MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kendimize söylediğimiz yalanlar ve hayatın çarkları

ANA SAYFAPSİKOLOJİKendimize söylediğimiz yalanlar ve hayatın çarkları
Kendimize söylediğimiz yalanlar ve hayatın çarkları

Yalanın kolaylığı seni bir süre korur gibi görünse de, gerçeğin sancısı olmadan hiçbir hayat tam anlamıyla yaşanamaz. Çünkü hayat bir aynadır; kendine söylediğin yalan, bir gün hayatın başka bir köşesinden döner.

29 Ocak, 2025, Çarşamba 07:12
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan
yazı içi reklam

Gerçeğe dokunmaya cesaret ettiğinde, çarklar tekrar dönmeye başlar. Sevip kaçtıysan, dönüp gerçeğinle yüzleşmek zorundasın. Yalanın kolaylığı seni bir süre korur gibi görünse de, gerçeğin sancısı olmadan hiçbir hayat tam anlamıyla yaşanamaz.

Albert Camus, “İnsan, yalnızca başkalarına değil, en çok da kendine söylediği yalanlarla mahvolur,” derken belki de tüm yıkımlarımızın özünü işaret etmişti. Kendimize anlattığımız o küçük bahaneler, “Henüz zamanı değil,” “O zaten beni anlamaz,” “Ben böyle de mutluyum,” gibi cümlelerle başlayan o yalanlar, başta masum görünür. Ama sonra ne olur? Hayatın dokusu çözülmeye başlar. Kendine bir yalan söylediysen, kaçınılmaz olarak onun ağırlığı bir gün omuzlarına çöker.

Sevdiysen ama kaçtıysan, işte riyanın en büyüğünü yaptın demektir. İnsan sevdiğinden kaçarken, aslında en çok kendinden kaçar. Korkularını, yetersizliklerini, yaralarını bir başkasına yansıtarak kendine yalan söyler. “Bizi bir şeyden koruyacak” diye düşündüğümüz o riyalar, aslında tam da hayattan bizi koparan duvarlara dönüşür. Ve o duvarların içinde kendimizi güvende sandığımızda, asıl gerçek şudur: Artık bir mahkûmsundur.

Ece Temelkuran’ın dediği gibi, “Birine yalan söylerseniz, önce onun gerçeğini çalarsınız. Ama kendinize yalan söylerseniz, kendi gerçeğinizi köreltirsiniz.” İşte o körelme, hayatta hiçbir şeyin sağlam temeller üzerinde durmamasına neden olur.

Hayat bir denge üzerine kuruludur. Her düşünce, her söz, her eylem bu dengeyi kuran çarkların bir parçasıdır. Ama kendine söylediğin yalan, o çarkların arasına sıkışan bir taş gibidir. Önce fark edilmez, sadece küçük aksaklıklar yaratır: İşler ters gider, ilişkiler bir türlü rayına oturmaz. Ama o taş yerinde kalmaya devam ettikçe, çarkların tümü durur. Ve sen, “Neden böyle oldu?” diye sorarsın, ama gerçek cevabı duymaya cesaret edemezsin.

Ece Temelkuran’ın dediği gibi, “Birine yalan söylerseniz, önce onun gerçeğini çalarsınız. Ama kendinize yalan söylerseniz, kendi gerçeğinizi köreltirsiniz.” İşte o körelme, hayatta hiçbir şeyin sağlam temeller üzerinde durmamasına neden olur. Sevdiğin birine ulaşamazsın çünkü aslında kendine ulaşılamazsın. Hayalindeki işi başaramazsın çünkü başarı korkusunu bir bahaneyle maskelersin.

Ama işte, hayat acı da olsa dürüstlük ister. Çünkü dürüstlük hayatın ritmini yeniden çalıştırır. Gerçeğe dokunmaya cesaret ettiğinde, çarklar tekrar dönmeye başlar. Sevip kaçtıysan, dönüp gerçeğinle yüzleşmek zorundasın. Yalanın kolaylığı seni bir süre korur gibi görünse de, gerçeğin sancısı olmadan hiçbir hayat tam anlamıyla yaşanamaz. Çünkü hayat bir aynadır; kendine söylediğin yalan, bir gün hayatın başka bir köşesinden döner. Ve o gün geldiğinde, cesaretin varsa, kendinle barışabilirsin. Ama eğer cesaretin yoksa, her şey başladığın yerde kalır. Ta ki o çarkların sesi tamamen kesilene kadar.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
Murat Aksoy
Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
Hasan Çetin
Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
Sema Erder
Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
Eser Karakaş
Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
Akın Özçer
Akın Özçer Yanlışta ısrar
Yüksel Işık
Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
Tunay Şendal
Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı