MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Ak Parti için hariçten bir muhasebe yapma önerisi

Ana SayfaKöşe YazilariAk Parti için hariçten bir muhasebe yapma önerisi
Ak Parti için hariçten bir muhasebe yapma önerisi

Ak Parti için hariçten bir muhasebe yapma önerisi

10 Nisan, 2024, Çarşamba 21:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
“Muhasebe” geçmişten ders çıkarmak, hataları tekrarlamamak için yapılan zorlu bir iş. Muhasebe yapabilmek için kimi zaman içerden değil, dışarıdan bakabilecek insanlara, kurumlara ihtiyaç duyulduğu bile söylenebilir. Bu da ancak bağımsız yapılarla olabilir. Ak Parti’nin bu konuda geçmişte önüne önemli fırsatlar çıktığını ama değerlendiremediğini düşünüyorum. Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan biliyorsunuz, seçimlerden sonra bir “muhasebe” yapacaklarını ve “kendisi de dahil kimsenin hesap sorulamaz olmadığını” söyledi.“Muhasebe” yapmak hiç kolay bir iş değil.“Muhasebe” geçmişten ders çıkarmak, hataları tekrarlamamak için yapılan zorlu bir iş.Hatta kimi zaman “muhasebe” yapmaya çalışmak, imkansız bir şeyi istemek gibi.Nietzsche'nin "Aktive Vergeszlichkeit" dediği bir kavram var. Ona göre görmemezlik bir yetersizlik, bilgisizlik değil, edinilmiş bir deneyim. Hatta kasıtlı yapılan bir şey. Görmemezlik bir yetersizlik değil, ona göre kasıtlı bir bastırma girişimi.Nasıl yediklerimizin büyük bir bölümünü dışarı atıyorsak (ya da her gördüğümüzü yemiyorsak) gözümüzün önündeki şeylerin de bir bölümünü dışarıda tutar, görmeyiz.Bu nedenle muhasebe yapabilmek için kimi zaman içerden değil, dışarıdan bakabilecek insanlara, kurumlara ihtiyaç duyulduğu bile söylenebilir.Bu da ancak bağımsız yapılarla olabilir. Ak Parti’nin bu konuda geçmişte önüne önemli fırsatlar çıktığını ama değerlendiremediğini düşünüyorum. Siyaseti yenileme potansiyeli olan bir “muhasebe” yapabilmek, siyasetin yenilenmesi için motivasyonun parti yönetimlerinin dışından gelmesi, hatta çoğu zaman başka ülkelerdeki deneyimlerle köprüler kurulması bile daha olası gibi gözüküyor.Kimi zaman da lider değişimleri -yerleşmiş patronaj sistemlerini sarstığı ve zihniyet değişimleri de yaratabildiği için- siyasette bir değişikliğe yol açabiliyorAncak yerel seçimlerde İstanbul’da Murat Kurum örneğinde olduğu gibi "bir kuşak değişimi" yaşansa da, tepedeki tarafından yetkilendirme işlevi, yerleşik patronaj sistemi yeniden üretildiği için kayda değer bir motivasyon yaşanmadığı da görüldü.İstanbullular karşılarında şehri bir eşya gibi planlanabileceğini, tüneller, köprüler yapmakla İstanbul’un trafik sorununun çözülebileceği zanneden Ak Partili bir aday gördüler. Sanki şehirdeki riskli yapıları uzaktan, yerle temas etmeden anlayabilecekmiş ya da biliyormuş gibi yapan, “kentsel dönüşüm” meselesini yeni yapılacak inşaat sayısıyla ölçen... Şehri bir nesne olarak görmenin ulaşımı da, yaşanması muhtemel riskleri de iyice içinden çıkılamaz hale getirdiği ortada. Aynı siyasal zihniyeti yeniden üretim ilişkileriyle her alanda, muhalefette de gözlemlemek mümkün.
Ak Parti önce kültürel alanda, sonra da ekonomi alanında çuvalladı. Örneğin Ak Parti imzalı hiçbir başarılı mimarlık projesi olmadı. Sanat da olmadı. Şehircilik de olmadı. Ak Parti kültürel alanı kayırmacı ilişkiler siyaseti içine almaya çalıştı ve kontrolü altına aldığını zannettikçe de kontrolü kaybetti.

