MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Son on yılda yarattığımız facialardan bir demet

ANA SAYFAEKONOMİSon on yılda yarattığımız facialardan bir demet
Son on yılda yarattığımız facialardan bir demet

Son on yılda yarattığımız facialardan bir demet

02 Temmuz, 2024, Salı 04:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış

Türkiye, son on yılda telafi edilmesi son derecede güç birtakım facialara imza attı. Bunların hangisi ve ne kadarı hataydı, hangisi bilerek ve isteyerek yapıldı bunu bilmiyorum. Ama tamamı inanılmaz yanlışlardı. Öyle yanlışlar ki ekonomi ve finans ders kitaplarına “yapılmaması gereken hatalar” başlığı altında ayrı bir bölüm olarak girebilir.

Özelleştirme

Özelleştirmenin amacı kamu kesiminin kaynak ayıramadığı üretim tesislerini özel kesime devrederek yeni yatırımlarla, yeni teknolojiyle verimlilik artışı sağlanması ve daha ucuza daha fazla üretim yapılmasının sağlanmasıdır. Türkiye, yirmi birinci yüzyıl öncesinde devlet eliyle kurduğu bütün tesisleri, işletmeleri, üretim birimlerini özelleştirdi ama ne üretim artışı sağlandı ne de ucuzluk. Çünkü yapılan aslında gerçek anlamda bir özelleştirme değildi.

Dış borçlanma

Yirmi birinci yüzyıla girerken Türkiye’nin dış borç stoku 103 milyar dolardı. 2023 yılsonu itibarıyla dış borç stokumuz 500 milyar dolar. Demek ki 23 yılda dış borç stokumuzu 4 kat artırmışız. Bu borçlar nereye gitti? 200 yıldır tekstil sektöründe olup da dünya çapında marka çıkaramamış bir ülkeyiz. Dış borçlanma, yeni teknoloji ithaline, verimlilik artırıcı gelişmelere, üretimde kaliteyi artırmaya gitmediği sürece sadece ekonomiye yük getirir.

Vatandaşlık verme

400 bin dolara bir gayrimenkul alanlara (yakın zamana kadar 250 bin dolardı) vatandaşlık verildi. Bu gayrimenkuller üç yıl süreyle satılamıyor: Tek koşulu bu. Oysa başka ülkelerde bu tür yatırımlara ek olarak o ülkenin lisanını öğrenmek dâhil pek çok koşulu bir araya getirip uzun yıllar beklenmeden vatandaşlık alınamıyor. O ülkelerin çoğu beş yılın sonunda altın vize denilen süresiz oturum hakkı veriyor, vatandaşlık vermiyor. O arada da bir sürü masraf tahsil ediyor. Bizde vatandaşlığı alıp da üç yıl bekledikten sonra aldıkları evleri değer artışıyla daha yukarı bedele satanlar, vatandaşlığı almanın yanı sıra para da kazandılar. Böylece, hiçbir koşul aramadan üste para kazanmalarını sağlayarak vatandaşlık vermiş olduk.

Enflasyon yükselirken faiz düşürme

2021 yılının Eylül ayına gelindiğinde enflasyon yüzde 19, Merkez Bankası’nın politika faizi de yüzde 19 idi ve enflasyon yükselme eğilimindeydi. O aşamada “faiz sebep enflasyon sonuçtur” iddiasıyla ortaya çıkıldı ve faiz düşürülmeye başlandı. Enflasyonun yükselme hızı arttıysa da faizi düşürme ısrarı sürdürüldü ve sonunda yüzde 8,5’e kadar indirildi. Enflasyon yüzde 85’e yükseldi. Geçen yıl bu zamanlar faizin sebep değil sonuç olduğu anlaşılınca faiz yükseltilmeye başlandı. Faizin sebep değil sonuç olduğunu 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde anlamayı başarmış bir toplum olarak bir kez daha tarihe geçtik. Hala enflasyonun düşmesini bekliyoruz. Neyse ki önümüzdeki aylarda baz etkisiyle düşüş olacak.

Gerçek enflasyon, açıklanan enflasyondan çok daha yüksek olduğu için insanlar alınan önlemlerin enflasyonu düşüreceğine inanmıyor, geleceğe ilişkin olumsuz beklentileri devam ediyor. Öyle olunca da insanlar tasarruf etmiyor, para tutmuyor, ellerine geçen parayla bir an önce dolar, altın, konut, araba ya da ihtiyacı olan mallardan fazla fazla almaya yöneliyor. Faiz gerçek enflasyona değil de açıklanan enflasyona göre ayarlandığı için insanlar bu alışkanlıktan vaz geçmiyor ve enflasyona katkı yapmaya devam ediyorlar. Gerçekleri saklayarak enflasyonu artırmış olduk.

Kur korumalı mevduat

Faizi düşürerek enflasyonu düşüreceği iddiasıyla ortaya çıkan hükümet baktı ki faizler düştükçe insanlar dövize hücum ediyor, bu hücumu önleyebilmek için kur korumalı mevduat (KKM) diye bir araç icat etti. Bu araç aslında gerçek enflasyon kadar faizi başka bir ad altında bankalar değil de Hazine ve Merkez Bankası’na ödetme aracıydı. Sonraki aşamalarda Hazine devreden çıkarıldı ve yük Merkez Bankası’na devredildi. Uygulama 2023 yılında Merkez Bankası’nın 818 milyar lira zarar etmesine yol açtı. Normal olarak her yıl kâr eden ve bu kârı Hazine’ye (bütçeye) devreden Merkez Bankası zarar edince bütçe de o kadar kaynaktan mahrum kalmış oldu.

Carry trade

Merkez Bankası faizi yüzde 50’ye kadar yükseltti. Bu faiz, bırakın gerçek enflasyonu açıklanan enflasyonun bile altında. Buna karşılık kur, sabitleşme eğilimine girince insanlar dövizlerini bozdurup TL mevduat hesaplarına ya da tahvillere yatırıyor. Öyle olunca kur daha da gerilemeye başlıyor. Bu hesaplar 1 ay, 3 ay gibi çok kısa vadeli hesaplar. Vade dolduğunda kur değişmemişse alınan faiz, döviz faizi konumuna geçiyor. Böylece kendi paramızla borçlanmış gibi görünsek de aslında dünyanın en yüksek döviz faizini ödeyerek dövizle borçlanmış olduk.

Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde ekonomi politikasında yapılmaması gereken ne varsa yapmış olmamıza karşın hala ayakta durmayı becermemiz ise kayıt dışı ekonominin yarattığı paralel evrenin katkısıyla olmuştur. İşin en acı yanı bugün geldiğimiz aşamada kayıt içi yaşayan insanların kayıt dışı yaşayan insanlara muhtaç duruma düşürülmüş olmasıdır.


Bu yazı, yazarın izni ile www.mahfiegilmez.com’dan alınmıştır.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni çözüm süreci komisyonuna dair
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Şakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye
    Seda Aktaş
    Seda Aktaş Kapitalizmin “Gaslighting” Stratejisi: Yapısal eşitsizliklerin görünmez kılınması
    Zeynep Gizem Özpınar
    Zeynep Gizem Özpınar Batı Trakya Türk Azınlık Okulları neden kapatılıyor?
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Şimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Gerçek diplomalar, sahte akademi
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Sevr’den dersler çıkartmak
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Çok yaşa Kralım!
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı “Yeter söz milletindir” sloganı üzerine (1)
    Mehmet Akif Koç
    Mehmet Akif Koç Zengezur Koridoru ya da “Turan Yolu”ndan “Trump Yolu”na
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu De te fabula narratur!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Yol haritasını kim belirleyecek?
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Atı alan bir kez daha Üsküdar’ı geçer mi?
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Tarikatlar ve İktidar
    Deniz Nas
    Deniz Nas Yeni Sol: Bireyin kimliğinin politiğe taşınması
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Ahlaki ve yapısal krizlerin aşındırdığı toplumsal güven
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı