AKP+MHP koalisyonunun “ortak düşmanı” CHP’nin varlığıdır. Onun da etkisiz bir kuruma dönüştürülmesi gerekmektedir. son zamanlarda bu “koalisyonun” kurulma amacında bir kayma meydana gelmektedir. “AKP+MHP” koalisyonunun bozulma ihtimali “eşitsiz güç kaybı”dır. Her iki parti de özellikle İBB Operasyonlarıyla ilgili güç kaybetmektedirler.
Hepimiz ülkede olan bitenlere anlam vermekte zorlanıyoruz. Çünkü olan bitenlerin birbirleriyle uyumlu işler olmadığını seziyoruz. Çözüm sürecinin var olan demokrasi çıtasının yükseltilmesiyle başarılabileceğini biliyoruz. Ama CHP’ye yönelik operasyonlar, yükselecek olan bu çıtanın neresinde olacak? Altında mı kalacak yoksa üstüne mi çıkacak? Ya da bu yükselişle uygun mu olacak? Bilmiyoruz!
Gerçekten de ülkenin siyasi aktörleri arasında, tek tek her birinin belki yeterince düşünmedikleri bir oyun gelişiyor ve onlar da bu oyunun kurallarına uygun davranıyorlar. Ama oyunun getirileri aynı kalmıyor. Zamanla değişiyor. Alın size böyle bir analiz!
2000 yıllarının başında AKP ve Gülen Cemaati bir “koalisyon” kurdular. Bütün koalisyonlar “ortak bir düşmana” karşı kurulur. O zamanlar “düşman” kimdi diye soracak olursanız, “ortak” düşmanın “vesayet rejimi” olduğunu hatırlatırım! Her iki grup da Ordu’nun sert laik tutumundan ve siyasetin üzerindeki etkisinden rahatsızdılar. Çünkü her iki grubun da İslami renkler taşıyan bir ülke vizyonları vardı ve fakat rejim onları “kriminal” olarak görmekteydi. Ortak düşmanları buydu.
O nedenle de güçlerini birleştirdiler. Gülen Cemaati’nin yetişmiş kadroları vardı ve onların önemli bir kısmı polis, yargı ve eğitim kurumlarına dahil oldular. AKP de seçim kazanarak onlara koruma ve atama imkanları verdi. Bu nedenle de bu “koalisyon” gerçekten Ergenekon ve Balyoz gibi askeri operasyonlarla ordunun siyasetteki yerini salladı. Darbe girişimi olarak değerlendirilen her şeyi bir torbaya koyarak askerin üst düzey kadrolarını tasviye etti.
Peki sonra ne oldu?
Olan şey, koalisyonun aktörleri arasında güç dengesinin değişmeye başlaması oldu. AKP, 22 Temmuz 2007’de genel seçimi kazandı, arkasından 28 Ağustos 2007’de Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı olarak seçtirdi. Aynı yıl, 21 Ekim 2007’de yapılan referandumu kazandı. Böylelikle AKP’nin “koalisyon” içindeki gücü Cemaate göre arttı. Oyun teorisiyle uğraşanlar bilirler ama normal insan sağduyusuna da uygun olarak bu iki aktörden birinin gücünü arttırması diğer oyuncunun engelleyici ya da bozucu ya da onu tehdit eder hale gelmesine neden olur. Nitekim öyle de oldu! İlk işaret “Mavi Marmara Olayı” ile başladı.
Her ne kadar kendi doğrudan içinde olmasa da Erdoğan, Mavi Marmara Olayına sahip çıktı. Fakat tam bu olay gelişmekteyken Gülen’in “Bu olay bir provokasyondur” demesi AKP ve Cemaat arasındaki iplerin kopmakta olduğunu gösterdi. Daha sonra, hikayeyi biliyorsunuz. Cemaat “Kürt sorunu” üzerinden AKP’ye saldırdı. Önce, Oslo tutanaklarının deşifre edilmesi, daha sonra KCK tutuklamaları, daha sonra Hakan Fidan ve üst düzey MİT yöneticilerine soruşturma açılması ile giderken, AKP’nin de, bir kanunla MİT’in soruşturulamayacağına dair bir kanun çıkarması, daha sonra bu işi yapan savcının görevden alınması, dershanelerin kapatılması gibi kararları izledi. Bu olayların hemen arkasından Cemaat 17-25 Aralık ses kayıtlarını yayınladı. Arkasından AKP’de 3 bakan istifa etmek zorunda kaldı vs. vs. vs.
Gelelim sadede!
AKP ve Cemaat, “ortak” düşman gördükleri ve siyasetin üzerindeki gölgesinden rahatsız oldukları “vesayet rejimini” değiştirmek üzere bir “koalisyon” kurdular. Ama zaman içinde AKP güçlendikçe, daha doğrusu AKP, Cemaat’den daha fazla güçlendikçe “koalisyon” da bozuldu. Bu bozuluşta en önemli konu da “Kürt sorunu” oldu.
Bunlara neden mi girdim?
Çünkü ben giderek inanıyorum ki bugün AKP, MHP ile bir koalisyon içinde. Peki ama bu koalisyonun kurulma amacı nedir? Bu koalisyonun “ortak düşmanı”’ kimdir? Bu çerçeveden bakınca “ortak düşman” Cemaat olamaz. Zaten onun da Ordu gibi gücü kalmadı. Kürtler de olamazlar! Çünkü onlarla birlikte bir “barış” süreci yürümekte. Bu nedenle de ben diyorum ki AKP+MHP koalisyonunun “ortak düşmanı” CHP’nin varlığıdır. Onun da etkisiz bir kuruma dönüştürülmesi gerekmektedir.
Fakat son zamanlarda bu “koalisyonun” kurulma amacında bir kayma meydana gelmekte. Geçmişteki “Cemaat-AKP” koalisyonundan farklı olarak AKP+MHP koalisyonunda her iki taraf da “başarısızlık” yaşamakta ve bu koalisyondan çıkmanın gerekçesi oluşmakta. Yani “Cemaat-AKP” koalisyonunun bozulmasının nedeni “eşitsiz güç artışı” idiyse “AKP+MHP” koalisyonunun bozulma ihtimali “eşitsiz güç kaybı”dır. Her iki parti de özellikle İBB Operasyonlarıyla ilgili güç kaybetmektedirler. Son günlerde MHP ile ilgili olduğu düşünülen operasyonlarla, Bahçeli’nin İBB operasyonlarıyla ilgili açıklamaları sanki bu koalisyonun da bozulmakta olduğunu düşündürüyor. Yanılıyor muyum!

Yorum Yazın