Türkiye’de topluma egemen olan eğilimleri ölçebilecek bir araştırma yapılsa, “kötümserliğin” ilk sırada yer alacağına hiç kuşku yok. Son anketlerde; uluslararası düzeyde en yüksek gelire sahip, yüzde 1,2'lik ultra zenginler ile onların hemen alt basamağında yer alan, zengin olarak tanımlayabileceğimiz yüzde 16’lık kesimin dışında kalan büyük çoğunluğun, ortak paydalarının geleceğe güvensizlik olduğu ortaya çıkacaktır. Üstelik sürekli artan, güvensizlik duygusunu giderecek ortak payda bir türlü oluşturulamıyor. Mevcut siyasal ortamın sürdürülmesinin, iş başındaki Millet İttifakının iktidar ömrünü uzatmadığı söylenemez.
Üretim yerine aracılığın desteklendiği, düşünceleri ifade etmenin suç sayıldığı, giderek bozulan gelir dağılımındaki adaletsizliğin, toplumu hızla üretimden uzaklaştırması son dönemin gerçeği. Bu tür haksız paylaşımdan üst ve çok üst gelir gruplarının aşırı yarar sağladıkları ortaya çıkıyor. Yaşadığımız ve sürekli yakınılan, adil bölüşümden uzaklaşmanın temelinde, üretmek yerine üleşmeye koşullandırılmış toplumlara özgü, kuralsızlıkların, kural haline gelmesi çok doğal. Geleceklerini dışarıda arayan, yetişmiş T.C Yurttaşlarının sayılarını artması, ödül alan bilim insanlarının başarıları, temel sorunun karar vericilerin beceriksizliklerinden kaynaklandığını gösteriyor.
Son günlerde kadın voleybolcularımızın, uluslararası alanda sağladıkları başarılara, erkek basketbol takımımız da katıldı. Bu sevindirici gelişme, salt siyaset kurumunun değil her kademedeki yönetim anlayışımızın, yeniden sorgulanmasını gerektiren uyarı niteliğinde.
Aynı başarıyı futbolda yinelemekteki eksikliğimizi, ayrıntılarıyla fark etmekten kaçınıyoruz. Medyanın bu konudaki tutumu; futbolun yerel ve genel siyaset üzerindeki etkisinin sorgulanmasının, kamuoyundan gizlenmesine katkıda bulunuyor.
Siyaseti; taraftar kitlesinin eğilimlerini yönetmek açısından yüzeyselliğe iterken, başarısızlığı doğallaştırıyor. Milyarlarca dolarla ifade edilen, kayıt dışı bahis gelirleri, yurtdışı transferlere ayrılan kaynaklar, kamuoyundan ustalıkla saklanıyor. “Şike” yöntemiyle sağlanan kazançlar ortada. Ne var ki, futbolda “uluslararası” başarı sağlamaya yetmiyor.
Bir zamanların “biz bize benzeriz” söylemiyle tanımlanan yöntemler, futbolda başarı yerine düş kırıklığına neden olurken, Voleybolda kadın, basketbolda erkek Milli Takımlarımızın gurur verici sonuçlar almaları, Türkiye’de siyasal partilerin yönetimlerinin de dikkatlerinden umarım kaçmamıştır. Varlıklı ama konuyla ilgileri yetersiz, kamuoyuna yeterince açıklanmayan bazı ilişkilere güvenilerek, iş başına getirilen, futbol kulüplerinin yöneticilerinin başarısızlıkları yanında, voleybol ve basketboldaki başarılı sonuçların, yönetim ve yönetişim yetersizliklerinden kaynaklandığı ortada.
İktidarın ana muhalefet üzerinde hukukla açıklanması mümkün olmayan baskıları bu konuların tartışılmasını önlüyor.

Yorum Yazın