AK PARTİ İKTİDARI “KÜLTÜREL SERMAYE”Yİ KULLANMAYI BİLEMEDİ

Bilemedi değil, “kullanmayı beceremedi” demek belki daha doğru olur. Çünkü elinde imkanlar olmasına, koşullar kendisinden yana olmasına rağmen kullanamadı.Bu sorunun Ak Parti’yle de bir ilgisi yoktu. Ak Parti iktidara gelmeden önce, 1980’lerde neoliberal ekonomik koşullar içinde bilişsel sermaye kendisini temsil eden bir sınıfa dönüşmüştü. Ayrıcalıklarını korumak için iktidarlarla, bürokrasiyle, çıkar sermayesi ile oligarşik ilişkiler içindeydi.Ak Parti önce kültürel alanda, sonra da ekonomi alanında çuvalladı.Örneğin Ak Parti imzalı hiçbir başarılı mimarlık projesi olmadı. Sanat da olmadı. Şehircilik de olmadı. Ak Parti kültürel alanı kayırmacı ilişkiler siyaseti içine almaya çalıştı ve kontrolü altına aldığını zannettikçe de kontrolü kaybetti. Çünkü iktidarı etrafında saçaklananlar bağımsız kültür insanları değil, doğal olarak iktidar nimetlerinden istifade etmeye çalışan çapsız, kamusal alanı kritik düşünceye, yeniliklere, farklı deneyimlere kapatan fırsatçılardı.Ak Parti’nin kültürel sermayeyi kullanma becerisi gösterememesinin en önemli nedeni belki de iki karşıt ve birbiriyle uzlaşmaz şeyi birbirine karıştırmasıydı:  Ak Parti’nin en büyük hatası devlet erkini kendi çıkarı için kullanan, şiddet ve eşitsizlik üreten imtiyazcı devlet sınıflarıyla başta sözünü ettiğim demokratları, bağımsız kalmaya, fikir üretmeye, kamusal alanı açmaya  çabalayan entelektüelleri aynı potaya koymasıydı.  Devlet imtiyazlarını kullanan sınıflar zaten bu bağımsız insanları kendi ayrıcalıkları için tehdit olarak görüyorlardı.Ak Parti de 2010’lara kadar süren bu çok kritik dönemde, bu imtiyazcı zümrelere daha çok imkanlar tanıyarak tatmin etmeye ve etkisiz hale getirmeye çalıştı.Böylece Ak Parti  iki şeyi birbirine karıştırdı: Kültürel sermayenin oligarşik ilişkiler içindeki imtiyaz mücadelesi ile doğasındaki, işleyiş mantığındaki özerklik meselesini…Bu yüzden imtiyazcı bir devlet sınıfı halini almış ve 28 Şubat sürecinde etkili olanlar ile demokrasi ve özgürlükler alanındakileri aynı kefeye koydu. Her ikisini birbirine karıştırdığı için onları kayırmacı ilişkiler ile itaat altına almaya çalıştı. İtaat altına girmeyenleri de cezalandırma yolunu seçti.Bu hangi siyasal görüş, hangi parti olsa muazzam bir hataydı.
Ak Parti’nin iktidarı boyunca başarısını sağlayan hiç şüphesiz dışlananların, sermayesi olmayanların temsilcisi olma iddiasıydı. En temel hatası ise bu temsil iddiasını eşitsizliği yeniden üretmeyi, bir soylulaştırma dinamiği olarak kullanmayı tercih etmesiydi.

AK PARTİ’NİN EN TEMEL HATASI

Sorun nerede aranmalı? Kayırmacı ilşkiler siyaseti ile nereye kadar gidilebilir?Ak Parti’nin sorunu bu süreçte kültürel sermayeyi de kayırmacılık ilişkilerine dahil etmesinde aranabilir.Aslında kayırmacılık, bir tür pozitif ayrımcılıktır. Mesela dışlanmış, sesi duyulmayan topluluklara imkanlar dağıtırsınız, fırsatlar yaratırsınız. Ama fikir üretimini bu ağın içine katmaya çalışırsanız, o zaman dışlanmışları temsil iddiası tersine döner.Ak Parti’nin iktidarı boyunca başarısını sağlayan hiç şüphesiz dışlananların, sermayesi olmayanların temsilcisi olma iddiasıydı.En temel hatası ise bu temsil iddiasını eşitsizliği yeniden üretmeyi, bir soylulaştırma dinamiği olarak kullanmayı tercih etmesiydi.Tıpkı Cumhuriyet tarihi boyunca merkeze yerleşen, devletleşen iktidarların başına geldiği gibi. Ak Parti milleti temsil iddiası ile kültürel sermayeyi kontrol etmeye çalışırken, devlet-parti özdeşleşmesini, toplumu tasarlama ideallerini, hayaletleri kendisine musallat etti.Fikir üretiminin bağımlı olması, siyasal alanın çöküşü, oligarşik ilişkilere teslim olması, doğal kaynakların, şehirlerin yağmaya açılmasıyla ve nihayet ekonomik denilen krizle sonuçlandı. Çünkü bilgi kayırmacı ilişkiler içine alındığında sistemin kendisini yenilemesi mümkün değildi. Bu nedenle başkalarının ya da kendisinin hatalarından ders çıkarması mümkün olamadı. Kendisinden öncekilerle aynı hataları tekrarladı.Hatta aynı yoldan giderek imtiyazcı devlet sınıflarıyla sonunda ittifak yapmak zorunda kaldı.Nitekim CHP Genel Başkanı Özgür Özel de kendisiyle yapılan bir söyleşide “partisinin devletin kurucu partisi olma reflekslerinden uzaklaşarak ve halka yaklaşarak başarılı olduklarını” açıkladı.CHP siyasetteki başarısızlıklarıyla, Ak Parti karşısındaki yenilgileriyle baş etmeyi öğreniyorsa, bunu deneyimleme sırasının şimdi Ak Parti’ye geldiği söylenebilir.Geçmişte Siyaset Akademisi kurmayı başaran, yeni siyasal kadrolar oluşturan Ak Parti’nin de bunu başarması pekala mümkün.Sonuç olarak belki de muhasebe yapabilmek için sorulması gereken soru şu olabilir: Türkiye’de siyasete kalıcı bir şekilde etkide bulunan (musallat olan) şey nedir?"Muhasebe" yapabilmek, ekonomik krizin temelde bir siyasal kriz olduğunu teşhis etmekle mümkün. Tersi ise ancak ekonomik krize yol açan köhnemiş politikaları sürdürmeye ve krizle karşılaşmaya varıyor.Bu sorunun Ak Parti ile ilgili olmadığını düşünüyorum.Kestirmeden "rant hırsı, cehalet, yönetimlerin kötü niyetli olması" gibi kestirmeden verilen cevapların dışındakileri arayıp, bulmak...İşte buna siyasette “muhasebe yapmak” deniyor.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hasan Bülent Kahraman
    Hasan Bülent Kahraman 27 Mayıs 1960 Darbesine Yeni Bakışlar (1)
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Erdoğan’ın uğradığı en büyük hezimet
    Adnan Ekinci
    Adnan Ekinci Anayasa Günlüğü - İlk Gün
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Ey CHP: Titre ve Kendine Dön
    Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu Düşünmeyen nesiller projesi
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beyaz Saray’da aşk başkadır!
    Osman Erden
    Osman Erden “Führer’e İtaat”
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı