Fazil Mustafa’ın son eseri “Azerbaycan: Karanlık Geçmişten Aydınlık Tarihe” sadece bir düşünce derlemesi değil; aynı zamanda ulusal-ideolojik bir durum tespiti, tarih bilincine yönelik derin bir sorgulama ve dinî düşüncenin yerleşik alışkanlıklarını çözümleyen güçlü bir felsefî manifestodur.
Her çağın kendine özgü bir dili, bir suskunluğu ve bir çığlığı vardır.
Ve bazı entelektüeller, yalnızca çağın dilini çözmekle kalmaz; suskunlukları duyar, çığlıkları anlamlandırır.
Fazil Mustafa, Azerbaycan entelektüel tarihinde bu derinliği, bu duyarlılığı temsil eden önemli şahsiyetlerden biridir.
Yıllardır Türkiye ve Orta Asya coğrafyasındaki gelişmeleri yakından izleyen bir aydın olarak, yalnızca kendi ülkesine değil, Türk dünyasının tamamına dair stratejik ve kültürel bir perspektifle konuşmaktadır.
Türkiye’nin jeopolitik gücünü, Rusya’nın tarihsel konumunu, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin yaşadığı yapısal zorlukları ve potansiyellerini analiz ederken; günü değil, geleceği konuşmaktadır.
Fazil Mustafa, sadece bir siyaset adamı değildir.
O aynı zamanda bir hukukçu, bir felsefe doktoru ve Azerbaycan Milli Meclisi Toplum Birlikleri ve Dini Kurumlar Komitesi Başkanı olarak, hem devlet aklının hem düşünce vicdanının taşıyıcısıdır.
Düşüncenin İnşası
Ege’nin gözlerden ırak bir kıyı kasabasında, beş gün boyunca Mustafa Fazıl ile geçmişten çok geleceğin inşasını konuştuk.
Söz, tarihin yükünü değil, yarının imkânlarını taşıyordu.
Mustafa Fazıl’ın son eseri “Azerbaycan: Karanlık Geçmişten Aydınlık Tarihe” sadece bir düşünce derlemesi değil; aynı zamanda ulusal-ideolojik bir durum tespiti, tarih bilincine yönelik derin bir sorgulama ve dinî düşüncenin yerleşik alışkanlıklarını çözümleyen güçlü bir felsefî manifestodur.
Kitap, çağdaş Azerbaycan Türk’ünün neleri kaybettiğini, neleri benimsediğini, neye tutunduğunu ve neleri yanlış sürdürdüğünü korkusuzca tartışmaya açıyor.
Övgüden çok kültürel teşhis; yüceltmeden çok eleştirel bir bakış hâkim.
Ve bu eleştiri, okurun katılımını bekleyen bir düşünce daveti olarak karşımıza çıkıyor.
Eğer bu yaklaşım, alışılmış ideolojik ezberlerin ötesine geçebilen bir hoşgörüyle okunursa, kimse bir şey kaybetmez — ama çok şey kazanabilir.
Retorik Sorular Etrafında Kurulmuş Felsefî Sarsıntı
Kitabın temel düşünce yapısı, beş retorik soru etrafında şekillenir.
“Ey Türk!” diye başlayan bu sorular, yalnızca millî kimliğe değil, bireysel hafızaya ve toplumsal sorumluluğa yöneltilmiş çağrılardır.
Ne kadar retorikse, bir o kadar da radikal tercihler talep ederler:
* “Bilgisiz inanç mı, yoksa bilginin değişken inancı mı?”
* “İdeolojik memnuniyet mi, yoksa faydalı niyet mi?”
Bu sorular sadece bir entelektüel meydan okuma değil, aynı zamanda bir ahlâkî öz-eleştiri çağrısıdır.
Çünkü gerçek düşünce, daima sarsarak başlar; yerleşik olanı, sorgulanmadan kabul edileni çatlatır.
Sarsıntılar, Saldırılar ve Sorumluluk
Fazil Mustafa’nın düşünsel cesareti, elbette bazı karanlık güçlerin hedefi hâline gelmesine neden oldu.
2023 yılında Bakü’de evinin önünde uğradığı silahlı saldırı, yalnızca bir bedenin değil, hakikatin sesinin hedef alındığını gösteriyordu.
Yaralı kurtuldu — ama susmadı.
Aksine, o günden sonra düşünsel anlatısını daha da derinleştirdi, sorularını daha da büyüttü.
Bugün onun kaleme aldığı her cümle, yalnızca bireysel bir fikrin ürünü değil; kolektif bir bilinçle yapılan tarihsel bir yüzleşmenin yansımasıdır.
Onun metinleri; geçmişle hesaplaşan, bugünü analiz eden ve geleceğe dair bir düşünce inşa etmeye çalışan yeni bir aydın paradigmasının habercisidir.
Yeni Bir Aydın Arketipi
Fazil Mustafa’nın sunduğu aydın modeli, halktan uzak duran bir bilge değil; halkın içine inerek ona “görmeyi” öğreten bir bilinç cerrahıdır.
Model inşa etmez — uyanış yaratır.
Bu yönüyle Hegel’in tanımıyla “zamanın ruhunu anlamış insan” tipine yaklaşır.
Sadece geçmişi yorumlayan değil; geleceğin altyapısını kuran, düşünen, dönüştüren bir figürdür.
Yeni Bir Başlangıç Çağrısı
“Azerbaycan: Karanlık Geçmişten Aydınlık Tarihe” yalnızca bir kitap değil; bir zihinsel, ahlaki ve kültürel dönüşüm çağrısıdır.
Fazil Mustafa, bu eseriyle bize şunu söylüyor:
“Tarihle hesaplaşmak bir lüks değil, bir zorunluluktur.
Ve gelecek, sadece bilenlerin değil, yüzleşebilenlerin olacaktır.”

Yorum Yazın