MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kur niçin yükseliyor?

ANA SAYFAEKONOMİKur niçin yükseliyor?
Kur niçin yükseliyor?

Kur niçin yükseliyor?

18 Haziran, 2024, Salı 10:34
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Dövizdeki bayram hareketi yatırımcıların çıkışı ve faiz indirimi beklentisi USD/TL'yi yukarı çekti. Mahfi Eğilmez, faiz indirimi beklentisini ve Citibank’ın tavsiyesini çekmesini yazdı.Bayramın hemen öncesinde başlayan ve halen devam eden bir eğilimle USD/TL kuru yükselişe geçti. Aşağıdaki on günlük grafik bunu gösteriyor:Normal koşullarda bayramların öncesinde ve bayram sırasında kur düşer. Çünkü bayramda, tatile gitmek ya da kurban kesmek isteyen ve o nedenle Türk Lirası ihtiyacı olan insanlar ellerindeki veya banka hesaplarındaki dövizleri bozdururlar. Bu eylem Türk Lirasına olan talebi artırdığı, dövize olan talebi düşürdüğü için de USD/TL kuru düşer ve Türk Lirası değer kazanır. Bayram sonrasında ise bu kez söz konusu Türk Liralarını ellerine geçirenler döviz talebinde bulunur ve kur yeniden yükselir. Normal koşullarda olan budur. Bu kez tam tersi oldu. USD/TL kuru düşmek bir yana yükselmeye başladı. Demek ki normal koşulların dışında gelişmeler oldu.Önce bugünkü mekanizmayı kısaca bir kez daha özetleyeyim. Türkiye birkaç aydır carry trade denilen bir olgunun etkisinde bulunuyor. Yurtdışından düşük faizle kaynak bulup gelen fonlar burada dövizleri 1 USD = 32 TL kuruyla Türk Lirasına çevirip kısa vadeli (1 ay ile 3 ay arası) TL mevduat açıyorlar ya da devlet tahvili alıyorlar. Bu mevduatlarına alış satış farkları ve vergiler düşüldükten sonra yıllık kabaca yüzde 40 net (aylık yüzde 3,75, üç aylık 11,25) faiz alıyorlar. Gerçek enflasyonun, açıklanan enflasyonun çok üzerinde olduğunu kabul ettiğimizde bu faizin, hem bugünkü hem de gelecekteki enflasyona göre negatif reel faiz konumunda bulunduğunu söyleyebiliyoruz. Buna karşılık eğer kur bu düzeyde kalırsa vade sonunda elde edilen Türk Lirası faizi ve ana parayı dolara çevirince bu faiz aşağı yukarı dolar faizine dönüşüyor. Dolar mevduatına bu kadar kısa vadede bu kadar yüksek faiz dünyanın hiçbir yerinde bulmak mümkün değil. Benzer işi banka kasalarında, evlerindeki kasada döviz saklayanlar da yapıyor. Onlar da aynı şekilde dolar bozdurup Türk Lirası mevduat açıyor ve vade sonunda faizi alıp tekrar dövize döndüğünde aynı şekilde dolar faizi kazanmış oluyor. Hükümet, bu gelişmeye ses çıkarmıyor, hatta destekliyor. Çünkü bu sayede kur yükselmiyor, enflasyonun kurdan etkilenmesi bastırılmış oluyor, bankalar ellerine geçen dövizleri Merkez Bankası’na satıyor ve böyle Merkez Bankası’nın rezervleri hızla artıyor. Bu yöntemin en büyük riski kurun yükselmesi ve Türk Lirasına para yatıranların vade sonunda alacağı faizle, kurda çıkacak kaybı karşılayamaması.Yabancıların, Türkiye’ye carry trade çerçevesinde para getirmesinde birkaç önemli yatırım bankasının Türkiye hakkında verdiği “Türkiye’ye yatırım yapılma zamanı” görüşü etkili oldu. Yabancılar buraya para getirdiler, Türkler de dövizlerini bozdurup Türk Lirası mevduata ve/veya devlet tahvillerine yöneldiler, bunun sonucunda Türk Lirasına talep artarken dövize talep düştü. Bu aşamada ekonominin en temel kanunu işlemeye başladı ve Türk Lirası, yabancı paralara karşı değer kazandı. Aslında Merkez Bankası bir yandan da ihracatçıyı korumaya çabalamasa kur daha da aşağıya gidecekti. Bayramdan birkaç gün önce Citibank, yatırımcılara verdiği Türkiye’ye yatırım tavsiyesini kaldırdı. Bu gelişmeyle birlikte TL varlıklardan yavaş da olsa bir çıkış başladı ve kur da hafif hafif yükselmeye yöneldi. Bayram öncesi yaşanan ve kuru yukarı iten ilk gelişme buydu. Cumartesi günü de Cumhurbaşkanı, bir soru üzerine şöyle bir cümle kurdu: “Bütün mesele yine geliyor, faiz olayına dayanıyor. İnşallah faizde atacağımız adımlarla enflasyonu son çeyrekte çok daha olumlu bir konuma taşımış olacağız.” Bu sözler piyasada sonbaharda faiz indirimine gidileceği şeklinde anlaşıldı. Çünkü daha önce enflasyonun nedeninin faiz olarak gösterilmesi söz konusu olmuş ve faiz indirimlerine gidilmişti. Kurun yukarıya gitmesinin ardındaki ikinci neden budur. Böylece öteden beri kulaktan kulağa fısıldanan “Eylül Beklentisi” açık açık konuşulur oldu. Faizin düşürülmesi kuşkusuz bu yolla elde edilecek kazancı düşüreceği için alınan yüksek riske değip değmeyeceği tartışmasını gündeme getiriyor. Ne var ki yukarıda anlattığım mekanizmayla dolar faizine dönüşen Türk Lirası mevduat faizinin de uzun süre bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Enflasyon sorunu bugün geldiğimiz aşamada ne yazık ki tek başına faizle hatta onu da kapsayan ekonomik önlemlerle çözülebilir bir sorun olmaktan çıkmış durumda. Bu sorunun çözümü geleceğe ilişkin olumlu beklentiler yaratabilmekte. Türkiye, 2001 krizinden sonra, yüksek enflasyon sorununu geleceğe ilişkin olumlu beklentiler yaratarak çözmüştü. Çözüm bu şekilde gelince büyüme de olumsuz etkilenmemişti. O dönemde beklentileri düzeltmek için yapılan şeyler bankacılık reformu, kamu mali disiplininin sağlanması (bütçe açığının düşürülmesi), AB ile tam üyelik müzakeresine girilmesiydi. Bugün, çok daha kapsamlı yapısal reformlara o günkünden çok daha fazla ihtiyaç var. Ne kadar gecikirsek o kadar fazla faiz öderiz. 
Bu yazı, yazarın izni ile www.mahfiegilmez.com’dan alınmıştır.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı “Yeter söz milletindir” sloganı üzerine (1)
    Mehmet Akif Koç
    Mehmet Akif Koç Zengezur Koridoru ya da “Turan Yolu”ndan “Trump Yolu”na
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu De te fabula narratur!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Yol haritasını kim belirleyecek?
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Atı alan bir kez daha Üsküdar’ı geçer mi?
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Tarikatlar ve İktidar
    Deniz Nas
    Deniz Nas Yeni Sol: Bireyin kimliğinin politiğe taşınması
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Ahlaki ve yapısal krizlerin aşındırdığı toplumsal güven
    Ekrem İmamoğlu
    Ekrem İmamoğlu Türkiye’de iç barış ve dış itibar nasıl sağlanır?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş İstanbul’da ilk rasathane nasıl kuruldu?
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Homo Criminalis: Suçun Kurduğu Düzen
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Sahte diploma, sahte insandır
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Jane Austen hayatımı mahvetti: Aşkın ve anlamın yolculuğu
    Emir Berke Yaşar
    Emir Berke Yaşar Hayat Hanım’ı yeniden okumak
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni çözüm sürecinde Meclis’te ilk güçlü adım
    Ahmet Öztopkara
    Ahmet Öztopkara Arendt ve fikri mülkiyet: Yaratıcı eylemin sınırları
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Tüketiyorum, o halde VARIM!
    Bora Şahin
    Bora Şahin Makyajla yazılan manifesto
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Simi’den
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı