“Aynadan yansıyan bireysel mi yoksa toplumsal bir izdüşüm mü?”
Bir zamanlar evin köşesinde duran makyaj aynası, sosyal medyada üretilen makyaj videoları ile bugün insanların izlediği bir sahneye dönüşmüş durumda.
Son dönemde popüler olan trendler arasında, içerik üreticilerinin makyaj yaparken kendini videoya aldığı ve aslında kameranın ayna işlevi gördüğü ve onu dönüştürdüğü uygulamalar bulunmakta. Bu makyaj videolarında içerik üreticileri kimi zaman kendileriyle ilgili olayları aktarırken, kimi zaman da politik, sosyal, ekonomik konulara yahut gündeme dair değerlendirmelere yer vermekteler. Kendileri bizzat yer vermeseler dahi, sosyal medyanın bir getirisi olan, gönderi altı yorumlar bu tarz tartışmalara zemin sunmakta. Bazen salt makyajı tanıtma amacıyla çekilen videolar bile yapılan bir yorum ile sosyal medya platformlarından taşan ve gündeme oturan tartışmalara evrilmekte. Bu sayede içerikler başkalarının da katılımına açık birer metin haline gelmekte.
Bu çerçevede bakıldığında, makyaj videoları hem üreticinin hem de izleyicinin rolünü yeniden tanımlamakta. Bu tanımlama aslen yeni değil. Bu izleyiciler, Henry Jenkins’in seneler önce bahsettiği katılımcı kültürün üyeleri olan ve artık salt izleyiciden aktif birer tüketiciye dönüşen izleyiciler. Toffler’ın tanımıyla “üre-tüketici”ye dönüşen bireylerden medya ve iletişim çalışmalarında senelerdir bahsedilmekte ancak bu videolarda yeni olan, makyaj yapmak gibi sahne arkası bir eylemin samimi bir performans olarak izleyiciye sunulması ve bu eyleme tanıklık ederken ona dahil olan izleyiciler.
Goffman, gündelik hayatı sahneye benzetir ve bireylerin iletişim sürecinde sahnedekine benzer rolleri olduğundan bahseder. Goffman sahnede vuku bulan ve performansı etkileyen bir eylemin, performansı gösterenler tarafından ustalıkla gizlendiğini söyler. Ancak burada sahne arkası eylem bilinçli olarak gösterilir. İçerik üreticilerinin seneler içerisinde geçirdiği değişimde, izleyicinin gerçekçi bulduğu içeriklerin değişmesinin etkisi görülmektedir. Yeni iletişim teknolojilerinin getirdiği yeni pratikler ve teknolojik okuryazarlığın artması ile gerçeklik algısında değişim yaşayan bir izleyici söz konusudur.
Bu videolarda, makyaj yapma edimi aynı yalnızca görünüşü değil, sözlü anlatıyı da eylem pratiğine dahil eder. Videoların altındaki yorumlar ve tartışmalar, kimlik, sınıf, kültür ve politika konularını da kapsayarak bahsi geçen gösterinin bir parçasına dönüşür. İzleyici ve izlenenin muğlaklaştığı bir durum söz konusudur.
Burada kamera karşısında makyaj yapan kişi hem kendini izler hem de izleyenin bakışına maruz kalır. Böylelikle seyreden ve seyredilen ilişkisinde, bireylerin rızasıyla gerçekleşen katılımcı bir gözetim mekanizması ortaya çıkar. Görmenin iktidarı ve görülmek kavramlarına dair hem John Berger hem de Foucault’u anımsamak bu eylemi anlamlandırmada faydalı olabilir. Ayna–kamera ikiliğini düşündüğümüzde John Berger’in Görme Biçimleri’nden söz etmek gerekir (Berger, 1972). Berger, kadınların tarih boyunca bakışın nesnesi olduklarını ve hem kendilerine hem de başkalarının bakışına maruz kaldıklarını söyler. Burada bakmak ve bakılan olmak meselelerini yeniden düşündüğümüzde, hem estetik hem de görsel kültür bağlamında yeni bir bakış estetiğinden bahsetmek mümkündür. Kişi bakılan bir neşen iken aynı zamanda kendini görmekte ve izleyicinin gözünden de görüldüğünü bilen bir özne konumuna gelmektedir.
Aynı şekilde kuramsal olarak bakıldığında, panoptikon, sinoptikon ve omniptikon kavramları bu içerik formatını anlamak için önemli bir çerçeve sunabilir. Jeremy Bentham’ın panoptikon adlı hapishane modelinden hareketle, gözetleme ve gözetlenen üzerinde iktidar kurma meselesi günümüzde sinoptikona evrilmiş ve yalnızca gözetlenen değil, hem gözetleyen hem gözetlenen hatta gözetlenmeyi rıza dahilinde kabul eden bir toplum ortaya çıkmıştır. Modernizmden postmodernizme uzanan süreçte gözetim, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle hem niceliksel hem de niteliksel olarak değişime uğramıştır. Panoptikondaki gözetim dışarıdan gelen baskı ve zorlamaya dayanırken; sinoptikon ve omniptikonda bireysel rıza ve gönüllülüğe dayalı bir denetim söz konusudur. Artık iktidarın denetimi sıkıcı ve zorlayıcı bir işlev yerine, haz veren ve eğlenceli bir nitelik kazanmıştır. Burada bir ek parantez açarak, -rıza dahilindeki gözetlenme derken, rıza kavramının inşa edilebilir olduğunu akılda tutmak doğru olacaktır. Rıza verdiğimizi düşündüğümüz birçok eylem aslen farkında bile olmadığımız kültürel, sosyal, ekonomik şartlanmalar ve inşa süreçlerinin sonucu olabilir.
Bu rızanın getirisi, yeni dönemi tanımlayan kavramlardan biri olan mikro-ünlülüktür. Alice Marwick’in mikro-ünlülük kavramı, takipçi sayısını artırmaya yönelik eylemleri ifade eder. Videolar, yeni izleyici pratiklerine uygun tasarlanmaları dolayısıyla hem geleneksel iletişim retoriklerine dayanır hem de yenilikçi biçimde izleyiciyi içeriğe dahil eder. Ayrıca yeni izleyici pratiklerinde dikkat süresi oldukça kısa ve çoklu ekran kullanımına alışkın izleyiciye hitap etmek gerektiğinden, bu makyaj videoları anlatılan içeriğin izlenmesini kolaylaştırır. Bu yönüyle, bu videolar yeni medya çağının çok katmanlı anlatı biçimlerinden biri olarak değerlendirilebilir.
Videolar altında dönen tartışmalar, hatta bazen içerik üreticilerinin atışma benzeri birbirlerine cevap niteliğinde çektiği videolar, bu alanı yeni bir kamusal alana dönüştürür demek mümkündür. Bir zamanlar evin bir köşesinde duran ve yalnızca kişinin kendisini gördüğü ayna, Mark Poster’in tanımladığı gibi (Poster, 2006), yeni kamusal alanın içerisinde ikincil bir kamusal alan oluşturur.
Dolayısıyla bu videolara bakıldığında, bakma ve bakılma ilişkisini kıran, özne ile nesne arasındaki sınırı bulanıklaştıran, sahne arkasını görünür kılan ve izleyiciyi içeriğe doğrudan dahil eden bir anlatı pratiği görmek mümkündür. Nitekim masaüstü filmler olarak adlandırılan yeni izleyici pratiklerinde de benzer bir durum söz konusudur: İzleyici karakterin gözünden ekrana bakarken aniden açılan bir web kamerası ile karaktere yani kendine bakan konumuna gelebilmektedir.
Bu videolarda, ayna ve kamera birbirlerinin yerini alarak, bakma ve bakılma arasında geçişken bir ilişki ortaya çıkarır. Böylece hem seyreden hem de seyredilen olmak gibi çifte bir bakıştan söz etmek mümkündür. Kameranın işlevi yalnızca kişisel bir yansımayı üretmekle kalmaz; videonun altına yapılan yorumlarla birlikte toplumsal bir yansıma da inşa eder. Sonuçta makyaj, estetik bir pratik olmanın ötesine geçerek görme, bakma ve bakılma ilişkilerini yeniden tanımlayan bir deneyime dönüşür. Aynada görülen yalnızca bireysel yüz değildir; toplumun bakışı ve yansıması da burada görünür hale gelir.
Kaynakça
Berger, J. (1972). Ways of Seeing. London: Penguin Books.
Foucault, M. (1977). Discipline and Punish: The Birth of the Prison. New York: Pantheon Books.
Goffman, E. (1959). The Presentation of Self in Everyday Life. Garden City, NY: Doubleday Anchor.
Jenkins, H. (2006). Convergence Culture: Where Old and New Media Collide. New York: New York University Press.
Marwick, A. E. (2013). Status Update: Celebrity, Publicity, and Branding in the Social Media Age. New Haven: Yale University Press.
Poster, M. (2006). Information Please: Culture and Politics in the Age of Digital Machines. Durham: Duke University Press.
Toffler, A. (1980). The Third Wave. New York: William Morrow and Company.

Yorum Yazın