Türkiye’nin bir adaylık gündemi var ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimizden beri dinmek bilmiyor. Üç dört yıl sonraki seçimlerde yarışacak muhtemel adaylar konuşuluyor sürekli.
Oysa yığınla sorunumuz var ama sözüm ona istikrar ve hızlı karar alma için geçtiğimiz sistemde neredeyse adaylık dışında bir şey konuşulmuyor.
Akşam yatıyoruz, muhalefetin adayı kim olacak? Sabah kalkıyoruz, iktidarın adayı kim olacak?
En son CHP lideri Özgür Özel’in Sultanbeyli mitinginde kullandığı bazı ifadeler, adaylık sinyali olarak değerlendirildi. Özel’in daha önce cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını kesin bir dille açıklaması nedeniyle gündemi epey ısıttı.
Aslına bakarsanız, Özel’in söylediklerini doğrudan cumhurbaşkanlığı adaylığına yormak biraz zorlama olabilir. En azından şu koşullarda…
Ancak ben naçizane aylar öncesinden adaylık konusunda Özel’e işaret etmiştim. Ekrem İmamoğlu’nun yargı operasyonlarıyla saf dışı bırakıldığı, Mansur Yavaş’ın kendisini hafiften geriye çektiği yerde meydanın Özel’e kalacağı aşikâr görünüyor.
Türkiye’nin yeni girdiği sistemde, malum olduğu üzere muhalefet adayına tek başına karar veremiyor artık. İktidarın da olurunu alması gerekiyor ki, aksi durumda aday “telef” edilebilir.
Bu durumda iktidar kanadı, karşısında Özel’i görmek ister mi? Doğru sorunun bu olduğunu düşünüyorum.
Kanımca iktidar ve büyük ortağı, statükodan çok hoşlanıyor. Bu bağlamda iktidar yıllardır sürdürdüğü kültürel çatışma siyaseti üzerinden, klasik bir CHP’liyi yıpratmanın çantada keklik olduğunu yorumluyor.
Kamplar arasında köprü kurabilen bir İmamoğlu ya da Yavaş profilindense Özel’in kolay lokma olacağını hesaplıyorlar.
Gelgelelim ne CHP onların deyimiyle “militan laiklik” günlerinde, ne de Özel partinin klasik bir lideri…
Bir kere CHP’yi uzun yıllar boyunca “Cumhuriyet elitleri” şeklinde nitelendirilen aydın veya bürokrat tabaka yönetti. İktidar, CHP’nin bu profilini “ağzında gümüş kaşıkla doğanlar” diyerek eleştirdi hep. Halkın gerçekliğine ne kadar yabancılaştıklarını anlattı. Ellerindeki viski kadehlerinden dem vurdu.
Özel, söz konusu CHP’li şablonunun tamamen dışında birisi. Ankara’nın veya İstanbul’un seçkin muhitlerinde büyümemiş. Elit bir aileden gelmiyor. Görece taşra sayılabilecek bir yerde yetişmiş. Orta halli öğretmen bir ailenin çocuğu. Devlet okulunda okumuş, Anadolu Lisesi’ne gitmiş ve çalışmış didinmiş eczacı olmuş. Cumhuriyetin herkese sağladığı fırsat eşitliğinden faydalanmış. Sokakta her an rastlayabileceğiniz tipik bir orta sınıftan farklı birisi değil.
Eh haliyle bu sayede sokaktaki sıradan vatandaşı çok iyi tanıyor. Hemen diyaloga girebiliyor. Güldüğünde de üzüldüğünde de ve hatta kızdığında da yapmacık olmadığını, bilakis gerçek duygularını yansıttığını herkes anlayabiliyor.
Başlarda kırmızı kart göstermek gibi adımlar atınca biraz karikatürize edilmişti. 19 ve 23 Mart sürecine paralel biçimde Saraçhane’den yeni bir liderin doğumuna tanıklık ettik.
Kimsenin kulağına kar suyu kaçırmak istemem ama iktidar karşısında görmek istediği adaya dönsün bir daha baksın bence.
Gelelim iktidarın adayına…
Bana kalırsa muhalefetten çok iktidarın adayını konuşmamız gerekiyor. Bilindiği gibi mevcut cumhurbaşkanı, üç dönemdir Türkiye’yi yönetiyor. Bu yetkiyi aldığı anayasaysa, bir kişinin en fazla iki dönem cumhurbaşkanlığı yapabileceğini açıkça ifade ediyor. Ama oraya ufak bir parantez de açılmış. Eğer meclis erken seçim kararı alırsa, cumhurbaşkanlığı makamındaki kişi görev süresini doldurmadan seçime gideceği için bir dönem daha hak tanımış.
Yani dördüncü dönem diye bir şeyden bahsedilmiyor.
O zaman iktidar için yeni aday veya adayların konuşulması gerekiyor. Ama tek adam sisteminde, takımın tek golcüsüne karşı yeni bir forvet çıkarmak da kolay değil elbet.
Bununla beraber ismi geçenler yok değil. Damatlardan ikisi de favori mesela.
Bir tanesi Siyasal İslamcı camianın önemli ideologlarından birinin oğlu. Diğeri savunma sanayi yatırımlarıyla ön plana çıkıyor. Türkiye’nin güvenlikçi politikalardan siyaset ürettiği şu günlerde epey popüler.
Arada spor yapıyor, boğazı yüzerek geçiyor falan…
Genelkurmay’daki bazı kritik atamalarla yeni dönem için sinyallendiği konuşuluyor.
Damatlar kadar favori mi bilemiyorum ama bir de küçük oğlan var. Diplomatik temaslarıyla adından söz ettiriyor.
Keza Hakan Fidan’ı atlamak olmaz. İktidara yakın bazı basın organları, üstü kapalı biçimde Fidan’a işaret ediyor.
Ama işte yine geliyoruz aynı noktaya. O takımda tek golcü var.























Yorum Yazın