olarak, kendi karşı bağışıklık sisteminizi geliştirip hazırlığınızı yapacaksınız-ki; “muharebe” başladığında en güçlü halinizle karşı koymaya başlayın.

Muhalefetten farklı farklı isimlerin, bu aralar toplumsal bir karşı duruş sergileyemediğine yönelik şikayetleri çok duyuyorum. “Siyasetçilerden şikayet ediyorsunuz ama siz de, bizleri sadece eleştiriyor ve yaptıklarımızın arkasında durmuyorsunuz” meâlinde bir serzeniş içindeler. Mesele şu ki; 30 Ekim 2024’ün de, 13 Ocak 2025’in de gelişi, 1 Nisan 2024’ten belliydi. Diğer bir deyişle, 31 Mart yerel seçimlerinin sonucuna bakarak, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in de, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın da gözaltına alınabileceklerini öngörebilmek mümkündü. Bunlar olmasaydı, başka şeyler olacak; ama sonuç değişmeyecekti: çanın çalması, selânın okunması.

O nedenle de, “kırmızı kart” tarzı eylemlerin 31 Mart seçimleri ertesinde hemen başlaması ve kartopunun çığa dönüşmesi gibi de devam etmesi gerekiyordu.

Hep maziye bakıp dövünmekle bir ömür de geçmiyor; geçmiş geçmişte kaldı. Dersleri çıkarıp ileri bakmak gerek…

Toplumsal muhalefet, yerli yerinde duruyor ve hatta çoğalabilir de: ancak, temsiliyet, kendi kendine oluşmaz. Temsiliyeti oluşturmak gerekir. Bu noktada da iş, gene tabanı örgütleyip sürükleyecek liderliğe ve  partilere, kurumsal muhalefet olmaya gerçekten arzusu ve niyeti olanlara düşüyor.

TEMSİLİYET KENDİ KENDİNE OLUŞMAZ

Bardağın dolu tarafı şu ki; Türkiye’de başka benzer rejimlerin gelişip serpildiği ülkelerin aksine, toplumsal muhalefet hep kendini korudu. Bir şekilde, var olmaya; hatta, çoğalmaya devam etti.

İronik bir örnek; Aksoy Araştırma’nın son çalışmasında, “30 Ağustos Zafer Bayramı’nda yapılan Kara Harp Okulu mezuniyet törenini organize ettiği iddia edilen teğmenler ve amiraller, ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildi. Kararı siz verecek olsaydınız, bu hangi yönde olurdu?” diye bir soru sorulmuş. Türkiye genelinde, yüzde 79,7’lik bir çoğunluk, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek and içtikleri için başları derde giren teğmenerin “görevlerine devam etmesi gerektiği” yönünde görüş bildirmiş. 2023 Milletvekili seçimlerinde “Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi”ne oy veren, yani bugünkü DEM Parti seçmeni diyebileceğimiz seçmen grubunun da, yüzde 91,3’ü teğmenlerden yana tavır almış. Oysa, MHP’de bu oran yüzde 76,9 ve AK Parti seçmenleri arasında da, yüzde 56.

Toplumsal muhalefet, yerli yerinde duruyor ve hatta çoğalabilir de: ancak, temsiliyet, kendi kendine oluşmaz. Temsiliyeti oluşturmak gerekir. Bu noktada da iş, gene tabanı örgütleyip sürükleyecek liderliğe ve  partilere, kurumsal muhalefet olmaya gerçekten arzusu ve niyeti olanlara düşüyor.

Metallica’nın da, “Çan kimin için çalıyor” diye bir şarkısı var: 

“Şafak vakti, her şey gitti; sadece var olma isteği kaldı,

Şimdi ne olacağını görüyor, görmeye kör gözler…

Çan kimin için çalıyor

Zaman ilerliyor

Çan kimin için çalıyor

 …

Ölmeden hemen önce, son bir gökyüzüne bak

Bu son kez olacak…”[ii]

Elbette, gökyüzüne son kez bakmamak için, o çanın ve selânın hepimize olduğunu görebilen siyasetin “yaşamına” savaşması gerekiyor artık.

[i] "Any man's death diminishes me, because I am involved in Mankind; And therefore never send to know for whom the bell tolls; it tolls for thee”.

[ii] “Crack of dawn, all is gone except the will to be

Now they see what will be, blinded eyes to see

For whom the bell tolls

Time marches on

For whom the bell tolls

…

Take a look to the sky just before you die

It's the last time you will”

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Beşiktaş BelediyesiRıza Akpolat

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Sezin Öney
Sezin Öney

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
Tunay Şendal
Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
Gülseren Aydın
Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
Ali Kılıç
Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
Hakan Şahin
Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
Buse Ayazma
Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
Mesut Balcan
Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı